Altındağ, uyurgezerliğin bir uyku bozukluğu durumu olduğunu ve bu sorunu yaşayan kişilerin uykuda normalde beklenmeyen, amaçsız hareketler yaptığını belirtti.
Uyurgezer kişilerin uykuda amaçsız bir şekilde yürüdüğünü, dolaştığını, başka bir odaya geçebildiğini ve nadir de olsa sorunla ilgili, dışarı çıkıp arabayla dolaşma gibi daha karışık olguların da ortaya çıktığını ifade eden Altındağ, şöyle konuştu:
"Uyurgezerlik, bilinmeyen nedenlerle, genetik yatkınlıktan ya da gündüz yaşanan sorunların geceye yansımasından dolayı ortaya çıkabiliyor.
Nedenleri konusunda henüz netleşmiş bir bilgi yok. Ancak bazı olgularda tam açıklanamayan genetik bir yatkınlık var. Ailede bir kişide uyurgezerlik varsa onun çocuğunda ya da aynı soydan gelen bir kişide uyurgezerlik görülebiliyor.
Bazı hastalarda ise gündüz yaşanan sıkıntılar geceye yansıyabiliyor. Ancak bu durum, çoğunlukla tek başına bir neden olmuyor."
Altındağ, uyurgezer bir kişinin uykuda hareket ederken yarı uykulu bir durumda olduğunu ve bu kişideki uyku durumunun devam ettiğini ifade etti.
Bir kişiyle uyurgezerlik halindeyken iletişim kurulmaya çalışıldığında, genellikle ya cevap alınmadığını ya da basit cevaplar alınabildiğini ve uyurgezer kişinin yaptıklarının farkında olmadığını bildiren Altındağ, şunları anlattı:
"Uyurgezer kişiler telkine yatkındır. Onlardan yatağına dönmesini istediğinizde olumlu yanıt verirler. Taşkınlık ve sert bir cevap söz konusu değildir. Uyandıklarında ise ne yaptıklarını hatırlamazlar.
Genellikle hastalar kendilerince güvenli hareket edeler. Çok nadir durumlarda hastanın bir şekilde yaralanması ya da zarar görmesi söz konusu olabilir."
Tedavi ve ailelere düşen görev
Altındağ, çoğunlukla 4-8 yaş arasında başlayan ve çocuklarda yüzde 10, erişkinlerde ise yüzde 1 oranında görülen uyurgezerliğin tedavisi mümkün bir rahatsızlık olduğunu ifade etti.
Bu rahatsızlığın erişkin yaşlarda kendiliğinden azalabildiğini, bu yaşlar sonrasında da nadiren devam eden olgulara rastlandığını dile getiren Altındağ, uyurgezerlik sorununun tedavisinde yüz güldürücü sonuçlar alındığını bildirdi.
Uyku ve uykuyla ilgili sorunlarla pek çok disiplinin ilgilendiğini, bunlar arasında başta psikiyatri olmak üzere nöroloji, kulak burun boğaz, göğüs hastalıkları, endokrinoloji ve kardiyolojinin geldiğini belirten Altındağ, açıklamasını şöyle sürdürdü:
"Ama temelde uykuyla ilgili problemler psikiyatri ve nörolojinin alanı ve genellikle hastalar bu konudaki sorunlarıyla ilgili olarak psikiyatra başvurur.
Uyurgezerlik, uykunun hızlı göz hareketlerinin olmadığı fazın 3 ve 4'üncü evresinde görülüyor. Tedavide, bu dönemi baskılayacak, süresini ve yoğunluğunu azaltacak ilaçlar kullanılıyor. Hastanın günlük sorunlarından kaynaklanan ya da psikiyatrik bir sorun söz konusu ise buna yönelik bir tedavi ve ilaç tedavisiyle hastaların önemli bir kısmı bu sorununundan kurtuluyor."
Altındağ, yakınları uyurgezerlik problemi yaşayan ailelerin, bu kişilerin kendilerine zarar verecek bir ortam oluşmasının önüne geçmek için tedbir alması gerektiğini belirterek, "Özellikle sıcak bölgelerde birçok kişinin damlarda ya da evlerinin balkonlarında yattığı biliniyor. Bu durum, uyurgezerler açısından risk oluşturabilmektedir" dedi.