ÜZÜLDÜKLERİM VE SEVİNDİKLERİM...
Her insanın üzüldüğü ve sevindiği olaylar olduğu gibi, bu fakirin de üzüldüğü ve sevindiği olaylar olduğu muhakkaktır. Bu olaylar içerisinde toplumu ilgilendirenler de var, özel olanlar da var. Özel olanları kendimize saklayıp, toplumu ilgilendirenleri sizlerle paylaşma gereği duydum. Neden duydun derseniz, Yüce Rabbimiz Kur'an-ı Kerîm de geçmiş Ümmetlerin yaşadıklarını anlatıyor ki, onlardan ders alıp aynı hataya düşmeyelim. Bu fakir de bazı yaşananları sizlerle paylaşıyor ki, bu yaşananlardan ders çıkaralım. Diyeceksiniz ki toplumun büyük bir kısmı bundan ders çıkarmaz, bende öyle düşünmekteyim ancak Kur'an-ı Kerîm'in ilk Âyetlerinden olan "İnnellezine Keferu sevaun aleyhim, eenzertehum em lem tünzirhum la yûminun" Âyeti Celile'sinde Yüce Rabbimiz "Kâfirleri uyarsan da uyarmasan da onlar İman etmezler" âyeti Celilesi'ne rağmen Ebu Cehil'in İman etmeyeceğini Allah Resülü bilmesine rağmen, o ona verilen görevi yapıp, tam kırk sefer Ebu Cehil'i İmana davet etmiştir. Biz de acizane bazı gerçekleri burada sizlerle paylaşmamızın nedeni, yaşanan hakikatleri toplumun bilmesine yardımcı olmaktır, ders alınıp alınmaması bizim görevimiz değil.
Yaşadığım olaylara dönüp baktığımda, o kadar enteresan dersler alınacak şeyler yaşadım ki anlatamam. Örneğin Belediyede görev yaparken partide görev yapan bir arkadaş, ekonomik sıkıntıya düştüğü için, babasından kalan bir arsaya kat yoğunluğu talebinde bulunmuştu. Vezir Hazretleri 'olmaz' demiş, Meclise gelen evrak reddedilmişti. Fakat arkadaşın içerisinde bulunduğu ekonomik durumu görünce içim rahat etmemiş, Vezire yalvar, yakar güç bela evrakı tekrar Meclise getirip arkadaşın istediği gibi meclisten çıkmasını sağlamıştım. Arkadaş bu sayede beş kata imarlı olan arsasına dokuz kat yapmış, ekonomik sıkıntıdan kurtulmuştu. Bu yaptığımdan ötürü mânen zevk almış olmamın ve sadece "Ağabey, Allah razı olsun" sözünden başka hiç bir beklentim olmamasına rağmen, arkadaşımız bu kadarcık bir sözü dahi bize çok görmüştü. Daha sonra yaşadığım sıkıntılı süreçlerde de arkadaş sürekli benden kaçmış, hatta işini Vezir Hazretleri'nin yaptığını, benim en ufak bir çabamın dahi olmadığını söyleyecek kadar nankörleşmişti. Arkadaşımız bir yandan inşaat yaparken, diğer yandan giyim sanayiinde mağaza açmış havasından geçilmiyordu. Ama Allah öyle bir Allah ki; aradan geçen zaman zarfında bu genç delikanlı yağdanlık yaptığı siyasetçi ağabeylerinin desteğine rağmen iflas etmiş, kat karşılığı aldığı arsayı da bitirememiş yarım bırakmıştı. Şimdilerde arkadaşımız sokaklarda kimselerin yüzüne bile bakamayacak durumda dolaşıyor. Ne diyelim, Allah kalbine göre versin!
Bir başka enteresan olay; yaşadığımız şu meşhur 'A takımı' olayında uzaktan yakından ilgisi olmadığı halde ve bana geldiğinde kendisine yardımcı olmak için elimden geleni yapacağımı söylememe rağmen, tutuklandığımızda gidip aleyhimde ifade veren, Cemaat mensubu zat-ı muhteremin, şimdilerde tüm mal varlığını başkalarının üzerine aktardığını ve yurt dışına kaçmak için çalışmalara başladığını öğrendim. Allah şahit, bu adamın başına ne gelirse, Allah daha kötüsünü nasip etsin dediğimi, buradan sizlerle paylaşmak isterim. Zira hiç haketmediğim halde gidip benimle ilgili yalan beyanda bulunan bu insanın ahirette yakasına yapışacağım ama dünyada da yaptıklarının karşılığnı görmek, inanın beni mutlu ediyor.
Bir başka dikkatimi çeken olay ise; bizim Vezir Hazretleri sabahları kadrolu kahvaltıcıları ile buluşmalarında en çok yakındığı konulardan birisi, yaptığı çalışmaları kimse takdir etmediği için ve motive edilmediği için moralinin çok bozulduğunu söylüyormuş. İnsan biraz olsun Allah'tan korkar. Bunca insana zulmediyorsun, kimisinin evini yıkıyorsun, kimisinin iş yerini tarumar ediyorsun, kimisine hiç sormadan 'boşalt burayı' diyorsun. Adamların gidecek yeri var mı, çoluk çocuklarına ne yedirip ne içirecekler sormadan, her tarafı yıkma kararı alıyorsun ondan
sonra da toplumdan takdir bekliyorsun! O zannediyor ki seçimi şahsi oylarıyla alıyor. Oysa ki, AK Parti olmasın, inanın Ferhat Günaydın'ın aldığı oyun yarısını alamaz.
Son olarak gerçekten üzüldüğüm bir konuya değinmek istiyorum. Son Cemaat operasyonları kapsamında, Ruh Hastalıkları Hastanesi eski Başhekimi Cevdet Bey'in Kenya'ya gittiğini öğrendim. Cevdet Bey benim tanıdığım en düzgün insanlardan birisi. Cemaati, partisi, bilmemnesi beni hiç ilgilendirmiyor. Benim tanıdığım Cevdet Bey; düzgün, imanlı, ihlaslı, vatanını, milletini seven bir insan. Bu tür operasyonlar yapılırken, sapla samanı biri birinden ayırmak lazım. Cemaat içerisinde gerçekten yanlış yapanlar vardır, itirazım yok ama her cemaat mensubu yanlış yapıyor demek doğru değil. Eğri ile doğruyu ayırt eden bir toplum olmak dileğiyle, Kalın sağlıcakla.