ÜZÜM YEMEK Mİ BAĞCIYI DÖVMEK Mİ ?

Adnan Bahadır

                            

            Bu köşede yaklaşık üç yıldır şu veya bu şekilde sizlerle birlikte oluyorum, beni yakından tanıyanlar neyi neden yazmış olduğumu çok iyi bilirler, ancak bu kişilerin sayısı bir elin parmaklarını geçmez, zira ele aldığımız olaylar toplumsal olaylar olup, bu olayların failleri kim olursa olsun onları da belirtmekteki amacımız kendilerine çeki düzen verip, milletin parasının heba olmasına fırsat vermemektir. Dilerseniz bunu örnekleri ile de ispat edebilirim, uzun zaman yazılarımla ilgili beni eleştirenlerin bir kısmı Vezir Hazretleri"ne olan kızgınlığımdan yazdığım konusunda fikir yürüttüler, bu konuda eleştiri yapanların haklı yönleri de olabilir, ancak Büyükşehir Belediyesi"nin geçirdiği iki teftişte soruşturmaya tabi tutulduğu konuların tamamı tarafımdan kaleme alınıp, eleştirilen konulardır. Bırakalım Büyükşehir Belediyesi"ni İl Özel İdaresi"ndeki hiçbir arkadaşla özel problemim olmamıştır, hele, hele Aslan Karanfil Bey"le geçmişte aramızda en ufak bir olumsuz durum geçmemiştir, ancak yaptığı hataları yazmamış olsa idim, hem topluma, hem mesleğime, hem de kendime ihanet etmiş olurdum.

            Bizim ilkemiz üzüm yemek, bağcıyı dövmek değil, doğru yapan insanların her zaman yanında oluruz, velev ki düşmanımız olsunlar bizim için hiç fark etmez. Bizim bu gazeteyi kurmamızdaki temel gaye şehirde yaşanan olumsuzlukların önüne geçebilmenin mücadelesini vermekti ve gerçekten de bunu hakkıyla yaptığımızı düşünmekteyim. Haber yapar iken veya köşe yazısı yazar iken elimize bilgisayarın klavyesini aldığımızda acaba yazacağımız yazıdan kim rahatsız olur veya yapacağımız haber kimi rahatsız eder, ne yapsak da haberi yapar iken falanca hatırlı kişiyi incitmesek diye bir endişemiz yok. Endişemiz sadece ve sadece doğruların yanında olurken Yaradanımızın da rızasını alıp, alamadığımızdır. Bazen dertleştiğimiz veya sohbet ettiğimiz dostlarımızdan şöyle bir eleştiri alıyoruz; “Dünyayı sen mi kurtaracaksın?” veya “Bu şehrin doğrucu Davut"u sadece sen misin?” Bu eleştiri belki çok samimi, belki de çok doğru bir tespittir, ancak herkesin yapmakla mükellef olduğu bir işi vardır, benim işim bu şehirdeki yanlışların karşısında durup, doğruların yanında olmaktır. Bunu yaparken belki bazılarını üzmüş olabilirim, belki bazıları çok ağır hırpalanmış olabilirler, ancak bu güne kadar yazdığım hiçbir yazıdan pişman olmadığımı da peşinen ifade etmek isterim.  İnsan hayata bir kez geliyor, bir amacı, bir hedefi ve bir ideali olmalı, ot gibi yaşayıp, necaset olup, gitmektense adam gibi yaşayıp, adam gibi ölmeyi tercih ederim. Bizleri yaratan Yüce Allah “Ben insanları ve cinleri sadece ve sadece bana ibadet etmeleri için yarattım”  diyor. Yaşam felsefesinde O"nun istediği anlamda bir yaşam biçimi olmayıp, sadece gününü gün eden insanlardan olmaktansa biraz üzen, biraz sevindiren, hakkın ve haklının yanında olmayı tercih ederim.

            Bu kadar hasbıhalden sonra gelelim önümüzdeki süreçte yapmayı planladığım bir takım çalışmalara. Öncelikle şunu bilmenizi isterim ki bu güne kadar yazdığımız yazılar, yaptığımız haberler sonucu ortaya çıkan bazı güzel gelişmeleri siz değerli okuyucularımızla paylaşıp, neleri yapabildiğimizi ve önümüzdeki süreçte neleri yapabileceğimizi sizlerle paylaşacağız. Ardından yaklaşan genel seçimlerle ilgili aday olmayı düşünen Ankara bürokratları ile ilgili bir yazı dizisi de yazmayı düşünmekteyim. Şehrimizde doğup, büyümüş, şu veya bu şekilde Ankara"da üst düzeyde görev yapmakta olan bürokratlarımızın bu güne kadar şehrimize hangi katkıları olmuş, beklentileri nelerdir, oturdukları koltuklara hangi şartlarda gelmişler, koltuklarının hakkını verebilmişler mi, verememişler mi, şehre geldiklerinde kimlerle gezip, dolaşırlar, önümüzdeki süreçte siyasete göz kırpmaları halinde ne kadar toplumun teveccühüne layık olacakları veya bunu ne kadar hak ettiklerini yazmanın bir takım yararları olacağı kanaatindeyim. Zira bürokratların insanlara bakışı çok farklıdır, siyasete girmeleri ne kadar doğru olur, ne kadar yanlış olur, bürokratların gerçekten şehre hizmet edenleri bu yaptıkları hizmetin karşılığını da almaları gerekir mi, gerekmez mi?  Tüm bu soruları hep birlikte irdeleyip, birlikte tartışacağız. Samsunlu olup da Ankara"dan sadece internet gazeteciliğinden şehirde olup, bitenleri takip etmek ne kadar şehrin gerçekleri ile yüzleşmektir bunu da birlikte tartışacağız. Sizin anlayacağınız önümüzde çok güzel ve renkli günlerin olacağını şimdiden bilmenizi isterim. Bu arada bilmeniz gereken daha önemli konu bu dediklerimizi de yaparken hedefimiz üzüm yemek, bağcıyı dövmek olmadığını bilmenizi isterim. Bu duygu ve düşüncelerle bir yazının daha sonuna geldik, sürçü lisan ettiysek affola, bir sonraki yazımızda buluşmak üzere kalın sağlıcakla

                       

 

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.