Ali Öztürk, bir gün, bir caminin içine girdiğinde, tabutun başında hüngür hüngür ağlayan bir gençle karşılaştı. Yanına gidip, çok mu yakınındı? Diye sordu. Gençten gelen cevap, Hiç tanımazdım oldu. Çünkü o, cenazede para karşılığı ağlıyordu. Ali Öztürk, genç adama, Senin gibi kaç kişi var diye sordu. Çok cevabını alınca, hepsini toplayıp dernek kurdu. Şimdi 300 kişiler. Ekibi bir saat camide, bir saat evde ağlıyor. Müşterilerimiz ömründe kimseye zırnık koklatmamış, sevilmeyen insanlar. Öldüğü zaman hanımı makyajı bozulmasın diye ağlayamıyor, miras da kalmış, bizi tutuyor diyor Ali Öztürk. Cenazede ağlayanlar kişi başı 300 YTL para alıyor. Ekibi hayatın güldürmediklerinden oluşuyor. Ayda derneğe 100 150 bin YTL para giriyor."
Günlük gazetelerden, günlük bir haber daha.. Ağlanacak halimize güler, gülünecek halimize de ağlar bir hale geldik. Ölümün de şovu olur mu demeyin? Bu memlekette olur. Birbirimiz için yaşadığımızın resmidir bu. Acaba ne derler? El aleme rezil rüsva olmayalım. Kendimizi güldürmeyelim konu komşuya.
Yemek takımımızı yenileyim Ayşe Hanım bilmem kaç paraya bilmem ne marka bir yemek takımı almış ki sorma. Hasan Bey"in küçük oğlunun düğünün de bir takı takıldı valla gelin taşıyamadı. Rahmetlinin cenazesi bir kalabalıktı adım atamadık gibi. Siz gerisini düşünün. Hepimizin yaşadığı ama garipsemediği "replikler" bunlar. Ve bütün bunlara yaşamın içinde olağan şeyler deyip geçebiliyoruz. Sahici olan şeylerin yerini aldılar ve bizi ele geçirdiler. Yaşamlar birbirinin yerine geçti. Artık bir yarışın içindeyiz galibi hiçbir zaman belli olmayan ve toprağa defnedilirken bile bitmeyen bir yarışın içindeyiz. En çok kimin cenazesinde ağlanıldı. Rahmetliyi ne çok seven var.
Eski uygarlıklarda ölüyle beraber bir de ağlama şişesi konulurmuş mezara. Ailesi ağlamazmış. Çünkü ailesinin ağladığında ölen kişinin ızdırap çekeceğine inanılırmış. Bu yüzden parayla insanlar tutulup ağlama şişesine gözyaşlarını akıtıyorlarmış.
Nerden nereye gelmişiz di mi. Eski uygarlıklar diyoruz. Kendimiz çok yeniymişiz gibi.
Yenilmişiz biz haberimiz yok!
Ölmüşüz ama ağlayanımız yok!
"Uzun bir çığlık.
yanıbaşımda bir ağlama şişesi
ne ağladığımı duydu
ne de gözyaşlarımı hissetti
kendime saraylar inşaa ediyorum
içinde köle olduğum
tarihimin yapraklarına bir not daha düşüyorum
bugün de yenildim"
9. yıldönümümüzde varlığından öte ne olsun ki;eşim çiğdem'e..