Kutsal beldeler diye tarif edilen Mekke ve Medine'de, ibadet etmenin yanı sıra bir seri ziyaretler de yapılır.
Mekke, insanlığın inşa edildiği ve insanlık tarihinin başladığı yerdir.
Medine, Peygamberimizle birlikte tarih sahnesindeki yerini almıştır.
Mekke'de ise, ilk Peygamber Hz. Adem'den, son Peygamber Hz.Muhammed (s.a.v.)e kadar bütün Peygamberlerin ayak izleri vardır.
Peygamberimizle birlikte insanlık tarihine ilave olmuş ve İslam kültüründe yerini almış iki mekan vardır. Birisi Nur Dağı ve Hira mağarası, diğeri Sevr Dağı ve Sevr Mağarası'dır.
Bu dağların ve dağların tam tepesinde bulunan mağaraların anlamı çok büyüktür. Tarihte gördükleri fonksiyonlar ölçüsünde, değere sahiptir bu coğrafi mekanlar.
Her iki dağa çıkan ve mağralarda tefekkürde bulunan biri olarak, her defasında yeni bir heyecan yaşamış, yeni bir şifre çözmüş olduk.
Hira ile kucaklaşmak ve selamlaşmak, yaşamadan anlatılacak ve anlaşılacak bir duygu değildir. Nur dağında bulunmak ayrı bir heyecandır. Nur dağının selamını almak, şifresini çözmek ve ümmeti nur dağı mesajı ile selamlamak bambaşka bir ruh halidir.
Hira; Yüce Yaratanın, vahyini insanlarla buluşturduğu yer. Hz.Muhammed s.a.v'in elçi olarak görevlendirilmesinin kendisine tebliğ edildiği yer. Allah c.c. ın Hz.Muhammed ve Hz. Hatice'ye selam gönderdiği yer.
Geçmiş tarihlerde Peygamberimizin dedesi Abdulmüttalip Efendimize dargah görevi gördüğü de ifade edilen Hira mağarasında insanlık fıtratın ilkeleriyle buluşmuştur.
Kur'anda, bin aydan daha hayırlı olduğu ilan edilen Kadir gecesinin merkezi Hira olmuştur. 610 yılında stardı verilen hidayet yolculuğu Hira'da başlamıştır.
Tepesinde, Hira mağarası bulunan Nur Dağına, aynı zamanda "Rüku Dağı" da denir. Dışarıdan bakıldığında, rükuya eğelmiş hâli görülen Nur Dağı, tarihteki görevi nedeniyle insanlık, ama özellikle de Müslümanlar tarafından sürekli zinde tutulacak ve ziyaret edilecektir.
Hira ile kucaklaşan, Hira'dan çok şey duyar. Hira'nın fısıltıladıklarıyla bir kaç tane ansiklopedi yazılır.
Hira'ya çıkmak asli bir ibadet değildir elbette. Ama, zihni tefekkürün sağlanması ve islami tasavvurun bütün kodlarıyla oturmasına müthiş bir katkısı vardır.
İlk defa Hira'da bulunmakla, bir çok defa bulunmak arasında ne duygu ne de heyecan farkı vardır. 100. defa da Hira'da bulunan tap taze bir duygu ve heyecan yaşar.
Mekkede müşriklerin ezberlerinin bozulduğu yer olan Hira'dan bu gün de aynı mesaj gelmektedir.
Hira'nın söylediklerini anlamak için gönülden Hira ile kucaklaşmak gerekir. Biz de hacılarımızla Hira mağarasında bulunduk dün akşam. Hira'nın söylediklerini, kendisiyle kucaklaşan hacılardan dinlemenin keyfini ve tadını da yaşadık.
Hira; Peygamberimize neler söylemişse, kendisini kucaklayanlara da aynı şeyleri söylüyor. Can kulağı ile Hira'yı tam zirvede, mahallinde dinleyenlerin duydukları ve hissettikleri, 610 yılında nazil olan vahyin canlı hali gibidir.
Hira; insanlık için rahmet, bereket, huzur, mutluluk ve kulluktur. Ümmet olma şuurunun zihinlere kazındığı yerdir. Hira'yla kucaklaşan herkes en azından bunları duymaktadır. Hira'ya ev sahipliği yapan Nur dağında selâm olsun. Dün gece hacılarımızla bu heyecanı bir defa daha yaşadık.
Vahyin merkez üssü olan Hira'da Cebrail a.s. Rabbının vahyi ile birlikte selâmını da getirmiştir. "Ey Muhammed ! Rabbının sana ve Haticeye selâmı var" cümlesinin kullanıldığı Hira'da duygunun yaşanmaması ve ayakların titrememesi mümkün değildir.
Hira; kainatın Allah'ın kudretinin izleri olduğunun hatırlatıldığı noktadır. Nereye ve neye bakılırsa bakılsın Hiradan Yüce Kudret görülür ve kainatın zikir sesi duyulur. Peygambere hitaben, "Ey Muhammed ! Rabbının adıyla oku" vahyi; başta müslümanlar olmak üzere tüm insanlığa ilahi bir emir ve görevdir.
Vahyin merkez üssünden, vahye kulak veren herkese selâm olsun..!