Duyulan her sözü önce sınamak lazımdır ki, kişiye göre şeklini alsın. Geçen hafta Melih Arat'ın köşe yazısını okudum. Yazı, insanların ellerinde ki tek şansları olan hayatlarını ne yönlü kullandıklarını içeriyordu. Şu tez vardı,
Kişilerin özgeçmişleri mezar taşlarında kısa şekilde yazılsın,örneğin; çocuklarına 1 ev dahi bırakamadan öldü gibi. İnsanlar da bunlardan ders alarak yaşamlarını sorgulayacaktır.
Bu durum insanlar üzerinde etki edecek tezine varıldıysa eğer, o zamanbunu şöyle yapmalıyız;
Hakikat ruhuna bir yönelişle var oluş nedenimize göre dünyadaki yaşamımızı belirlesek, başarı sağlamamız kolaylaşır.Elbette nefes aldığımız sürece bir şeyler başarmak, güzeli ön plana çıkarmak insancıl bir beklentidir. Ama önceliklerimiz burada çok önemli,insanlar çoğunluğun yaptığını, söylediğini referans olarak görüp yoluna devam ederse manevi olarak cehenneme sürüklenebilir. Beşeri olarak da başarısızlığın ortasında bulabilir kendini.
Buradaki ince ve hassas nokta teraziyi dengede tutmaktan geçiyor. Şöyle bir İstisna geliyor akıllara. Terazinin kefesinde daha çok manevi yöne ağırlık verenler diğer kefeye bir şey koyamamış ise bu durumda denge sağlanamayacaktır. Peki ya sonuç ne olur?
Bakış açımıza Âlimleri almak istiyorum. Hangi Âlim vardır ki; Teraziyi dünya başarısına yöneltmediği için başarısız insan sıfatını almış.
AncakÂlim sıfatına uygun davranmak mümkün olamayacağı için,
Neler yapabiliriz bunu düşünelim, ayrımı fark edecek noktaya götüren bir bakış açısı geliştirmemiz şart! Kararlarımızı, buzdağı olarak bilinen aysberg (iceberg Kelimesinin Türkçeleştirilmiş hali.) görüntüsünü bulundurarak verirsek, işlerin değiştiğini somut şekilde görmüş oluruz.
Ancak Bu bakış açısını abartmak şüpheye götüreceğinden burada da dengede tutmak 1. Kural olmalıdır. Yaptığımız işi,dersi,ibadeti,ilişkileri vs.An olarak yaptığımız her neyse onu önemsemek başarıda ki merdivenin basamaklarından biridir.Herkesin verdiği önemden çok, mikrolaştırıp sizin ne derecede değer verdiğiniz önemli olmalıdır ki, eylemler başarıya ulaşsın. Kişisel gelişimcilerin sloganıdır. En yükseğe bakmalısın cümlesi, fakat bu ters bir durum yaratıyor. İçinde bulunduğunuz çerçevenin kabuklarını kırmadan da başarıyı sağlamak mümkünse neden gözümüz her zaman en üst seviyede? (Buradaki asıl sebep terazinin diğer kefesiyle ilgili, maneviyat eksikliği) Okuduğum yazıya dönersek mezarlıklar kesinlikle ders alınması, düşünülmesi, kendimizi sorgulamamızın gerektiği yerler, bunda hem fikirim.
Ama bunu manevi yönde gerçekleştiremeyen bir toplumun dünyevi yönde ders
Almasını çok da mümkün görmüyorum. Mezarlıklar da ateşin yakmama nitelikte var olup olmadığını düşünmek daha iyi bir bakış açısı olurdu.