Dostoyevski"nin roman kahramanına söylettiği "Tanrı yoksa herşey mübahtır." Şeklinde ki ünlü sözü mü yoksa nihilizmin en önemli temsilcisi Nietzsche"nin "Tanrı öldü" sözü mü modern dünayayı niteleyen bir sözdür. İki söz karşıt gibi durmasına rağmen aslında birbirini tanımlayan felsefi bir sözdür.
Herşeyin mübahlaşması bir değerler buharlaşmasının, derin bir ahlaki krizin anlatımıdır. Buna felsefede nihilizm denir.
Demek ki tanrının olması demek herşeyin mübah olamayacağı bir varoluş biçimini anlatır. Yani Dosto"nun kahramanına söylettiği şey bir taraftan Tanrının varlığını diğer taraftan da Tanrının yokluğunun olması durumunda nasıl bir varlık algılayışı ile karşılaşılabileceğini çok net bir şekilde anlatır.
Burada mübahlaşmada istisnai bir durum bırakılmamıştır. Yani Tanrı yoksa bir kısım şeyler değil her şey mübah hale gelmektedir. Aynı şey Niçe içinde geçerlidir. Aslında Niçe bir taraftan Tanrının ölmünü ilan ederken hem varolan toplumsal gerçekliği çok uç bir dille anlatmakta hemde Tanrının ölümünün bir varoluş biçimi değil bir sonuç olarak kabullenilicek bir algılama olarak görülmektedir. Bu anlamda modernlik bir bakıma Tanrının ölümüne Weber"in deyimiyle büyü bozumuna karşılık gelmektedir.
Modernlik yanlısı düşünürler Tanrının ölümünü insanın kendi kaderini kendisinin belirleyebilmesi için olağanüstü bir fırsat olarak görmüşlerdir. Tanrı yoksa yada öldüyse ozaman yepyeni bilimsel ve teknik gelişmeler sayesinde her şeyin meşru olduğu bir ahlak sistemi modern yaşam biçimi olarak ikame edilecektir. Ancak şu gerçeği söylemek gerekir ki Tanrı öldüyse bile insanlar kendi kaderlerini kendi ellerine alamamışlardır. Modern insan bir anlamda nihilizme saplanıp kalmıştır.
Modern nihilizm bir takım yeni kavramlarla ahlaki değerlerin estetize edilerek yumuşatılmasını ve her bir varoluş durumuyla ilgili ahlak sistemleri geliştirerek ahlakın bütünü kapsayan yönünü tıpkı modern bilimlerde olduğu parçalara ayırmıştır. Haftaya bu konuya devam edeceğim.