Konumuza girmeden önce bir hususa değinmek istiyorum. Bazı insanlar korkak olduklarından ortaya çıkıp konuşamazlar. Ama perde arkasından da insanlara her türlü düşmanlığı yaparlar. Köşe yazısı yazıp birilerinin aleyhinde isim vermeden verip veriştirirler, hesabı sorulunca da vallahi de onu demek istemedim, billahi de onu demedim diye karı gibi ağlarlar. Köşelerinde yazmaya cesaret edemeyince de tweet hesaplarından ortaya bir şey yazıp birilerinin üzerlerine almaları için uğraşırlar. Ama kalkıp birisi onlara bir şey sorsa anında yemin billah çekip konunun sanıldığı gibi olmadığını söylerler.
Ben bu tip insanlara erkeğin fahişesi diyorum. Bunlarla erkekçe mücadele edemezsiniz. Bu yüzden onları kimsenin ciddiye almamasını öneririm. Bu tipler hayatları boyunca egemen güçlerin kıçlarını yalayarak geçimlerini temin etmişlerdir. Onların kişiliği, duruşu, özgül ağırlığı olmaz. Sadece güçlülerin ötesini, berisini yalamakla hayatlarını geçirirler. Herkesle araları iyidir. Kimse onlara düşmanlık etmez, sorsanız adamlık da onlardadır. Bu konuyu burada bitirerek asıl konumuza geçmek istiyorum.
Şu an gerek ülkemizin gerekse dünyanın içerisinde bulunduğu durum ortada. Cihan Harbi’nden sonra en sıkıntılı günlerin yaşandığını hepimiz çok iyi görmekteyiz.
Cumhurbaşkanının duruşu, mücadelesi, inancı ve düzgün politikaları nedeniyle hepimiz sonuna dek yanındayız. Bu siyasi bir duruş değil hem inancımızın gereği hem de ülkemizin geleceği bakımından yapmakla yükümlü olduğumuz vatandaşlık görevidir.
Ancak durum böyleyken gerçekleri konuşmadan yapamayız. Bizim inancımız dost acı söyler felsefesi üzerine kurulmuş bir inançtır. O nedenle bazı gerçekleri söyleyeceğiz ki muhatapları ve ilgilileri bu uyarılara kulak verip gereğini yapsınlar.
Üzülerek söylemek gerekirse; ülkenin şu an içinde bulunduğu, ekonomik, sosyal ve bürokrasi yaşamı, iktidarın devraldığı dönemdeki noktaya yaklaşmış olduğunu rahatlıkla söyleyebilirim.
Dilerseniz ne demek istediğini biraz açıklayayım: AK Parti ilk iktidar olduğunda kimseye minnet borcu olmadığından herkese eşit davranıp, büyük çaplı iş adamlarından tutun da odalar ve borsalara rahatlıkla restini çekebiliyordu. Hatta belediyelerin verdiği inşaat ruhsatlarında oda onayı mecburiyetini dahi bu minvalde kaldırdı. Odalarda yönetimde kalma sürelerini sınırlayan kanunlar çıkardı. Büyük çaplı iş adamlarına verilen düşük faizli kredileri kaldırıp küçük esnafa yöneldi. Bürokraside birçok zorluğu ortadan kaldırdı. Sosyal devlet anlayışını getirdi. Özel işletmelerin önünü açacak her türlü çalışmaları yaptı.
Bunlar gerçekten çok önemli gelişmelerdi. Ülke adına sevindirici çalışmalardı. Ancak gelinen noktada bu yapılanların pek çoğunda geriye gidiş başladı. AK Parti döneminde büyüyen iş adamlarına verilen krediler, hibeler ve ihaleler ANAP ve diğer partilerin iktidarda yaptıklarını aratır hale geldi.
Kimse kızmasın ama odalarla ilgili gelinen nokta içler acısı. Meslek odaları bir fiyat belirlemesi yapıyorlar onun altına ineni cezalandırıyorlar. Haliyle olan da vatandaşa oluyor. Örneğin her esnafın muhasebecisi olma zorunluluğu göz önüne alındığında esnafın hangi sıkıntılarla karşı karşıya olduğu ortada. İnşaat yapmak isteyen bir müteahhit her farklı işin mühendisine ödeyeceği parayı odanın belirlediği fiyattan ödemek zorunda. Yetmedi bir de denetim firmasına para ödeyecek. O parayı da odanın belirlediği fiyattan ödemek zorunda kalacak.
Peki diğer meslek odalarında durum farklı mı derseniz, hiç farkı yok. Üyelerinden aidat almanın dışında verdikleri en ufak bir hizmet yok.
Bana göre esnaf odaları tamamen vatandaşın ve devletin sırtına yük. Verdikleri krediyi Halkbank aracılığı ile veriyorlar. Ahbap çavuş ilişkisiyle kredi verip batan Eyüp Güler’in kooperatifinin devlete zararı en az beş on milyon lira.
Peki, bu krediyi esnaf direkt bankadan alsa olmaz mı? Bal gibi de olur. Arada bir de odayla uğraşmadan esnaf işini halleder.
Bürokrasiye gelince; AK Parti’nin iktidarının ilk yıllarında her şey güzeldi. Şimdi inanın vatandaş perişan. Örneğin özel sağlık kuruluşları ve eğitim kurumlarında denetim yapan müfettişler işletme sahiplerini adeta pes ettirecek uygulamalar yapıyor.
Örneğin yılda bir kez denetleme geçiren gazetelere gelen denetleme elemanları iş kanununa tabi olan ve maaşları ay sonu ödenen personelin maaşlarının çalışmadan ödenmesi noktasında yaptığı baskıyı görseniz aklınız şaşar.
İnsanlar ayı bitirip maaşlarını alamazlarken, siz her ay tıkır tıkır personel maaşlarını ödemiş olmanıza rağmen adeta deveye hendek atlatırcasına zorluklarla karşılaşıyorsunuz.
Yeni mezun gençlere iş bulmak amacıyla her işletmeye şu mezunu, bu mezunu bulundurulma zarureti getiren hükümet acaba bu işletme bu parayı ödeyecek durumda mı, iş yapabiliyor mu diye düşünme gereği dahi duymuyor.
Tüm bu olup bitenlerin yanında emlak vergisine, kira gelir vergisine, motorlu taşıtlar vergisine zam yapan iktidar acaba bu insanlar bunları nasıl ödeyecek diye hiç düşünmüyor mu?
Reisicumhuru destekleyeceğiz, eyvallah. Ama vatandaşın durumu da ortada. Bunu görmek istemeyenler geçmiş hükümetlerin akıbetlerine hazır olsunlar. Ben insanların durumunu az, çok görüyorum. Kimse halinden memnun değil. Benden söylemesi. Gerisi ilgililerine kalmış. Kalın sağlıcakla.
Konumuza girmeden önce bir hususa değinmek istiyorum. Bazı insanlar korkak olduklarından ortaya çıkıp konuşamazlar. Ama perde arkasından da insanlara her türlü düşmanlığı yaparlar. Köşe yazısı yazıp birilerinin aleyhinde isim vermeden verip veriştirirler, hesabı sorulunca da vallahi de onu demek istemedim, billahi de onu demedim diye karı gibi ağlarlar. Köşelerinde yazmaya cesaret edemeyince de tweet hesaplarından ortaya bir şey yazıp birilerinin üzerlerine almaları için uğraşırlar. Ama kalkıp birisi onlara bir şey sorsa anında yemin billah çekip konunun sanıldığı gibi olmadığını söylerler.
Ben bu tip insanlara erkeğin fahişesi diyorum. Bunlarla erkekçe mücadele edemezsiniz. Bu yüzden onları kimsenin ciddiye almamasını öneririm. Bu tipler hayatları boyunca egemen güçlerin kıçlarını yalayarak geçimlerini temin etmişlerdir. Onların kişiliği, duruşu, özgül ağırlığı olmaz. Sadece güçlülerin ötesini, berisini yalamakla hayatlarını geçirirler. Herkesle araları iyidir. Kimse onlara düşmanlık etmez, sorsanız adamlık da onlardadır. Bu konuyu burada bitirerek asıl konumuza geçmek istiyorum.
Şu an gerek ülkemizin gerekse dünyanın içerisinde bulunduğu durum ortada. Cihan Harbi’nden sonra en sıkıntılı günlerin yaşandığını hepimiz çok iyi görmekteyiz.
Cumhurbaşkanının duruşu, mücadelesi, inancı ve düzgün politikaları nedeniyle hepimiz sonuna dek yanındayız. Bu siyasi bir duruş değil hem inancımızın gereği hem de ülkemizin geleceği bakımından yapmakla yükümlü olduğumuz vatandaşlık görevidir.
Ancak durum böyleyken gerçekleri konuşmadan yapamayız. Bizim inancımız dost acı söyler felsefesi üzerine kurulmuş bir inançtır. O nedenle bazı gerçekleri söyleyeceğiz ki muhatapları ve ilgilileri bu uyarılara kulak verip gereğini yapsınlar.
Üzülerek söylemek gerekirse; ülkenin şu an içinde bulunduğu, ekonomik, sosyal ve bürokrasi yaşamı, iktidarın devraldığı dönemdeki noktaya yaklaşmış olduğunu rahatlıkla söyleyebilirim.
Dilerseniz ne demek istediğini biraz açıklayayım: AK Parti ilk iktidar olduğunda kimseye minnet borcu olmadığından herkese eşit davranıp, büyük çaplı iş adamlarından tutun da odalar ve borsalara rahatlıkla restini çekebiliyordu. Hatta belediyelerin verdiği inşaat ruhsatlarında oda onayı mecburiyetini dahi bu minvalde kaldırdı. Odalarda yönetimde kalma sürelerini sınırlayan kanunlar çıkardı. Büyük çaplı iş adamlarına verilen düşük faizli kredileri kaldırıp küçük esnafa yöneldi. Bürokraside birçok zorluğu ortadan kaldırdı. Sosyal devlet anlayışını getirdi. Özel işletmelerin önünü açacak her türlü çalışmaları yaptı.
Bunlar gerçekten çok önemli gelişmelerdi. Ülke adına sevindirici çalışmalardı. Ancak gelinen noktada bu yapılanların pek çoğunda geriye gidiş başladı. AK Parti döneminde büyüyen iş adamlarına verilen krediler, hibeler ve ihaleler ANAP ve diğer partilerin iktidarda yaptıklarını aratır hale geldi.
Kimse kızmasın ama odalarla ilgili gelinen nokta içler acısı. Meslek odaları bir fiyat belirlemesi yapıyorlar onun altına ineni cezalandırıyorlar. Haliyle olan da vatandaşa oluyor. Örneğin her esnafın muhasebecisi olma zorunluluğu göz önüne alındığında esnafın hangi sıkıntılarla karşı karşıya olduğu ortada. İnşaat yapmak isteyen bir müteahhit her farklı işin mühendisine ödeyeceği parayı odanın belirlediği fiyattan ödemek zorunda. Yetmedi bir de denetim firmasına para ödeyecek. O parayı da odanın belirlediği fiyattan ödemek zorunda kalacak.
Peki diğer meslek odalarında durum farklı mı derseniz, hiç farkı yok. Üyelerinden aidat almanın dışında verdikleri en ufak bir hizmet yok.
Bana göre esnaf odaları tamamen vatandaşın ve devletin sırtına yük. Verdikleri krediyi Halkbank aracılığı ile veriyorlar. Ahbap çavuş ilişkisiyle kredi verip batan Eyüp Güler’in kooperatifinin devlete zararı en az beş on milyon lira.
Peki, bu krediyi esnaf direkt bankadan alsa olmaz mı? Bal gibi de olur. Arada bir de odayla uğraşmadan esnaf işini halleder.
Bürokrasiye gelince; AK Parti’nin iktidarının ilk yıllarında her şey güzeldi. Şimdi inanın vatandaş perişan. Örneğin özel sağlık kuruluşları ve eğitim kurumlarında denetim yapan müfettişler işletme sahiplerini adeta pes ettirecek uygulamalar yapıyor.
Örneğin yılda bir kez denetleme geçiren gazetelere gelen denetleme elemanları iş kanununa tabi olan ve maaşları ay sonu ödenen personelin maaşlarının çalışmadan ödenmesi noktasında yaptığı baskıyı görseniz aklınız şaşar.
İnsanlar ayı bitirip maaşlarını alamazlarken, siz her ay tıkır tıkır personel maaşlarını ödemiş olmanıza rağmen adeta deveye hendek atlatırcasına zorluklarla karşılaşıyorsunuz.
Yeni mezun gençlere iş bulmak amacıyla her işletmeye şu mezunu, bu mezunu bulundurulma zarureti getiren hükümet acaba bu işletme bu parayı ödeyecek durumda mı, iş yapabiliyor mu diye düşünme gereği dahi duymuyor.
Tüm bu olup bitenlerin yanında emlak vergisine, kira gelir vergisine, motorlu taşıtlar vergisine zam yapan iktidar acaba bu insanlar bunları nasıl ödeyecek diye hiç düşünmüyor mu?
Reisicumhuru destekleyeceğiz, eyvallah. Ama vatandaşın durumu da ortada. Bunu görmek istemeyenler geçmiş hükümetlerin akıbetlerine hazır olsunlar. Ben insanların durumunu az, çok görüyorum. Kimse halinden memnun değil. Benden söylemesi. Gerisi ilgililerine kalmış. Kalın sağlıcakla.