Türkiye Cumhuriyeti Devleti; Anayasada belirtildiği gibi,
Demokratik laik ve hukuk devletidir.
Halkın kendi kendisini yönetme şekli olarak tanımlanan cumhuriyet rejimiyle yönetilen ülkelerde hiç bir güç,
Demokratik kurallar gereği halkın oyuyla iş başına gelen meşru iktidarların karşısına bir darbe hazırlığı ile çıkarak iktidardan uzaklaştırma hak ve görevi üstlenemez.
Anayasasal bir görev olarak "Laikliğin teminatı" ve" Cumhuriyeti koruma ve kollama" gibi bir görevin TSK" ya verilmesi, yönetimde çifte başlılığa neden olurken, ihtilal ve darbelerin buna dayandırılması ne kadar hukukidir?
2002 genel seçimlerinin ardından laiklik karşıtı gibi gösterilip kapatılan MSP-FP devamı olan AKP'nin iktidar oluşundan sonra sıklıkla karşılaştığımız darbe günlük ve planlarıyla çalkalanan ülkemizde, geçmişte yaşadığımız ancak bir türlü sorgulayamadığımız TSK"nin sicili, darbeler konusunda oldukça kabarıktır.
Buna rağmen darbe çığırtkanlığı yapan kimi siyasi parti ve sivil toplum kuruluşlarının iktidar karşıtlığına dönüştürdükleri eylem ve politikalarıyla darbelere zemin ve meşruiyet kazandırırken,
Her ne kadar TSK suçlansa da asıl suçlu demokrasinin nimetlerinden yararlanıp kendilerini demoklesin kılıcı yerine koyan, halkın iradesini hiçe sayarak halka rağmen, halka karşı darbe ve darbe çığırtkanlığı yapan siyasi parti ve kurumlardır.
Türkiye Cumhuriyeti Devleti bir Hukuk Devletidir.
Oy oranı ve nispi çoğunluk sahibi iktidar;
Azınlığı tahakküm altına alarak "Ben istediğimi yaparım" deme lüks ve keyfiyetine sahip değildir.
Bireyin hak ve hukuku yasalarda belirtilmiştir.
Hiç bir iktidar;
"Aldığın oy kadar konuş"
"Halk yetkiyi bize verdi.
"Ülkeyi istediğimiz gibi yönetiriz"
"siz kimsiniz? Deme hakkına sahip değildir.
Muhalefetsiz demokrasi olamayacağı gibi,
Hiç bir iktidar da, Muhalefetsiz ve alternatifsiz değildir.
İktidara bağlı bir kurum olan TSK ve genelkurmay başkanı Sayın İlker Başbuğ; Darbeye karşı olduklarını söylerken,
"Sabrımızı taşırmayın" diyerek masayı yumruklaması ve Tehditkâr davranışı, kabul edilebilir bir tepkiden uzaktır.
Kurumların görev ve sorumlulukları ile kimi kurumlarda iki başlılık görüntüsü vermesi, yargı ve yürütmede oluşan yönetim zaafı ve kurumlar arası karmaşa, toplumsal düzeni bozmadan yasalar çağa uygun olarak yeniden düzenlenmelidir.
Halkın refah ve huzurunun kaybolduğu işsizlikle gelen yoksulluğun tavan yaptığı, AB"nin üyelik istismarlarına rağmen insan hakları ve özgürlüklerin kullanıldığı bir ortamda,30 yılı aşkındır devam eden PKK'lı bölücülerin terör olaylarıyla can ve mal güvenliği yaşadığımız ülkemizde,
Ortadoğu"da cereyan eden sömürgeci ülkelerin planları ile sınırların yeniden çizildiği günümüzde,
Halkın yaşam biçimine ve özgürlüğüne kasteden olaylarla,
Gündem değiştirerek bilgi kirliliği ile kafa karıştıran darbe ticaretine dönüşen yayıncılar ve darbe girişimcileri,
Sorgulanmalı ve yargılanmalıdır.