VİCDANLAR DUMURA UĞRAMIŞ

Süleyman Soylu

  Fırından ekmek alırken rastlaştık, arkadaşım fırıncıyla tartışıyordu;  "vicdanları dumura uğramış !" dediğini duydum.
  "Kim koydu arkadaş bu ekmeğe zammı" deyince fırıncı hem ekmek vermekle meşgul hem de "biz koymadık beyefendi" derken ardımızdan da "onu bize değil belediyeye söyleyecen" diye seslenmez mi! " Arkadaş dönüp cevap verecekti, ben engelledim; "gel gel hele" dedim.  Oldukça sinirliydi, bir tatsızlık çıkmadan fırından uzaklaştırdım.  Fırıncıyla tartışmanın anlamsızlığını, fırıncılar odası kararının Büyükşehir belediyesinin onaylamasıyla ekmek zammının uygulandığını, "tabiiki fırıncıların talepleri olmuştur," diyerek sakinleştirdim. Biraz ilerde evine yakınlaşınca ayrıldı.
  Arkadaşa ertesi gün ilgili yerlere beraber gidebileceğimizi de söylemiştim ama daha beni aramadı. Gitseydik ne olacaktı derseniz, bildik zamları zamları gerekçe göstereceklerdi; un, maya ve akaryakıt gibi, zincirleme gerekçeler...
   İlkadım belediyesinin idaresindeki halk ekmeğe de birkaç gün sonra zam gelince benim de canım sıkıldı. Çünkü İlkadım belediyesinin "ekmeğini paylaş" kampanyasını bildiğimizden, Başkanın, fakir fukara üzerine bir hassasiyeti olduğunu zannettik ama  yanıldığımızı geç anladık. "Vicdanlar dumura uğramış.."
   AKP hükümetinin "muhafazakar" vicdanının eseri olan bu zamlar 2013 yılının son ayında kışın kendini gösterdiği, fakir fukaranın soğuğu iliklerine kadar hissettiği ve tir tir titrediği bir ayda geldi. Bu kez periyodik zamların üstüne gelince...
    "Vicdanlar dumura uğramış" demişti arkadaşım. Evet muhafazakarlık da dumura uğramış inanç ve vicdan; o sığındığımız merhamet körelmiş, kapitalizmin esiri olmuş. 
     Doğalgaza, akaryakıta, benzine, araçlardaki LPG ve benim de kullandığım mutfak büyük tüpgazı, gelen % 15 zam, 8 TL.nin üzeride artırmıştır.
    Temel ihtiyaçları tetikleyecek olan bu ana zamlar, öncelikle gıda ve ulaşım alanında yaygınlaşacak ve vatandaşın hayatını "zehir" edecektir. 
     Fırsat ve olanak eşitliği bekliyen ve teknolojinin imkanlarından yararlanmak isteyen yurdum insanı yine "efendilik savaşında" yerinde sayacak, GDO' lu ve ucuz besinlerle "gıda özürlü" olmaya devam ederken, ekmekleri çöplerde göreceğiz.
     Milli gelirin artışıyla, Başbakan övünürken, vatandaş döğünmektedir. Çünkü artan milli gelir, vatandaşın cebine gitmekten ziyade, son moda jeeplerde gezen türbanlı ve türbansız burjuva kesime gittiğini açıkça görmekteyiz.
      Milli gelirin artışı dengesiz gelişmeyi sürdürünce, gelir dağılımı adaletsizliği artmaktadır. Daha da zenginleşenle fakir arasındaki makas çıplak gözle görülmektedir.
       Dünyada her üç insandan ortalama ikisinin açlık adayı olduğu dünyamız varken Bakanımızın biri gezegenden gezegene gitmekten söz etmektedir. Keşke gitseler de bu dünya paydaş ve adaletli yaşamasını bilen aklı baliğ insanlara kalsa derim.
      Verilen tavizlerle, güneydoğu ve Suriye sınırımızdaki topraklarımız tehlikededir, halkın üstüne çöreklenen, bugünlerde orayı kavga döğüş ve baskıyla ele geçirmeye çalışan PKK ve Öcalan, halkın temsilcisi kabul edilmektedir.
   Halbuki BDP'li beyler, toprak ağaları ve aşiret beyleri rahat yaşarken güneydoğu halkının yoksulluğundan, başta çocuklar olmak üzere bahsetmiyorlar. Türkiye'nin batısından doğusuna gidildikçe durum çok vahim hale geliyor, doğunun çöplerinden geçinmek, batının çöplerinden daha zor.
     Yine de aşiretler, ağalar, beyler devlet kurmak(!) peşinde, halk geçim derdinde ve onbinlerce çocuk sokakta çalışmak ve sosyal yardımlarla yaşamak, ailece çöp toplamanın peşinde. Terörist örgüt baskısında; vicdanlar dumura uğramış...
    Son söz olarak gezegenden gezegene gitmekle, cam kuleler dikmekle, korumalı siteler oluşturmakla, adayların gökteki yıldızları vaad etmesiyle, üç-beş çocuk yapın demeyle, "faniyiz bu dünyada" deyip bakiymiş gibi servet yapmakla, insanlık kurtulmaz ancak her gün "telef" olur.                     Van depreminde yaralar hala sarılmış değil, aileler imkansızlık içinde ve  çocuklar hala üşümekteler. 
     Sistemin* vicdanı bu; "Biri yer biri bakar ondan kıyamet kopar" Bizim yetiştiğimiz "İslam öğretilerinin" hepsi kapitalizme kurban edilmiş.
    Maneviyatını "helal belgesi" ile ispat etmeye çalışıyorlar, daha ne diyeyim.  Çözüm kolay ama uygarlığa ipotek koyanlar olmasa ?!                                              saygılarımla.

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.