Sevgili Samsunspor sevdalıları, geçen hafta sonu kendi sahamızda oynadığımız ve 4-2 kaybettiğimiz 2. devrenin 2. maçı olan Galatasaray maçını geride bıraktık. Fakat ne maçtı bizler için değil mi? İlk devresi mutluluk çemberi gibiydi. Herşey o kadar güzel gidiyorduki bu bir rüya olmalıydı. 30 dakikada 2-0 öne geçmişiz, trübünler tıklım tıklım, dışarıda da binlerce insan bilet bulamamışken stadın içinde olanlar ise her zamanki gibi 'hep destek tam destek' takımımıza mükemmel bir sinerji veriyorlardı. Tabiki herşey 2. yarı başlayana kadardı. 2. yarı öyle bir hale gelmiştiki '2 avans 4'te biter' gibi dakikalar 54'ü gösterdiğinde Galatasaray'ın ilk golü gelince mutluluk çemberi yerine stadyumda yerlerini alan büyük taraftarlarımızın içine bir kuşku düşürmüş ve bir anda oynanan futbol bizlere yıllar öncenin dizisi 'Yalan Rüzgarı'nı anımsatmaya başlamıştı.
Evet, gerçekten de ilk yarıdaki o muhteşem ayağa oynayan, pres yapan, adam eksilten, orta sahayı kalabalık tutan, sadece golü düşünen takım gitmiş, yerine bambaşka bir takım gelmişti. İnanması güç ama gerçekti. Futbolcularımızda bir panik ve gereksiz bir heyecan başlamış, takımımızın en çok övündüğümüz bölgesi olan defansımız adeta çökmüş bel kemiği Kemal'in ise 2. ve 4. gollerdeki yanlış kademe ve pozisyon alışı, birinde topu kornere atamamasını, diğerinde de Sercan'ın ayağına topu teslim etmesine neden oldu. 3. golde ise Akakhi'nin "yüzüm kanıyor!" diye bağıra bağıra kenara gelip, yaptığı acemi davranışa ne demeli? Pes doğrusu artık! Akakhi sen ne yaptığını sanıyorsun? rakip atak yapıyor sen koşa koşa dışarı çıkıyorsun madem sakatlandın yatsana arkadaş yere sana hiçmi öğretmediler yere yatmayı Galatasaraylı futbolcular yere yatıyorlarda sana ne oluyorda yatmıyorsun Kendinize gelin beyler! Artık her hafta sizlerle böyle karşılaşmak istemiyoruz. Sizi bu kadar sahiplenen taraftarlarınızı hiç mi düşünmüyorsunuz? Yazık değil mi onlara? Sizi bir tek şey ile affederiz: "Bizim için onur meselesi olan Trabzonspor deplasmanından puan yada puanlarla döner bir de bu takımı ligde bırakırsanız!" Başka bir durumda ise asla.
Bu haftaki yazıma son vermeden önce Sn. Petkoviç'e saha içinde 2. yarı yapmış olduğu yanlış oyuncu değişikliklerinden sonra geçen haftaki Gençlerbirliği maçından sonra yazımda yapmış olduğum çağrımı bir kez daha yeniliyor ve kendisine diyorum ki: "Hocam, tabandan yani kulübeden okuyamadığın oyunu, rakibinin çözemediğin sistemini bu defa trübünden yani yüksekten seyreder ve yönetirsen çözeceğine inanıyor ve takımına buradan taktikler vermeni istiyorum. Belki o zaman oyunu okur, rakipten gol yedikten sonra içinden, "Bu iş burada bitti!" demezsin"
Yeni transfer edilen futbolcularımızın takımımıza uğur getirmelerini diliyor, takımdaki arkadaşları ile beraber katacakları katkılarıyla da takımımızı ligde bırakacaklarını temenni ediyor hafta sonu Trabzonspor ile yapacağımız lig maçında başarılar dilerken, Allah yar ve yardımcınız olsun diliyorum. Kalın sağlıcakla...