Kulluk için gelinen bu dünyadan giderken ya “Muhsin” ya da “Müflis” olmak vardır. Cibril Hadis’inde bildirildiği gibi, Cebrail (a.s.) bir gün Peygamberimizin sohbet meclisine insan suretinde katılır. Peygamberimize bir takım sorular sorar ve cevaplarını da kendisi verir. Oradan ayrıldıktan sonra Peygamberimiz ashabına bu kişinin kim olduğunu sorar. Allah ve Resulü daha iyi bilir cevabını alınca, bu kişi Cebrail’di der ve “bilgilendirmek için” gelmişti diye de ilave eder.
Cebrail (a.s.) bu toplantıya katılarak, Müslüman için dünya ve ahiretin omurgasını teşkil edecek soruların cevaplarını vermiştir. İmanın ne olduğunu tarif etmiş ve neler yapılması gerektiğini belirtmiştir. İslamın ne olduğunu ifade etmiş ve şartlarını söylemiştir. İhsanın ne olduğu tarifini “Siz Allah(c.c.)’ı görmüyorsanız da, Onun sizi gördüğünü düşünerek ibadet etmek ve hareket etmektir” diye belirtmiştir.
İhsan üzere bir yaşam, kişiyi Muhsin yapar. Muhsin, söz, fiil ve davranışlarında Allah (c.c.)’ın murakabesinde olduğunu her an düşünür. Kiramen Katibin meleklerinin yaptıklarını not ettiğini bilir ve öyle hareket eder. Haram yiyemez, yalan söyleyemez, günah işleyemez, kul ve kamu hakkı ihlali yapamaz, kimsenin malına, canına, ırzına, aklına, dinine zarar veremez. Asi, zalim ve hain olamaz. Çünkü Rabbnın kontrolü altında olduğunu bilir ve buna inanır.
Kişi eğer Muhsin değilse ahirete müflis olarak göç eder. Müflis kimdir sorusuna Peygamberimiz; “İbadeti, namazı, orucu, zekatı ve haccı vardır ama yalan söylemiş, boğazından haram geçmiş, insanların malına, canına, ırzına, onuruna zarar vermiş ve kul hakkı ihlali ile ahirete gitmiştir. Bu kişi müflistir. Zanneder ki yaptığı ibadetlerle Cennete gidecek ama mahşerde, amel defteri açıldığında, yaptığı kul hakkı ihlalleri nedeniyle hakkını ihlal ettiği kimseler haklarını almaya gelmiş. Haklarını iadesini sağlamak amacıyla kazandığı sevaplar hak sahiplerine verilir, sevaplar biter ama hak sahiplerinin alacağı bitmez, hak sahiplerinin günahları hak ihlali yapan kişilere verilir ve böylece kişi ahirete dünyadan ibadet etmiş olarak gider ancak günahları nedeniyle elinde hiçbir sermayesi kalmaz, orada borçlu duruma düşer. İşte müflis, iflas etmiş kişi budur” buyurur.
Dünyadaki hayatını Muhsin olarak yürütemeyen kimse ahirete müflis olarak gider. Dünyayı sevinerek, gülerek, kendince mutlu olarak yaşamıştır ama ahirette gülecek ve sevinecek bir sermayesi olmamıştır. Tekrar dünyaya dönsem de bu hataları telafi etsem diyecek ama bu çaresiz olacak. Çaresizlik içinde başkalarının işlediği günahların da cezasını çekerek ahiretini perişan etmiş olacak.
Dünya hayatının tamamını sürünerek geçirmek pahasına bile olsa ahiretin bir gününü kurtarmak daha karlı olacaktır. Ya muhsin, ya müflis. Tercih kişinin kendisine ait. Müslüman Muhsin olmalı. Kendisine yazık etmemeli. Dünyası için ahiretini karartmamalı. Zengin olmak için haramı, mutlu olmak için yalanı, nefsi için zinayı, zevki için ihmali tercih etmemelidir.
Müslüman; yalansız, haramsız, zinasız, ihmalsiz bir hayatı yaşam biçimi haline getirmelidir. Yalan ve haram; dünyada da, ahirette de iflâs nedenidir.