YALAN VE YALANCILIK

Mustafa Cemal Tomar

Dinimizde kebair günahlar başlığı altında sunulan maddeler içerisinde "yalan" da vardır. Bazı kaynaklarda yalanın "günahların önde gideni" diye geçmektedir. Rivayetlerde ve kaynaklarda daha çok geçen büyük günahlar neler olduğuna bakalım:

Allah Resulü (sav),e büyük günahlar nelerdir diye sorulduğunda; 1-Allah'a şirk koşmak, 2-Anne ve baba haklarına riayet etmemek, 3-Yalan konuşmak ve yalan şahitlikte bulunmak, 4-Şirk koşmak, 5- Sihir yapmak, 6-Haksız yere adam öldürmek, 7- Faiz yemek ve faizciliğe aracılik etmek, 8- Yetim malı yemek, 9- Savaştan kaçmak, 10- Namuslu kadınlara iftirada bulunmak, 11-Beytu'l-Haram'da suç işlemeyi helal görmek olarak sıralamıştır. Dinimizin diğer rivayetlerine ayet-i celilelere bakıldığında bu liste uzarıldığı görülmektedir. Hele günümüzde değişen hayat şartlarına bakıldığında günah işlemenin boyutları hem ence hem de boyca artmıştır.
Yalan veya yalan söylemek, doğru olmayan söz, hakikat ve gerçeğin aksi, haksız söz ve bir kimseden söylemediği halde söz nakletmek manalarına gelmektedir. Yalanın aslı sözdedir; geçmişte olsun ve gelecekte, vaat olsun veya başka bir şey. Doğruluğun karşıtı, bir konuda kasıtlı veya kasıtsız olarak gerçeğe aykırı haber veya bilgi vermek, anlamlarında da kullanılmıştır. Istılahta ise gerçeğin ve hakikatin aksini söylemeye yalan denmektedir. İnsanın en büyük ve en kötü sıfatlarından biri "yalan" söylemektir.
Yalan aynı zamanda, herhangi bir kişi, topluluk veya kuruma, yanıltmak amacı güdülerek yapılan rol veya doğru olmayan herhangi bir ifadedir.
Öte yandan bir kimsenin sözü aslında gerçeği ifade etse bile o kişi yalan söylediğini düşünüyorsa yalancı sayılır. Nitekim Kur’ân-ı Kerîm’de (el-Münâfikūn 63/1) münafıkların Hz. Peygamber’e söyledikleri, “Şahitlik ederiz ki sen gerçekten Allah’ın elçisisin” sözleri, “Allah biliyor ki sen O’nun elçisisin” ifadesiyle doğrulanmış, “Fakat Allah da münafıkların yalancılar olduğuna şahitlik eder” meâlindeki âyette sözlerini inanarak söylemedikleri için münafıkların yalancı olduğu bildirilmiştir.
Kur’ân-ı Kerîm’de kezib ve türevleri 280 yerde geçmektedir ve bunların çoğu “bir şeyi yalana nisbet etmek” anlamında tekzîb masdarından türeyen fiil ve isimlerdir. Esasen kişiyle ilgili olan tekzîb “kişinin yalancı olduğunu ileri sürme, onu yalancılıkla suçlama”, olay ve haberle ilgili olan ise “onu yalan sayma” mânasına gelir ve bu yönüyle inkârla örtüşür.
İlahi dinlerin tamamında yalan haram kılınmıştır. Vucdanını ve insanlık unsurunu bir nebze de olsa kaybetmeyenler yalanın kötü bir fiil olduğunu ve kötü akibetlerini görmektedirler. Enteresandır yalancılar bile yalan konuşan adamı sevmezler. Doğru adamlara ve yalansız insanlara her zamankinden daha çok ihtiyacımız vardır. Doğru adamlar da ancak yalan konuşmayan ve konuşamayan insanlardan olur.
Burada farkında mıýız bilmiyorum ama bazı yalanlar var ki, "yalan mı gerçek mi" fark etmek çok zor. Burada bir paylaşımda bulunmak istiyorum. Sizce durum nedir ve nasıl bir çıkarımda bulunursunuz?
"Aslında hepimizin bildiği, durumu kurtarmak için söylenmiş bazı yalanlar vardır ki doğrusunu bildiğiniz halde yinede inanmak istersiniz ve duyduğunuzda hangi meslek grubuna ait olduklarını hemen tahmin edebilirsiniz. Bazen bir ürünü satmak için bazense nezaket gereği verilen yanıtlar birçok meslekte artık klişe haline gelebiliyor. Her ne kadar her mesleğin icrası kişiden kişiye değişse de mesleki jargon hep aynı kalıyor."
Mesleki Yalanlar:
1. Ayakkabıcı: Giydikçe açılır. 2. Emlakçı: Merkeze 10 dakka.
3. Öğretmen: Zeki ama çalışmıyor.
4. Esnaf: Bana gelisi bu.
5. Galerici: Dosta gider.
6. Torbacı: En iyi mal bu.
7. İnsan kaynakları: Biz sizi ararız.
8. Memur: Sistem gitti.
9.Simitçi: Fırından yeni çıktı.
10. Manavcı: Bal tadında....
Listeyi uzatabiliriz. Bu sözler iyi niyetle söylense de; perde gerisinde müşteriyi "yalanla aldatma" vardır. Fırından yeni çıkan simit, fırın tezgahının başında olur. Sokağın başındaki simit satıcıda olmaz. Sokaktaki simitçinin bu sözü yalan. Daha çok simit satacağım diye milleti kandırmaya gerek yoktur.
Dolaylı yalanlar var, bir de doğrudan yalanlar. Doğrudan yalan konuşmak "dekikanlılıktır" desem kızmayınız. Zira bu yalan tipine kimse girme cesaretinde değildir. Yalanlar artık dolaylı konuşuluyor.
Bir şirket ürettiği bir malın reklâmını veriyor. Malın iyi taraflarını anlatıyor müşterisine, kötü taraflarını kamufle ediyor. -1+1 sonuç sıfır iken +1 gösteriyor. Bu düpedüz yalandır. Malın artılarını söylediğin gibi eksilerini de söyleyeceksin.
Siyasetçilerde dolaylı yalanlar çok oluyor. Yapılan bir icraatın mutlaka artıları vardır. En kötü icraat olsa bile. Eksikleri gizleyip artıları ön plâna çıkarmak ve böylece eksik bilgi vererek muhatapları yanıltmak hakkın kasbıdır ve yalannın farklı versiyonudur.
Bir malın 10 artısı ve 10 eksisi olsun. Alıcıya artısı ve eksisini tam olarak ifade etmelisin. Eksisinden bir veya bir kaçını gizlersen o alış-verişe yalan ve hile katmışsın demektir. Hâk ölçülerine uymamışsın demektir.
Bir siyasetçi seçim meydanlarında hep artı yönde yaptığı icraatları abartarak anlatır. Yaptığı yanlışlardan hiç bahsetmez. Böyle bir siyasetçi şeffaf değildir, akıllı seçmen böyle siyasetçilerin notununu iyi vermelidir. Ben şahsen böyle bir dili benimsemiyorum. Hâk ölçülerine uygun olan da budur.
Diğer yandan yaomadığı şeyleri yapmış gibi göstermek, ya da tersini yapmak da yalancılığın diğer bir şeklidir. Bakınız Rabbimiz ne buyuruyor:
61-SAF:
1 - Göklerdekilerin ve yerdekilerin hepsi Allah'ı tesbih eder. O, üstündür, hikmet sahibidir.
2 - Ey iman edenler! Yapmayacağınız şeyi niçin söylüyorsunuz?
3 - Yapmayacağınızı söylemeniz, Allah yanında şiddetli bir buğza sebeb olur.
Ayetlerin anlamları açık ve sarihtir.
Bir konuya daha temas ederek sözlerimi noktalamak isterim.
Keyf Suresi'nde Cenab-ı Hâk; 23 - Hiçbir şey için, Allah'ın dilemesi dışında: "Ben yarın onu yapacağım deme"
24 - Ancak Allah dilerse (yapacağım de). Ve unuttuğun vakit Allah'ı an ve "Umarım Rabbim beni, doğruya daha yakın olana eriştirir." de. Buyurmaktadır.
İnşallah, bazen İnşaallah ya da İn şa Allah olarak söylenen, "Allah dilerse" veya "Allah isterse" anlamına gelen bir işin/davranışın öncesinde söylenen Arapça ifadedir.
Biri seni düğüne davet eder. Sen de " İnşallah geleceğim" dedin. Bütün imkânları zorladığın halde gidemedin. Allah Teâlâ izin vermedi gitmene demek. Bir arkadaşımız düğüne giderken arabasıyla kaza yaptı gidemedi gibi...Buraya kadar tamam.
Şartları zorlamadan gitmemek ve daha sonra da ben söz vermemiştim ki; "inşallah" demiştim demek, kendi eksiğini "inşallaha" bağlamak çok tehlikelidir. İnşallah dediğimizde Allah Teâlâ şahittir ki imkânlarımı zorlayarak gelmeye çalışacağım demektir. Bilmem anlatabildim mi?
Rabbimiz bizleri yalan ve yalancılıktan, yalancılığın türevlerinden cümlemizi korusun. Amiin. Selâm ve dua ile...

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.