Bilesin ki dişlerimle ezdim düşlerimi ey acı. Uzun süren fikir savaşları sonrasında devlet yıkıp devlet kurmak da nedir! ben gökyüzüne merdiven dayadım. Kim gelir peşimden? Düşlerim ki özgürlüğü, en özü gür biçimde fikir ormanını seriyordu önüme. İlmek ilmek ördüm iliklerime sevgilinin gülüşlerini. Davamın tepelerini saran kırağı ne vakit eriyip kaybolur bilemiyorum. Ben bir düşüm bozum zamanı sonrasında kalkıp yürüdüm, yüreğimde gül yarası. Bir düşüm bozum zamanı hasat mevsimi gibi oldu; onlarca ürünü serpti yüreğime. Etrafıma doluşan renkler ebemkuşağıydı; türlü türlü duygular, türlü türlü düşünceler, acı ve elem dolu tatlar toplandı soframa. Etrafıma doluşan renkler hüzün sarısıydı. Yalnızlık içe kapanış değil, tek başına da kalsa mücadele etmeye devam etmektir. Yalnızlık bataklıkta açan bir gül değil, baharı başlatan bir çiçek olabilir.
Ötelerden bir ses geldi; kondu içime. Yüreğim ağırlaştı yürüyemiyorum. Yalnızlık taşıyamadı bu gurbeti, bu ayrılığı. Hayır, yalnız başına olsa da ben taşıyabilirim ayrılığı. Sahibine ulaşamayan çığlığım yüzünden hüzün esir aldı beni. Çıkmaz sokaktan bir kuş sesi duyuldu, aradığım çıkışı gösteriyordu bana. Karanlıktan sızan bir ışık huzmesini takip ediyorum. Bir umut doğdu içimde. Hüzünden doğdu bir ümit. Birden açıldı gök kapıları, yere dökülmeye başladı tüm yıldızlar. Hayır, hayır, içime dökülmeye başladı kandiller. Çünkü yalnızca ben vardım orada. Benim yalnızlığım güçlü konumdaydı. Kimse yalnızlığımı paylaşamazdı. Benim gurbetim buydu. Sılası olmayan gurbetti bu. Kanarya altın kafesi kabul etmez, hep memleketim, memleketim dermiş ya; ben de öyleyim işte, dünyayı, içindeki nimetleri, sılayı kabul etmiyorum. Bu gurbet bitmesin ki bu duyguları hep yaşamaya devam etsin içimde. Yıldızlar çıkmasın içimden. Dünya nimetlerini kabul etmiyorum, ben sonsuzluğu istiyorum.
Yüreğimi terk edip nefsime esir olmam bir sürgündü. Maşuku terk edip masivaya sarılmam da bir gurbetti. Ben yıldızlarla paylaşmak istiyordum yalnızlığımı. Paylaşmak da denmezdi buna, ben yıldızları toplamıştım içime ya da yıldızlar dökülmüştü, toplanmıştı içime. Ancak niyetim anlaşılınca bir anda her şey durdu. Saatler, sular, canlılar, duygular her şey bir anda donup kaldı. İnatlı, inançlı, ısrarlı, esrarlı bir eylem, uzun upuzun bir çığlık, bir yürüyüş başlayacaktı birazdan. Gökyüzüne doğru yol alacaktı. Hüzün yüzünden gönlümü masivadan çevirip hakka doğru yürümeye başladım.
Sevgiliyi bilen, tanıyan, mâsivâdan yüz çevirip kendine gelir. Akla hayale gelen ne varsa, düşünülen, görülen ne varsa her şeyden yüz çevirmek kahramanlık için yeterlidir. Derdim dervişlik değil, yalnız acılarımla baş başa kalmak, dertlerimle dertleşmektir. Derdim gökte uçmak değil, göğe merdiven dayayıp duygularımı yükseltmektir. Derdim derviş gibi gönlümü yalnızca dünyadan çevirmek değil, savaşın acılarını, çocuklarını, kimsesizlerini, duygularını içimde toplamaktır. Kalbim bir ayna gibi dünyanın acılarını, elemlerini, sorunlarını göstermelidir. Hayatımdan ve kalbimden dünyayı silinip attığım zaman, asıl sevgiliye ulaşacağımı biliyorum. Başka hiçbir şeye gerek yok sevginin sevgilisi yeter bana. İnsana her şeyden önce lâzım olan şey, kalbi sevgilinin sevgisinden başka bir şeyle doldurmamaktır. Kalbi başka şeylerin tasallutundan kurtarmaktır. Kalbin kurtulabilmesi için, yaratandan başka hiçbir şeyin kalpte yer etmemesi gerekir. Kalpte hiçbir şeyin bulunmaması için dünyayı unutmak gerekir. Hem dünyada yaşamanın gereklerini yerine getirip hem de dünyayı unutabilen derviş değil kahramandır.
Derdim derviş gibi derdimi sevmektir. Derdime gönlümü kaptırdım. Derdim hakiki güzelliklerin, gerçek adaletin, sevginin ve doğrunun hâkim olduğu bir dünyanın kurulmasıdır. Senin kalbine sığındım ey acı. Başka yer istemem. Dünyamda en iyi köşkü sana hazırladım. Başka yar istemem.