Baruthane'de, ikinci dolgu sahasının sahil bölümünde, uzun zamandır devam eden bir çalışma var. İç kesimde bir kanal açılarak, kanalın deniz tarafında yapay tepeler oluşturuluyor. Merak edip araştırınca, buradaki sahil düzenleme çalışmaları çerçevesinde yapılan uygulamalar olduğunu öğrendim.
Oldum olası, denizin doldurularak yer kazanılması fikrine karşıyım. Çünkü, denizin doldurulması demek, denizin şehirden uzaklaştırılması demektir. İnsanlar, denizi gören, denize yakın yerlerde oturmak isterken, denizi onlardan uzaklaştırmak doğru bir uygulama değildir. Ayrıca, şehrin önünde oluşturulan düz alanların, yüzeysel yağmur sularının önünde engel oluşturarak, sellerin yapacağı tahribatı artırdığı da bir gerçektir.
Baruthane mevkiinde, karayolundan giderken, önündeki dolgu sahasına rağmen, deniz rahatlıkla görülebiliyordu. Nasıl bir planlama mantığı ile yapıldığını anlayamadığım tepeler, karayolu ile deniz arasında yapay bir engel oluşturarak, karayolu ile denizin görsel bağlantısını kesmektedir. Kenti, denizle buluşturmak için yapılan çalışmaları taktirle karşılarken, denizle aramızda oluşturulan bu engelleri, planlama mantığından uzak buldum.
Samsun, konumu itibarı ile engebeli bir arazi üzerinde kuruludur. Durum böyle iken, doğal tepelerimiz yokmuş gibi, denize bitişik tepeler oluşturarak denizle görsel bağlantının kesilmesine sebep olmak, ancak ben yaptım, oldu mantığı ile izah edilebilir. Üzerlerinde seyir terasları yapılacak olması da bu durumu değiştirmez. Bu alanda yapılacak olan düzenlemelerin, şehrin önünde engel oluşturmadan, karayolu kotunda düzenlenmesi gerekirdi.
Karayolu kotu, deniz kotuna yakın bir seviyededir. Bunun sonucunda dolgu sahasında eğimin sıfıra indiği, hatta yapılan düzenlemelerle karayolunun, denize bitişik noktalardan aşağıda kaldığı görülmektedir. Bu nedenle yağmur suyu drenaj kanallarına eğim verilememektedir. Eğimin olmaması, kanallarda lığ ve molozların birikmesine sebep olmakta, bu da kanalların kapasitesini düşürmektedir. Sonuçta yüzeysel sular birleşerek sel haline gelmektedir. Dolgu alan kotunun karayolu kotundan yüksek olması selin karayolunda birikmesi sonucunu doğurmaktadır. Bir yıl önce meydana gelen selin bu bölgede yaptığı tahribatın ana sebebi budur.
Planlama yapılırken, geçmişte meydana gelmiş fırtınaların burada oluşturduğu tahribatın dikkate alınıp alınmadığını bilmiyorum. Yalnız, yakın geçmişte, Yalova Vapurunun sözkonusu yerde bağlı bulunduğu günlerde meydana gelmiş fırtınanın gemiyi söküp açığa sürüklediği bilinmektedir. Böyle bir fırtınanın tepelerimizde oluşturabileceği tahribat, planlama aşamasında dikkate alınmış mıdır? Bir başka ifade ile, tepelerimiz planlanırken, meydana gelecek fırtınaların oluşturabileceği tahribata karşı tedbirler düşünülmüş müdür?
Hiç istemesem de, yakın gelecekte olmasa bile, bir sabah, yapay tepelerimizin deniz tarafından yok edildiğini görmek benim için sürpriz olmayacaktır. Umarım, ben yanılırım.
Keyifli bir hafta sonu dileklerimle...Mehmet Büyükalbayrak