Yarim yarım bırakma da gel beri demek için sana doyamam ben bu yerin üstüne de derbeder kalırım gurbet ellerde gene de doyamam ne sana ne de gezdiğin topraklara.
Ne yazarsak yazalım yarimizin gülüşüyle vurduğu sinemizden bahsederken anadoluyu gezip duyduklarımız utandırır ve susturur biz haddini bilenleri.
Tekirdağ taraflarındadır çünkü sevdiğini görünce bir hoş olup,
"ince giyerim ince,
Pembe yakışır gence.
İnsan bir hoş oluyor
Sevdiğini görünce." diyenler.
Her yerinde bir başka güzel dile gelir yardan düşenlerin kanayan yaraları bile.
"Bir taş attım karlı dağlar ardına
Yuvarlandı düştü yarim yurduna
Ben yeni de düştüm sevda derdine
Alırım ahdımı komam ellere" diye dile gelir ayrı düşen aşkların derdi Kırşehir yöresinde.
Yarin güzelliği anlatılır bazen:
"Bursa'nın ufak tefek taşları
Keman olmuş o yarimin kaşları
Bir omuzdan bir omuza saçları" deyince görür gibi olursunuz sanki aşığın gözünden aşığını.
Yardan gelecek acıya katlanılır da başkasının ki ağır gelir bazen Trabzon yöresinde söylendiği gibi:
"Karşıdan el eyleme
Yar gönlümü eğleme
Öldürürsen sen öldür
Kötüye kul eyleme"
Fakat yine Trabzon yöresindendir çiçek toplar gibi bir sevdaya davet ediş sevdiğini:
"Aman kızı çaçan kızı
Sen allar giy ben kırmızı
Çıkalım dağların başına
Sen gül topla ben nergizi"
Giresun yöresinin yardan düşen yaralıları da vardır dertlerini çekerken yürekleri buz tutmayıp ılgıt ılgıt eriyen:
"Yüce dağ başında bir top kar idim
Yel vurdukça ılgıt ılgıt eridim
Evvel yarin sevdiği de ben idim
Şimdi gurbet gezen ben oldum"
Gurbette olup arkasında yarini bırakmayan yar acısı çekmez sanarsanız, Ordu yöresinde anlatırlar size yanılgınızı:
"Gurbette ömrüm geçecek
Bir daracık yerim de yok
Oturup derdim dökecek
Bir vefalı yarim de yok"
Kırıkkale taraflarında dile gelir yarine dokunma isteği herhalde dokunamama derdinden diye de düşündürerek biraz da:
"Üzüm aldım salkımdan
Yaprağının altından
Eğil bir yol öpeyim
Aman güzel sevdiğim
Gül sinenin altından"
Gezinirken Anadolu'da dertleri ortak olanları dilleri de ortak bulursunuz Giresun'dan çıkıp Kayseri'de dolanırken.
"Şu karşı ki dağda bir top kar idim
Yağmur yağdı ılgıt ılgıt eridim
Evvel yarin sevdiği ben idim
Şimdi uzaklardan bakan ben oldum"
Acısını bal eyleyenlerin memleketinde yar acısı da öyle dile gelmez mi? Giresun'da düşse yariniz de yarsız kalsanız:
Dere boyu kavaklar
Ah dere boyu kavaklar
Açtı yeşil yapraklar
Açtı yeşil yapraklar
Ben sana doyamadım
Doysun kara topraklar"
Gerçekçi mi dense dertlilerden biri daha mı dense şaşırıp kaldıranlar hemen hemen her yerdedir Erzurum'da olduğu gibi:
"Mavi yelek mor düğme
Gine düştün gönlüme
Her gönlüme düşende
Kan damlar yüreğime
Ağam ben nasıl edim
Saz getir fasıl edim
Çok da güzel değilsen
Gönüldür nasıl edim" der ve hali yaman olur göremese o yarini:
"Dağlar duman olur
Çayır çimen olur
Ben yari görmesem
Halim yaman olur vay vay"
Erzincan'da da aynı acılara salar yar bizi:
"Bir ateş verdin ki yandı sönmüyor
Kör oldu gözlerim bir şey görmüyor
Bir kez giden daha geri dönmüyor
Dağlar taşlar kahrol deyi seslerim"
Afyon'da dile gelir yarın hem dert hem derman olduğu:
"Minareden at beni
İn aşağı tut beni
Ak gerdanın üstünde de vay amman
Nennicek uyut beni de vay amman"
Gurbet de sebep olur ayrılık acısına, ayrlığın acısına son vermek için de çıkılır gurbete Adana yöresinde:
"Dilber dilber canım dilber
Canımın yaylası dilber
Gönlümün eylesi dilber
Menekşesi tutam tutam
Arasına güller katam
Nice gurbet elde yatam"
Urfa yöresinde dile gelir aşığın en büyük korkusu:
"Akşam oldu güneş girdi buluta
Korkarım ki o yar beni unuta
Cahillik de sardı beni umuda
Ben bilirim gönlümdedir kabahat"
Bir şehri anlamlı yapan şeydir Bingöl'de bazen yar:
"Bingöl dört dağ içinde
Yanarım yağ içinde
Kim Bingöl'ü sorarsa
Bir yarim var içinde"
Yozgat yöresinde turnalardan yardım istenir bir ümittir belki de dile gelen:
"Fazla gitmen bizim ele varınca
Selam söylen eşe dosta turnalar
Sağ selamet menziline varınca
Benden yare selam edin turnalar"
Çukurova'da teselli bulur acılar birazcık:
"Karac'oğlan sırrın kime danışır
Siyah zülfü mah yüzüne kavuşur
Ayrılanlar elbet bir gün kavuşur
Ağlama sevdiğim gül dedi bana"
Afşin'de tarif edilir gibi olur demek ki biraz duralayan aşk:
" Aşk Cehennemin bucağında gizlenir
Çıkar yücelerde seyran eder aşk
Yarası görünmez fakat sızlanır
Girdiği vücudu hayran eder aşk
Kula ruhsat verir padişah kılar
Kahi Mecnun eder çöllere salar
Aşkın bir zerresi bin dağı deler
Güneşe pas çeker duman eder aşk"
Bu konuyu bir sonuca bağlamalı ama bağlamının telleri ses vermez kağıtta. Yazı kalır denmesine inat sanki yüzyılları aşmıştır uçarken kanatlarından sevda damlayan güzel sözler.Ve o sözlerden bir damla düştü işte bu kağıda da ancak o kadar.Ama o kadarcık da bile görmedik mi hala; birbirimize bu kadar benzerken, acılar da bile, neden.........?