YAŞASIN MOLLA KASIM

Adnan Bahadır

Bugün birkaç konuya değinmeye çalışacağım. İlkinden başlamak gerekirse; enteresan bir şehirde yaşamaktayız. Nasıl enteresan derseniz; biz bu gazeteyi kuruncaya kadar havada bulup tavada yiyenler, egemen güçlerin yalamaları ve çetelerin köpekleri kafalarına göre yazıp çiziyorlardı. Allah kulu da çıkıp sen ne yapıyorsun diyemiyordu. Ne zamanki bu fakir gazeteyi kurdu bu saydıklarım kuyruklarını kıçlarına sokup sessiz sedasız kenara çekilmek zorunda kaldılar. Ama zaman zaman kafalarını kaldırıp havlamaya çalışsalar da Molla Kasım anında gereğini yapıyor. Çetelerin köpekliğini yapmaya alışmış olanların bir kısmı da zaman zaman meslektaşlarına sataşmadan yapamıyorlar ama bu toplum kimin adam, kimin de onun bunun yalaması ve hayatı kıç yalamayla geçmiş çok iyi biliyor. ‘Tarihi Amisos Hikâyeleri’ne ara versek de zamanı gelince kaldığımız yerden devam edeceğimizi herkesin bilmesinde yarar var. Biz bir şeyi söylemek istersek adam gibi çıkar söyleriz, öteye beriye evirip çevirmeyiz.

Peki, bu toplumda sadece yalamalar mı var derseniz elbette sadece onlar yok. Bir de dernek, vakıf, tarikat vs üzerinden prim yapmaya çalışan sahtekârlar var. Bunlar bize hiç yanaşmazlar. Neden yanaşmazlar; çünkü biz onların nasıl insanlar olduklarını çok iyi biliriz. Kumaşlarının ne renk olduğunu, dini imanı ve mazlumları kullanmak suretiyle insanları nasıl sömürüp kendi reklamlarını yaptıklarını da zaman zaman topluma anlatırız. Yıllarca İmam Hatip Okulunun Dernek Başkanlığını ve İlim Yayma Vakfının İkinci Başkanlığını yaptım. Tek bir sefer çıkıp basın beyanatı vermediğim gibi, yaptığım işleri de basınla paylaşma gereği duymadım. Bu tür işler Allah rızası için yapılır ama maalesef günümüzde bu tür işleri yapanların bir kısmı her gün gazetelere haber servis ederler, başkalarının organize ettiği işlerin içerisine girip kendileri baş aktörmüş gibi topluma lanse edip basında boy gösterirler. Konuşmaya da sıra gelince onlardan daha takvalı kimsenin olmadığını söylerler. Toplum da bunların İslam davasına hizmet eden böyyüüük mücahitler olduklarını zanneder ama olayların arka planı çok farklıdır. Bunların derdi kendilerini ön plana çıkarmaktan başka bir şey değildir.

Son günlerde dikkatimi çeken bir başka konu da Esnaf Odaları Bölge Başkanlığı ile ilgili yapılan haberler oldu. 26. Bölge Esnaf ve Sanatkârlar Kredi Kooperatifleri Birliği seçiminde eski başkan Fevzi Apaydın’ın Sinoplu birini tercih ettiği ve seçildiği, Samsunlu birini seçtirmek istemediği yönündeki haberleri görünce kendisini arayıp olayın doğru olup olmadığını sordum. Aldığım cevap tahmin ettiğim gibi oldu. Apaydın kendisinin yorulduğunu, artık bu işi yapmayacağını arkadaşlarına söyleyip Samsun’dan bir arkadaşın başkan olması noktasında etrafındakilere teklifte bulunmuş. Samsun’dan kimse çıkmamış, hatta Ayakkabıcılar Odası Başkanına sen bu işi yap diye teklifte de bulunmuş ama kabul etmemiş. Bunun üzerine Başkan Vekili olan Sinoplu arkadaş başkası talip olmazsa ben olayım demiş ve seçime tek liste olarak girip seçimi kazanmış. Seçimin ardından vay efendim yok bu adam CHP’liymiş, Samsunlu değilmiş, AK Partili bilmem kim desteklemiş gibi saçma sapan haberler çıkınca ben olayın arkasında kimlerin olduğunu tahmin edip Fevzi Apaydın’ı aradım konuştum ve olay tam da tahmin ettiğim gibi çıktı.

Bu işe heveslenen buradaki bazı esnaf odası başkanlarının bankalara yüklü borçları olunca aday olmaya cesaret edememişler ama içleri de yanmış. Seçimden sonra da kankalarını devreye sokup olayı kafalarına göre de haber yaptırmışlar. İnsan biraz Allah’tan korkar. Biraz da Fevzi Apaydın gibi hayatını esnaf odalarına adamış, Samsun sevdalısı bir adama saygı duyar. Ben belki on seneden beri Fevzi Apaydın’la hiç görüşmedim, hatta aradığımda adamcağız şaşırdı. Ankara’da olduğunu söyledi, haberi dahi okumamış. Sorsan bunlara o bizim arkadaşımız, ağabeyimiz derler ama yaptıklarına bakınca değil dost düşman dahi böyle bir haber yapmaz dersiniz. Yazının başında enteresan bir şehirde yaşamaktayız deme sebebim budur. İnsanlar öyle enteresan bir noktaya gelmişler ki aklınız şaşar. Olayları topluma öyle farklı bir biçimde yansıtıyorlar ki anlatamam. İyi ki bu gazeteyi kurmuşuz, iyi ki bu köşede yazmaya başlamışım ve iyi ki doğruları yazmayı kendime şiar edinmişim. Yaşasın doğrular, yaşasın Molla Kasım diyerek sözlerime son veriyorum. Kalın sağlıcakla.

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.