Konuşmalarımızda zaman zaman ‘Sağlık olsun’ veya ‘Her şeyin başı sağlık’ gibi ifadeler kullanırız. Bu ifadeler toplumun alışılagelmiş klişe ifadeleridir. Konuşmayla yaşamanın çok farklı şeyler olduğunu hep biliriz ama insan yaşayınca konuşmayla yaşamanın farkını daha iyi idrak ediyor. Yaklaşık on beş yirmi günden beri anneciğimin rahatsızlığıyla uğraşıyorum. Kalçasına yirmi yıl önce koyulan platin yerinden çıkmış. Önce acaba bel fıtığı mı oldu diye merak ettik, sağ olsun Ahmet Kargucak Hoca eve kadar gelip bakma zahmetinde bulundu. Yaptığı muayene sonucunda hastanın belinde bulunan platinin yerinden çıkmış olabileceğini söyleyip kendisinin hastası olmadığını ifade etti. Bu süreçteki desteğinden ötürü kendisine ve İlkadım İlçe Sağlık müdürü Dr. Mustafa Kasapoğlu’na şükranlarımı sunuyorum. Ardından daha önce ameliyatını yapan Dr. Ali Kemal Yazıcı Hoca’yı aradım. İki yıldan beri doktorluk yapmadığını, Atakum sahilde kendisine ait olan bir oteli işlettiğini, akademisyenliğe müracaat ettiğini oradan gelecek cevabı beklediğini söyledi. Bunun üzerine birkaç arkadaşla istişare ettim, tamamı OMÜ’de Doç. Dr. Hüseyin Sina Coşkun Bey’i tavsiye ettiler, sağ olsun dostlar arayıp randevu oluşturdular. Hüseyin Sina hocamız da hastamızı ameliyat ederek sağlığına kavuşturdu. Bu konuda yardımlarını esirgemeyen eski Rektör Prof. Dr. Ünal Yavuz Hoca’ya da teşekkür ediyorum.
Hüseyin Sina Hoca mükemmel bir doktor olmanın yanında ahlaken çok mütevazı, cana yakın ve samimi bir insan olması hasebiyle hem hastalarının hem dostlarının takdirini kazanmış bir hekim. Kendisine bu süreçte verdiği destekten ötürü şükranlarımı sunuyorum. Hekimlik mesleğini mesleki donanımıyla, ahlakıyla, kişiliğiyle on numara yapan bir akademisyen. Allah razı olsun, işleri rast gelsin. OMÜ Tıp Fakültesi Başmüdürü İsa Erfalay ve Müdür İbrahim İnan kardeşlerimden de Allah razı olsun. Hiç boş bırakmadılar her gün aradılar, sordular, geldiler, gittiler sıkıntılarımıza ortak oldular. Bu süreçte bir hafta gece sabaha kadar annemin yanında kaldım, bizatihi hastaneyi müşahade etme imkânım oldu. Objektif olarak değerlendirmek gerekirse temizliğinden personeline herkes gayet güzel işini yapıyor, hastane pırıl pırıl. Emeği geçenlere teşekkür ediyorum. Yemek konusunda da şunu belirtmek isterim; ben hiç yemek yemedim. Yemeklerimi OMKAN’ın işlettiği kantinde yedim. Oradaki durum da gayet güzel, yemekler hem kaliteli hem de fiyatları uygun. Hastanenin sabah kahvaltısı saat 6.30’da geliyor, o saatte acıkmadığımdan yemedim ama denemek için bir sefer koyun masanın üzerine dedim, daha sonra geri verdim. Normal bir insan için sabah kahvaltısı az, mutlaka takviye edilmeli. Gündüzleri ağabeyim kaldığından ona refakatçi yemeği aldık, gayet güzel sorun yok. Bu arada tespit ettiğim bazı aksaklıkları ve eksiklikleri de belirtmeden geçmek istemiyorum. Hastaların genel anlamdaki yatış sürecini asistanlar takip etmekteler. Hastanın çekileceği emardan (MR) filmine, alınacak kandan ilacına varıncaya dek her şeyin takibini asistanlar yapmakta. Ayağa kalkamayan bir hasta için her asistan farklı saatlerde emar veya film isteyince adeta hastaya çile çektirilip on dakika arayla emara veya filme gönderilmesi asistanlar arasındaki organizasyon eksikliğinden kaynaklanmakta. Buna bölüm başkanları mutlaka bir çözüm bulmaları gerekmekte. Ortopedi Bölüm Başkanı Prof. Dr. Nevzat Dabak Hoca kırk yıllık arkadaşımız ama uzun zamandır görüşemediğimizden konuyu kendisine açma fırsatım olmadı. Umarım yazıyı okur da gereğini yapar. Sanırsam bu sorun sadece ortopedi servisinin değil tüm servislerin sorunu. Bu konuda çok şikâyet geldi, yeni Başhekim ilgilenirse sevinirim.
İkinci ve bence en önemli soruna gelmek istiyorum. Ayağa kalkma imkânı olmayıp taşınma zarureti olan hastalarla ilgili İl Sağlık Müdürlüğü ambulanslardaki çok ama çok önemli sorun olan konuyu çözmeli. Nedir bu konu derseniz; ambulanslarda istihdam edilen personelin tamamına yakını şoför hariç bayanlardan oluşmakta. Bayanların fiziki yapısı sedye taşımaya uygun değil, olsa da yanaşmıyorlar. Yine annemden örnek vermek gerekirse; acildeki yetkili arkadaşlar sağ olsunlar ambulans yolladılar. Kendilerine annemin 90 kilo olduğunu, bizim taşıma şansımızın olmadığını, mutlaka erkek görevlilerin gelmesi gerektiğini söyledim. Tamam ağabey hallederiz dediler, o yönde de talimat vermelerine rağmen demek ki personel yokluğundan üç tane bayan görevli geldi. Şoför olan arkadaş kendilerinin sedyeyi taşıyamayacağını, bizim yardım etmemiz gerektiğini söyleyince biz adeta şaşkına döndük ama yapacak bir şey de yok. Benim dizlerim sıkıntılı, ağabeyim bel fıtığından zor yürüyor. Sağ olsun benim oğlanın işin ağır yükünü üzerine almasıyla, ağabeyimle ben de destek vererek annemi sedyeyle ambulansa taşıdık. Daha sonra bu işi biraz araştırayım dedim, herkes bu konuda adeta dert küpüymüş. Gelen ambulans yetkilileri tüm hasta yakınlarına aynı şeyi söylüyorlarmış, böyle saçmalık olmaz. Devlet olmanın gereği vatandaşın sağlığıyla ilgili her şeyi yerine getirmektir. Yakını olmayan insanlar hastaneye gidemeyecek durumdalar, böyle olmamalı. İl Sağlık Müdürlüğü yetkililerinin bu konuya acilen çözüm bulmaları gerekmekte. Normalde annemin taburcu işlemini yapan asistan doktorlar, ‘Bu hasta eve sedyeyle gitmek zorunda. Aksi halde kalçası yerinden çıkar, yaptığımız ameliyat boşuna olur, ambulans çağıralım.’ dediklerinde, onların ambulansı batsın dedik ve kendi imkanlarımızla annemi eve taşıdık. Durumun vahametini anlamanız bakımından bizatihi yaşadıklarımı anlattım, umarım yetkililer gereğini yaparlar. Bugünlük de bu kadar, kalın sağlıcakla.