Son bir haftadır Somali'de yaşanan insanlık dramı ve ayıbını gördükçe/izledikçe lokmalar insanın boğazına diziliyor.
Dram diyoruz kuraklık ve yoksulluğun bir ülkeyi ne hale getirdiğini öğreniyoruz .Sadece o mu? Bir iç savaş belasının,etnik/klan çatışmalarının doğal sonucuna en yeni örnek.Kimi araştırmacılar Somali'nin bugün yaşadığı kaosun baş mimarları İMF ve Batı'nın emperyal güçleridir ,deseler de haksız sayılmazlar.Neden dünya kör ve sağır.Yaşananlara duyarsız.
Önce İngiltere ,Almanya ve Portekiz sömürdüler Musolini İtalyası bile talana ortak.
Dünyanın sessiz ,ilgisiz kalma sebebi ülkede İslam dininin yaygınlaşması.
Hristiyan olsalardı böyle olmazdı.Gazze'deki ,Karabağ'daki dramlar yaşanmazdı.Vatikan /Kiliseler Birliği ayaklanır,yağmadan yağdırırlardı.
Biz de olmasak İslam dünyası da pek duyarsız ve etkisiz.
Somali'yi tanıyalım.Somali'yi son yıllarda iki olayla dünya kamuoyu tanıdı.Birincisi, 1990'lı yıllardaki iç savaş,dini etnik çatışmalarıyla..
İkincisi ,Deniz korsanlığı ile Somalili korsanların yolcu gemilerine yaptıkları saldırılar.. BM çerçevesinde ,Deniz Kuvvetlerimizden 4/5 fırkateynle müdahil olduğumuz hatırlanacaktır.
Asıl ,bugün açlık ve yokluğun ,sahipsizliğin kol gezmesinin nedeni Somali'deki El-Kaide yanlısı ve müttefiki Eş-şebap bir terör örgütüdür.Ülkenin diğer bir silahlı örgütü Hizbul-İslam'ı tasfiye edince ,yönetim zafiyetini de fırsat bilerek,ülkenin tek hakimi konumuna gelmiştir.
Bu örgütten çekinen yardım kuruluşları ve STÖ yardımlarını halka kolayca ulaştıramamaktadır.Engellenmektedir..Zira örgüt 2009 yılında yardımları Casuslara yataklık yapabileceği ve İslami olmayan yaşam tarzını teşvik edebileceği ! gerekçesi ile engellemiştir.Ancak,yaşananların kendi gücünü olumsuz etkileyeceğini düşünerek,son zamanda yardımları kabul etmek zorunda kalmıştır..
Türkiye,bu fırsatı değerlendirerek, Gazze'ye yapılanların aynını Devlet/millet yardımı olarak nakdi ve ayni yardım kampanyası yürütmektedir.tabii Türk Kızılay'ı başta olmak üzere..
Bazı malum çevreler işi hemen partileştirme ,yardımlar üzerinde şaibe yaratma gayretleri anlamsız ve utanç vericidir.Başka tarafa çekmeye hiç gerek yoktur.
Türkiye Cumhuriyeti yaşananlara seyirci kalmamıştır.Millet Somalili aç,yoksul insanların yanında olmuştur.
Rahmet ve mağfiret ayında iftarını zengin,mükellef sofralarda açanlar,ardından geyik muhabbeti yapanlar,olayı törensel ve siyasi ranta dönüştürenler çiğnedikleri lokmaları yutarken ,o bir yudum suya muhtaç insanları,aç,bi-ilaç ölen bebeleri bir düşünsünler
Bir de petrolden kazandıkları dolarları ,milyar dolarlar harcayarak,yıldızlara ulaşacağını sanan zenginlik budalası ahmaklara sormak lazım.Gün gelir,sizler aynı duruma düşünce size kim yardım eli uzatacak?Gökyüzünden okunsun diye lazerle adını yazdıran ,bencil ve ruhsuz bedenler,duygusuz leşler, içinde yer aldıkları Medeniyetinden nasiplenmedikleri anlaşılıyor.
Ama ,dünyevi saltanatları, yaşadıkları baharı , bir gün zemheriye dönüşebilir,birileri gibi demir kafes ardında bir çekimlik özgürlüğe hasret kalabilir.
Türkiye Başbakan'ı 18 Ağustos'ta, yani bundan 12 yıl önce yaşadığımız ,17 Ağustos Depreminden bir gün sonraya denk düşen bir tarihte Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu ile ailece, Somali'ye gidecekler...Anlamlı bir ziyaret olacağı kesin.Büyük felaketleri yaşayanlar birbirlerinin halinden/dilinden daha iyi anlarlar.Ayrıca,Ülkemizin dış dünyadaki itibarına büyük katkısı olacaktır.Hamiyetsever milletimizin bağışlarının yerine ulaşıp ulaşmadığı en yüksek makamca yerinde izlenmiş olacaktır.
CHP lideri sn.Kılıçdaroğlu da muhtemelen Ramazan Bayramı'nın birinci günü Somali'ye gitmeyi düşünmesi fevkalade önemlidir.Siyasi partiler sınır aşırı olayları yerinde izlemek ve bilgi sahibi olaları önemsenecek bir davranıştır.Ancak,Sn.Kılıçdaroğlu'nun Yardımlara ilişkin kaygılarına katılmak mümkün değildir..Oradaki insanlar AKP'ye oy mu verecekler? Organizasyonun içinde sivil toplum örgütleri,Türk Kızılay'ı başı çekiyor.Dün Afganistan'da,Pakistan'da,Japonya'da idi.Şimdi orada!Devletin /Hükümetin yapılan yardımları infak vurguncularından!koruması gerektiği neden düşünülmez.
Benim bu ziyaretle ilgili açıklama yapan Sn Başbakan'ın Dışişleri Bakanından söz ederken.Benim Dışişleri Bakanım ifadesi ilginç...Ama Sn Başbakan ne zaman kabineden birinden söz etse,partili M.Vekilleri de dahil,hep Benim Bakanım,Benim Milletvekilim iyelik birinci şahıs zamirini çok kullanıyor.Sanki,T.C Başbakanı değil , AKP Genel Başkanı konuşuyormuş gibi bir algı hakim.Yadırgatıcı bir üslup!.Başbakan da dahil,tüm kabine hepimizindir,yani Büyük Türk milletinindir.Bakanlar kişiye özel /bağlı değildir.Ücretli işçi gibi Yanında çalışan eleman gibi değillerdir.Kamuda maaşlı çalışan,bakanlık emrindeki bürokrat ,teknokrat hiç değillerdir.Onlar bile Devletin memurudurlar.
Üstelik Başbakanlık makamı üstünde Cumhurbaşkanlığı makamı var.Kabine üyeleri bu makamın ONAY'ı ile atandıkları için Cumhurbaşkanı bile böyle bir hitabı hiç kullanmıyor.Belediye Başkanlığından gelen bir ağız alışkanlığı diyemeyiz.Sn Başbakan'ın geçmiş mevkidaşlarından farklı olduğu kabul edilse de O'nun zihninde hep bir yanında canlı tuttuğu,söz ve eylemleriyle Devlet Başkanlığı-Başkanlık sistemine yatkınlığını kamuoyuna göstermek olabilir mi? İleriki dönemde Sn.Davutoğlu Hoca'yı Başbakan olarak görürsek şaşırmam?!
Sürpriz mi olur?Hiç sanmam!