Yemin, lügatte kuvvet manasına gelir. Dini deyim olarak, bir iş yapmak veya yapmamak hususunda verilen karara kuvvet kazandırmak için Allah(c.c.)a and vermektir.
Yemin, kasem suretiyle “Vallahi, Billahi, Tallahi” kelimelerini kullanmakla veya Allah c.c. kudretine and içmekle olur.
Allah c.c. ve O’nun sıfatlarından başka her hangi bir şey adına yemin edilmez, edilmiş olsa da bu dini terminolojide yemin olarak izah edilmez.
“Kasem ederim”, “Yemin ederim”, “Şehadet ederim”, “Üzerime yemin olsun” gibi kelimeleri kullanarak da söylenen sözler yemin hükmündedir.
Helali haram kılmak da yemin sayılır. “Şu ekmeği yemek bana haram olsun” demek yemindir. Eğer o ekmek yenirse keffaret gerekir.
“Şöyle yaparsam kafir olayım” demek de eğer bir fiili kuvvetlendirmek için söylenmişse yemin hükmündedir.
Fiili kuvvetlendirmek için söylenmemişse dinden çıkılmış olur ki iman ve nikah yenilenmesi gerekir. Yani tövbe etmesi lazımdır. “Allahın lanetine uğrayayım eğer bu işi yaparsam” gibi cümleler yemin sayılmaz.
Yemin üç kategoride değerlendirilir. Yemin Lağıv ki; yanlışlıkla veya doğru olduğu zannıyla yapılan yemindir. “Vallahi borcumu ödedim” cümlesini kullanarak yapılan yemin, eğer borcunu ödememişse ve bunu da unutmuşsa “Yemin-i Lağıv”dir. Keffaret gerekmez, affedileceği umulur.
Borcunu ödemediği halde ve bunu bilerek “Vallahi ben borcumu ödedim” diye yapılan yemin “Gamus Yemin”dir. Bu yemin en ağır yemin şeklidir ve tövbe edilmesi gerekir, keffaretle izale edilmez, hak ihlali varsa iadesi de gerekir.
“Vallahi yarın borcumu vereceğim” diye yapılan bir yemin de “Mün’akid Yemin”dir ve eğer borç ödenmezse keffaret gerekir. Daha sağlıklı bilgi elde etmek için ilmihal kitaplarına bakılmalıdır
Yemini bozan kimse keffaretini yerine getirmesi gerekir. Eğer gücü yetiyorsa bir köle azad etmek, veya sabahlı akşamlı on fakiri doyurmak, yahut on fakiri orta halli giyindirmek. Bunlara güç yetmiyorsa, üç gün arka arkaya kesintisiz olarak oruç tutmak gerekir.
Veya on fakire birer fitre miktarı para verilebilir veya bir fakire on fitre on ayrı günde verilir. Bir fakir yedirilip giydirilecekse bu işlem on ayrı günde ayrı ayrı yapılmalıdır.
Yemin bozulmadan önce keffaret ödenmez. Çünkü keffaret tövbe demektir ki işlenen fiilden sonra yapılır.
Bile bile yalan yere yemin etmek büyük günahlardandır ve keffareti söz konusu değildir. Bu yolla elde edilen gelir ve sağlanan menfaat de haramdır.
Peygamberimiz; “Kim bir Müslümanın malını haksız olarak almak için yalan yere yemin ederse Allah(c.c.)ın huzuruna gazabına maruz (kalmış) olarak gelir.”
“Allaha karşı verdikleri sözü ve yeminleri az bir paraya satanların ahirette hiçbir payı yoktur. Kıyamet gününde Allah onlarla konuşmayacak, onlara bakmayacak ve onları temize çıkarmayacaktır. Onlar için elem verici bir azap vardır.”
“Kim yemin etmek suretiyle Müslüman bir kişinin hakkını elde ederse Allah ona cehennemi vacip, cenneti haram kılar. İsterse bu misvak ağacından bir dal parçası olsun.”
Müslüman, yemin etme ihtiyacı duymaz. Atalarımızın; "Sözü senettir" veya "Sözüm senettir" diye kendilerinin güvenilir olduğunu anlattıkları bilinmektedir. Müslüman, güvenilir insandır, bu nedenle de; yemin etmeye ihtiyacı yoktur.