Her insanın belli bir ömrü olduğu gibi her siyasi partinin de belli bir ömrü vardır. Cumhuriyet tarihinde çok partili seçimlerde en çok iktidarda kalan parti AK Parti olmuştur. Demokrat Parti de belki AK Parti kadar iktidarda kalacaktı ama 1960 darbesiyle iktidardan düşürüldü. Sadece iktidardan düşürülmekle de kalınmadı, merhum başbakan Adnan Menderes ve iki bakan arkadaşı idam edildi. Demokrasinin yüz karası olarak kabul edilen bu olayın ardından 1970 muhtırası merhum Süleyman Demirel’in şapkayı alıp gitmesine neden oldu. Ardından 1980 darbesi, 1997’deki e-muhtıra ve 28 Şubat süreciyle, 15 Temmuz darbe girişimiyle bu günlere gelindi. Bu süreç ülkemizi ciddi anlamda yordu, halk hiçbir zaman kendi kendini idare edemedi. Mutlaka arka akıl veya derin akıl adı her neyse devreye girip ülkeyi istediği gibi yönetti. Derin akıl sadece demokraside değil tarikatından partisine, cemaatinden iş adamına, sosyal hayattan ticarete hayatımızın her yerinde maalesef oldu ve olmaya da devam ediyor. Siyasi partileri istedikleri gibi yönetemeyince farklı operasyonlarla bölüp parçalayıp istedikleri noktaya getiriyorlar. Tarikatları güçlenince ikiye üçe bölüp iç kavgalar yaptırıyorlar, yönetemedikleri iş adamları az güçlenince tepelerine çöküp ya iflas ettiriyorlar ya da istedikleri noktaya getiriyorlar. Bunu zaman zaman askerle, zaman zaman parti liderleriyle, zaman zaman basınla, zaman zaman da kamuoyunda farklı algılar yaratmak suretiyle yapıyorlar.
AK Parti ilk kurulduğunda halkın büyük teveccühünü kazanmıştı. İlk seçimlerde iktidar oldu. 2011 yılına kadar halkın iktidarıydı. 2011 yılındaki Dolmabahçe mutabakatından sonra AK Parti de derin devletin kontrolüne girdi gibi. İsmine arka plan veya derin güç ne derseniz deyin dünyayı yöneten belli güçler her ülkeyi menfaatleri doğrultusunda yönetme derdindeler. Ülkelerin ekonomik ve askeri güçleri, yöneticilerin karakteristik yapıları ve halkın siyasi tercihi zaman zaman istediklerini yapma noktasında zorlanmalarına neden olsa da nihayetinde uyguladıkları ekonomik ambargolar, gizli planlar ve ülkelere yerleştirdikleri ajanlar eliyle istediklerini elde etmeyi başarıyorlar. Demokrat Parti’yi istedikleri gibi yönetemeyince askere darbe yaptırdılar. Daha sonraki dönemde milliyetçileri, milli görüşçüleri ve sosyal demokratları kontrol altına almak adına 1980 ihtilalini yaptılar. Merhum Erbakan 1995 seçimlerinde birinci parti olunca önce iktidar yapmadılar ama istedikleri hükümet yürümeyince Erbakan, başbakan oldu. Bir yıllık zorlu bir uğraştan sonra 28 Şubat postmodern darbesini yaptılar. 2002 yılına kadar çok partinin yer aldığı parçalı bir koalisyon hükümetinin ardından AK Parti’nin kurulmasıyla birlikte iktidar olması, istemedikleri bir senaryoydu.
Nihayetinde gelinen noktaya bakıldığında enteresan gelişmeler oluyor. Bir yandan Devlet Bahçeli adeta reddi miras yaparcasına “Terör bitecekse terörist başı gelsin mecliste konuşsun” diyor, diğer yandan ülkücü camia bölündükçe bölünüyor. Önce Meral Akşener’in heyecanla kurduğu İYİ Parti belli bir noktaya geliyor, ardından ise Akşener siyasi arenadan çekilmek zorunda kalıyor. Şimdi de bir yandan Yavuz Ağıralioğlu Anahtar Parti’yi kuruyor, diğer yandan Koray Aydın da yeni parti kurmak için nabız yokluyor. MHP tabanı rahatsız. İYİ Parti’de ise yeni genel başkan heyecansız ve muhalefet modunu kaybetmiş bir durumda politikalar üretiyor. AK Parti yerel yönetimlerde muhalefete düşmesine rağmen hiçbir şey olmamışçasına tavan kadrosunu yenilemediği gibi hala daha atama ilçe başkanlarıyla yola devam etme kararları alıyor. Sizin anlayacağınız tüm siyasi partiler vatandaşın desteğini almamak için ellerinden ne geliyorsa yapma peşindeler. Bana göre bunu arka planda birileri planlıyor, yoksa aklı başında hiçbir siyasetçi bunları yapmaz.
Gelelim yeni kurulan Anahtar Parti’ye. Yavuz Ağıralioğlu, merhum Muhsin Yazıcıoğlu’nun yakın çalışma arkadaşı, inançlı bir milliyetçi. Meral Akşener’in İYİ Parti’sinde görev aldı ama parti politikaları istediği gibi olmayınca istifa edip ayrıldı, şimdi de Anahtar Parti’yi kurdu. Edindiğim izlenimlere göre partinin üst aklı güzel insanlardan oluşmakta. Niyetleri iyi ama kuracakları ekip çok önemli. Mesela Samsun’a il başkanı olarak çetelerin adamlarının isimleri geçiyor, onlardan birisi atanırsa başlamadan biterler. Ama yok Dr. Ahmet Kargucak gibi pırıl pırıl bir isim atanırsa önlerinin açık olduğunu belirtmek isterim. Ülkemizin siyasi geleceği çok şeylere gebe. Ya yeni siyasi partiler ön plana çıkacak ya da AK Parti kendisini yenileyecek. Ama şu anda öyle bir niyetinin olmadığı da ortada. Bakalım neler olacak diyerek sözlerime son veriyorum. Kalın sağlıcakla.