YENİ SİYASİ PARTİ TUTAR MI?
Ülkemizde siyasi bir dönüm noktası yaşanmakta olduğu açıkça ortada, yaklaşık yüz elli yıllık istibdat rejiminin sonuna gelinmiş durumda, ta Osmanlı İmparatorluğu döneminden başlayıp Cumhuriyetin kurulması ile devam eden ve yaklaşık doksan yıllık Cumhuriyet döneminde dışa bağımlı güçlerin ısrarlı ve kararlı tutumları sonucu ayakta tutulan istibdat ve Statüko artık ayaklar altında diyebiliriz.
Peki, merhum Abdülhamit Han'dan başlayıp günümüze kadar devam ede gelen Statüko yıllar yılı Halkla Devleti mesafeli tutmuş, Devleti Halkın hizmetkârı olmanın ötesinde Efendisi olarak çalıştırmış, eline ufacık bir mühür alan dahi artık ben Devletim halka mesafeli durmalıyım zihniyeti ile hareket etmiş, toplum aşağılandıkça aşağılanmış, insanlar ezildikçe küçülmüş, ortaya adına Demokrasi dense de totaliter rejimin toplum mühendisliği yaparak topluma zorla kabul ettirildiği garip bir durum çıkmış.
Merhum Erbakan Hoca Gardiyan Devlet değil Garson Devlet istiyoruz, bizim hedefimiz bunu gerçekleştirmektir derken belirttiğim hususu anlatmak istiyordu, yıllar yılı bunun mücadelesini verdi, kendisi bunu yeterince göremediyse de talebeleri ipi göğüslediler. AK Parti yüzde elli civarında oy almayıp merhum Erbakan Hoca gibi en çok yüzde yirmibir oy almış olsaydı bu zincirleri kırmada başarılı olamazdı.
Milli görüş hareketi bu ülkede çok büyük hizmetler yaptı, bu hareket bir misyonun ve bir davanın temelini oluşturdu, bundan sonra ortaya çıkan siyasi oluşumların tamamı bu hareketin meyveleri oldu. Başbakan geçtiğimiz günlerde kendisinden sonra kimin Başbakan veya Parti Başkanı olacağı konusunda konuşurken kim olursa olsun bu dava için hiç fark etmez demiş ise de ben aynı fikirde değilim.
Zira AK Parti hareketi bir dava ve misyon hareketi değildir, sadece bir davanın ortaya koyduğu bir siyasi oluşumdur, AK Parti tamamen lider hareketidir. Ancak partinin liderinin ve kafadaki ekibinin iyi dava adamları olmaları nedeniyle akıllıca hareket edip inançlarına güzel hizmet etmelerine neden olmuştur.
Şayet Başbakan'ın dediği gibi AK Parti bir dava hareketi olsaydı ozaman Vezir Hazretlerinin veya mevcut Bakanın bu hareketin kıyısından köşesinden dahi geçmemesi gerekirdi. Zira Vezir Hazretleri Rotaryan, Lions cemiyetlerinin sağlam müdavimlerinden, Mevcut Bakan'ın aile geçmişi çok iyi CHP misyon temsilcileri, kendisinin de Milli görüş veya muhafazakar çizgiyle uzaktan yakından ilgisi olmadığı açıkça ortada olmasına rağmen AK Parti de siyaset yapma imkanı bulması tamamen Başbakan'a olan yakınlığının ötesinde bir şey olmadığı açıkça ortada.
Peki Başbakan köşke çıktıktan sonra AK Parti'nin durumu ne olur? Derseniz, Başbakan köşke çıksa da Partiyi bırakmayacağı ve her işe müdahil olacağı için bir dönem daha AK Parti rahatlıkla iktidar olacak, ancak belli bir zamandan sonra ağır, ağır erime sürecine girmesi doğal bir süreçtir.
Piyasada sürekli partinin başına kim gelecek tartışmalarının yapılması da çok fazla önem arz etmediği kanaatindeyim. AK Partinin gidişatı bu durumda seyrederken yeni kurulması düşünülen siyasi partinin durumu ne olur derseniz kanaati acizanem şu ki; karizmatik bir lideri olmadığı sürece hiç bir işe yaramaz.
Medyadan edindiğimiz bilgilere göre bir Prof'un Başkanlığında yeni bir siyasi parti kurulma çalışmaları başlamış, hatta Partinin Genel Merkez binası olarak da HAS Partinin eski Genel Merkezi tutulmuş durumda imiş.
Parti kurmak çok zor bir iş değil ancak oy almak çok ama çok zor bir iş, Halk öyle her parti kuran kişiye veya her güzel konuşan lidere oy vermiş olsaydı merhum Osman Bölükbaşı Başbakan olurdu. Globalleşen Dünyada artık marijinal Partilerin veya fikir partilerinin oy alması çok zor gözüküyor.
Dünya genelinde iki veya üç partili bir sisteme doğru gidişat var. Hatta siyasi partiler bazı ülkelerde illerde kongre süreci değil şube gibi atamayla Başkan atayıp öyle çalışıyorlar, bu nedenledir ki yeni siyasi partilerin bu minvalde işleri çok zor.
İkinci ve daha önemli zorlukları ise R.Tayyip Erdoğan gibi karizmatik bir liderin karşısında tutunabilmektir. Başbakan her ne kadar az önce söylediğim gibi Çankaya'ya çıkacak ise de kendi ağzı ile orası yan gelip yatma yeri değildir diyor, yani olup biten her şeye müdahale edeceğini bir anlamda Başkanlık sistemini fiili olarak devreye sokacağını söylüyor.
İşte bu nedenler yeni kurulacak olan siyasi partinin işini çok zor görüyorum, eski siyasetçiler, cemaatçiler, Üniversite hocaları bir parti kuracak iseler bu parti ölü doğar, yeni simalar, karizmatik isimler, siyasi tecrübesi olan yıpranmamış isimler böyle bir oluşum yapar iseler belki olabilir, onun dışındaki oluşumlara ben hayat hakkı tanımıyorum.
Hasan Celal Güzel gibi manevi şahsiyeti olan bir Devlet adamı kurduğu yeniden Doğuş partisini yürütememiş, Cem Boyner gibi, Cem Uzan gibi para Babaları kurdukları partileri ayakta tutamamış iseler bu işi yapmak isteyenler çok düşünüp ondan sonra bu işlere karar vermeliler. Yılların DYP'sini Prof. Unvanıyla devralan Tansu Çillerin bıraktığı noktayı göz önüne alırsak akademisyenlerden ne kadar siyasetçi olur sizler takdir edin. Kalın sağlıcakla