Samsun tarih boyunca, coğrafik konumu nedeniyle, bölgenin kapısı durumunda olmuştur. Anadolu'nun Karadeniz'e açılan kapısı olması nedeniyle de, tarih boyunca, bir ticaret merkezi olma özelliğini korumuştur. Zamanla, gelişen limanı ve çevre illerle olan kara ve demiryolu bağlantıları sayesinde, bölgenin metropol merkezi olmuştur.
1890 Yıllarında yapılmış olan kent planı ve planın uygulanışı, Samsun'u planlama açısından örnek gösterilen iller arasına sokmuştur. 1960 Yılında yapılan imar planında, aynı planlama ilkelerine sadık kalınarak, planlanan saha büyütülmüştür. Ancak, 1950'li yıllarda başlayan ve 1960'lardan sonra hızlanan kırsal kesimden kente göç olgusu sonucunda artan hisseli arazi satışı özellikle plansız sahalardaki çarpık yapılaşmayı hızlandırmış, kentin plansız sahalara doğru büyümesine neden olmuştur.
1970'li yıllarda Samsun, büyük kentlere olan göçün önlenmesine yönelik olarak, ülke planlamasında dengeleyici metropol olarak belirlenmiş ve bunun sonucunda yapılan Azot ve Bakır fabrikaları, tütüne dayalı sanayiden sonra, kentimize devlet eliyle yapılan ilk sanayi kuruluşları olmuştur.
1970'lerin sonlarında, milli gelire yaptığı katkı ve aldığı pay açısından ilk yedi il arasına giren ve bu durumuyla göz kamaştıran Samsun bugün, o günlerin özlemini çeker durumdadır. Ulaşım olanaklarının artması sonucu ticaretteki avantajını yitiren, sanayide önemli bir atılım gösteremiyen ve tarımı unutan Samsun'un, ne yazık ki, geleceğine yönelik bilimsel ve yol gösterici bir planlama da yoktur. Samsun'un kendi potansiyeline dayalı hangi dinamiklerinin geliştirilmesi gerektiği konusundaki belirsizlik ve kararsızlık sürmektedir. Ne yazık ki, bugüne kadar, bu konuda tutarlı bir politika oluşturulamamıştır.
Bir yandan tarımsal potansiyelin ve buna bağlı sanayinin geliştirilmesi önerilirken, diğer yandan, tarım arazilerini ve ürünü yoğun olarak kirleten sanayi yatırımlarının bölgeye gelmesine göz yumulmaktadır. Çarşamba Ovası kirlilik, Bafra Ovası tuzlu suyun tehdidi altındadır. Her iki ovada da, yoğunluğu artan fındık tarımı, tarımsal plansızlığın örneklerinden biridir. Öncelikle ovalarımızda yapılabilecek sanayi türleri ve bu yatırımların yapılabileceği alanlar tespit edilerek çevre düzeni planlarına işlenmeli, nitelikli tarım alanlarının amacı dışında kullanılması önlenmelidir..
Dünyayı bekleyen en büyük tehlikelerden birinin açlık olarak belirlendiği günümüzde, nitelikli tarım alanlarının termik santrallarla kirletilmesini anlamak mümkün değildir. Termik santrallar, enerji çeşitliliği bakımından, elbette yapılacaktır. Yalnız, yerlerinin çok iyi belirlenmesi gerekir. Tarımsal üretim, hiçbir gerekçe ile feda edilemez.
Yerel seçim sürecine girdiğimiz bu dönemde, her kademedeki yerel yönetim adaylarımızın kentimizle ilgili görüş ve düşüncelerini, popülist söylemlerden uzak ve net olarak ortaya koymalarını beklemek hakkımızdır sanırım.