YILKI ATLARI VE PRENSLER " Beyaz atlı prens !!! "… Masallarda kalan aldatmaca. Ne at var beyaz, ne de prens aslında. Ninnilerde büyütürken bebeğimizi; hani “ Uyusun da büyüsün ninni, seleleri doldursun ninni, ee bebeğim eee “ deriz ya, hani bir yandan da “ Büyüyecek benim kızım. Okullara gidecek. Serpilecek. En güzel, en tatlı, en cazibeli olacak. Ne yürekler yakacak; yürüyüşü ile, endamı ile, güzelliği ile. Ama oturup bekleyecek beyaz atlı prensini pencerede. “ teraneleri sıralarız ya. Büyür de zamanla. Okur, meslek sahibi olur. Güzeldir, alımlıdır, bir tanesidir anne babasının. Ahlaklıdır. Bekler ; beyaz atlı prensini; açıktır gönlünün penceresi. Geride kalmıştır beyaz atlı prensler; bu gün ki toplumumuzda. Atlar yılkı atıdır. Üstündekiler ise siyah giyinmiş adaylar. Dörtnala girerler arenaya; cirit oynarlar kızlarımızla ve sonra tırıs, rahvan kaçışlarda. Malumdur nedenler. Bir yarış, bir çekememezlikte, “ onların var. Benim neden olmasın” dürtülerinde ; ziyan olup giderken, ne hayaller biter. Bollukta ki süvariler; neden atıp gitsin ki terkisine. Onun için ya evlenme yaşı hep yukarılara tırmanmaktadır. Bir oyalama, bir günü gün etme, gençliğini yaşama ve bu imkanı veren onca aklı havada gençlerimiz. " Gecelere akmak ! " .. Gençlerin ağzında sakız olmuş bir deyim. Hay huyla geçip giden o gecelerde akıp giden aslında kendi ömürleri. Başka sesler gelmeye başlar ; bir bakmazlar gönül tellerine; değiştirmezler kırılmışsa veya akort etmezler ellerinizden geldiğince. Kendi iradelerini ve gönüllerini başkalarının emrine kiralarken; aslında veda vardır bir yerde ve gökyüzünün gözyaşları dökülür nedense. Birkaç yıla yakın zamandır beraberdiler. Her gün buluşup, görüşüyorlardı. Seviyorlardı birbirlerini. Çay çorba, pastane postane, sinema, şu bu derken ; kız gayet kararlı ve otoriter bir tavırla elini çekti avuçlarından ve birden : ---- Ne oluyor arkadaş ? Her gün bir aradayız, ye iç, gül söyle, gez toz, el ele göz göze... Böylemi devam edecek yani. Yoksa gelip ben mi isteyeyim seni ailenden ? Şaşkındı delikanlı. Yutkundu durdu ve o anda koşarak ayrıldı oradan. Akşam saatlerinde apar topar bir araya getirdiği ailesi ile kızın kapısını telaşla çaldı. " Allah'ın emri, peygamberin....." ve söz kestiler. Delikanlı kızın resti karşısında aklını başına almıştı işte. Bu gerçek hikayenin kahramanları şu an iki evlat sahibi ve saadet dolu bir yuvanın sahibiler. Bu olaydan alınacak ders ortadadır. İlişkilerinde ciddi olanlar; bunu bir an önce akide bağlamalıdırlar. İlişkilerde karşı tarafın hayal, beklenti ve umutları ile istediğine ulaşmak ve elinde tutmak amacı ile oynayanlar; kelimenin tam anlamı ile alçak, şerefsiz ve namussuzdur. Doğarken ölümün her an kaçınılmaz gerçeğinde ,insan gibi yaşamak varken; gayri ahlaki dürtülere boyun eğmek hayvanlaşmaktır. Ahlak iflaslarının gün geçtikçe arttığı, hasetlik duygusuna esareti nedeniyle yarış içinde olan kadınlarımızın " benim neden olmasın" mantığı ; gelişi güzel tesis ile yaşanılan ilişkiler erkek fıtratında olan poligamiliği körüklemekte ve böylece evlenme yaşı "gençliğini yaşama " savına çanak tutmaktadır. Bu surede onca hayaller, umutlar ölüp gitmektedir. Ve her gün ahlaklı olanların aleyhlerine zemin yaratmaktadır. Ahlaken mazbut, kendini iyi yetiştirmiş donanımlı, üstün meziyetli kadınlarımız toplumun gittikçe dumura uğrayan ahlak kriterlerine göre baştan dezavantajlı olsalar da ; bu meziyetlerinden asla taviz vermeden yaşamaya devam etmeli, sabırlı ve kararlı olmalıdırlar. Bir gün beyaz atlar sırtlarında prensleri ile meydanda olacaklardır. Ben şimdi kız torunumu da aynı ninniler ve öğretilerle büyüteceğim. Öte yanda erkek çocuklarımız için : " Uyusun da , büyüsün ninni ! ".. Uyur, büyümektedir . " Aslan oğlum, tosunum, koçum benim. Mahallede kız bırakmayacak oğlum benim. Hepsini tavlayacak. Tüh tühh maşallah ! "... Bir taraftandan da sever, okşar pipisini; erkek çocuğunu annesi, babası böbürlene böbürlene. Genelinde övünç kaynağıdır. Şuur altlarına bu öğretiler ekilen çocuk; buluğ çağından sonra çıkar meydana... Allah , Allah nidaları ile kükreye kükreye... Başlar işte mahalledeki konu komşu kızlarını aklı sıra ayartmaya. Buradan sonrası hak getire. Bu nineler mülga olmalıdır. Ahlaken düzgün olan erkekler de akıllarını başlarına alıp; bu toplumda baba adaylıklarını delikanlıca kullanmalı ve unutmamalıdırlar. Bilmelidirler ki onlarında pencerede oturup Beyaz Atlı Prensini bekleyen kız kardeşleri vardır.
BİR TEN KOKUSU YANIKLARDA Çığlıklarına karıştı Korkun, acın Gözlerin şaşkın Nasıl dayandın Ah be Özgenaz kızım Bitti gitti hayatın Kanlandı üstün başın Bu hazin tablo Nasıl taşınsın. Bıçak darbelerinde Kesildi nefesin Ve yetmez gibi Yakıldı gaddarca tenin Haykırmakta anneciğin " Çok acı çekmiştir ! " Keşke kurşun sesinde Ölseydin . Ülkem yasta Bu pusu hep başımızda Unutulup gitmesin Vicdan sahiplerinde. NOT : Bu şiir Özgenaz kızımızın ruhuna ithaf olunur.