Bugün iki konuya değinmek istiyorum. Bunlardan ilki geçtiğimiz cumartesi günü Vezir Hazretlerinin gazetecilere verdiği kahvaltıda yaşanan olaylardır. İkincisi de Büyükşehir’e aday adayı olduğunu ilan eden Eski Vali Osman Kaymak olacaktır. Vezir Hazretleri basın toplantılarını çok sevmez, nasıl oldu da basın toplantısı yaptı anlamış değilim. Toplantıda yaşananları izleyince aklıma farklı şeyler gelmedi değil ama biz yine de iyi niyetli ve objektif değerlendirmek zorundayız. Basın toplantısında ilk soru soran arkadaş eski mali işler daire başkanının yaptığı işlerle ilgili sormuş. Neden belediyeye alındığını, referansının kim olduğu veya Başkan Demir’in söylediği gibi eski Terme Belediye Başkanı Şenol Kul’un referansı olup olmadığı yönünde bir soru sormuş ama sorunun üslubu hiç hoş değildi. Başkan Demir, sorunun iyi niyetli olmadığını söylemiş, ardından da referansının Şenol Kul olduğunu tekrarlamış ama Şenol Kul da yaptığı açıklamada başkana o arkadaşa güvenmediğini söylediğini beyan ediyor. İkinci soruyu soran arkadaş Çiftlik Caddesi’nin trafiğe açılmasıyla ilgili sormuş, Başkan Demir onunla ilgili de sorunun iyi niyetli olmadığını, Vezir Hazretlerinin çok iyi bir belediyeci olduğunu ve onun kapatmasının da kendisinin açmasının da doğru olduğunu söylemiş. Üçüncü gazeteci ise adeta hırsını çıkarırcasına veya verilen görevi tamamlama adına Vezir Hazretlerine öyle methiyeler düzmüş ki Vezir Hazretleri bile buna şaşırmış olmalı. Vezir Hazretleri döneminde aleyhinde haberler yapmış olmasına rağmen en ufak bir rahatsızlık duymadığını, kendisini görünce sevgi gösterdiğini, takdir ettiğini beyan etmiş ve Mustafa Demir’in en ufak bir eleştiriye tahammül etmediğini beyan ederek konuşmasını bitirmiş.
Bu olay ya bilerek yapılan bir operasyondur ya da Mustafa Demir’in dört buçuk yılda gazetecilere reva gördüğü muamelenin karşılığıdır, üçüncü şıkkı yoktur. Zira ilk soruyu soran arkadaş Mustafa Demir’in bakanlığı döneminde yanında olmuş, gayrıresmi danışman gibi hareket etmiş bir arkadaş. Mustafa Demir’i bu kadar sert bir dille eleştirmesi gerçekten enteresan bir durum, kaldı ki o arkadaşı az çok tanırım öyle bir yapısı da yok. İkinci soruyu soran arkadaş da kötü niyetli biri değil daha önce bizim gazetede de çalışmış bir arkadaşımız. Çiftlik Caddesi’nin açılması konusunda Vezir Hazretlerinin rahatsızlığını bilmesine rağmen böyle bir soru sorması dediğim gibi ya organizasyonun bir parçası ya da Mustafa Demir’e olan kızgınlığından ötürü hıncını almasıdır. Mustafa Demir, dört buçuk yıllık döneminde bu arkadaşları çok üzdü, hiç gerek yoktu. Kendisine defalarca bunu demiş olmama rağmen duymazlıktan geldi, şimdi bunun bedelini ödüyor.
Son soruyu soran arkadaş ise İshak Taşçı’ya yakın bir isim, Atakum başkanlığı döneminde basın danışmanı olarak belediyede görev yapan bir arkadaş. Basın toplantısında yaptığı konuşmada Vezir Hazretlerini yere göğe sığdıramamış, onun başkanlığı döneminde aleyhinde yazı yazsa dahi kin duymadığını söylemiş, ardından da Mustafa Demir’e verip veriştirmiş. Gelelim arakadaşımızın söylediklerinin değerlendirmesine; bu arkadaşımız Vezir Hazretlerinin başkanlığı döneminde Haber Gazetesi’nde çalışmaktaydı. O dönemlerde Haber Gazetesi, Vezir Hazretlerine bir muhabir tahsis etmişti, Vezir Hazretleriyle dolaşır, onun yaptığı işleri haber yapardı. O dönemde bırakın Vezir Hazretlerinin aleyhinde haber yapmayı, her gün lehinde birkaç haber yapılmazsa gazeteyi arar fırçalardı. Daha sonra bizim A takımı olayı olunca gazete durması gereken yerde durmayınca Merhum Kayıkçıbaşı onları daha belediyeye sokmadı ve gitti başka gazete kurdurdu, her türlü desteği de verdi. Sizin anlayacağınız Vezir Hazretleri kendi basını dışında hiçbir basın kuruluşuna destek vermedi, daha sonra kendi arkadaşlarına bunun hata olduğunu kendisinin de ifade ettiği bilgisi geldi bize.
Peki, bu arkadaşımız neden bu kadar Vezir Hazretlerini övdü derseniz; aynı şekilde ya organizasyonun son konuşmacısı olarak mühür vurmak adına bunu yaptı ya da dediğim gibi Mustafa Demir’in bu dönem gazetecilere karşı tutumu nedeniyle kızgınlığının gereği ironi yaptı. Keşke Mustafa Demir kendisine yapılan dostane telkinleri dinleseydi de böyle bir durumla karşılaşmasaydı. Daha önceki yazılarımda da belirttiğim gibi rahmetli ninem Rumcayı çok iyi bilirdi. Ben de ondan öğrendim; derdi ki “Emena obi uceesleyev abebis nefesleyev” yani, beni dinlemezsen nefesi arkadan alırsın. Biz Mustafa Demir’e defalarca dostane uyarılar yaptık, gazetecileri dışlama dedik ama dinlemedi, yapacak bir şey yok. İkinci konumuza geçmeden sayfamız doldu, bir başka yazıda Osman Kaymak’ı ele almak üzere bugünlük de bu kadar. Kalın sağlıcakla.