Doğrusunu ararsanız bugünkü yazımın konusu Müslüman Dinozorlar idi. Yazıyı yazdım, ardından manşetten verdiğimiz haber gelince yazıyı arşive almak zorunda kaldım. Ama merak etmeyin o yazı dizisiyle,1984 yılından bugüne kadar şehrimizde olup biten siyasi, sosyal ve hayır cemiyetlerindeki olayların perde arkasında kimlerin neler yaptığını teker teker paylaşacağım sizlerle. Ancak, şeytan taşlamaktan fırsat bulduğum an o yazı dizisine başlayacağım.
Ayrıca yazılarıma yorum yazan arkadaşlarımdan şunu rica etmekteyim... Bakın ben adımla, soyadımla açık ve net bir şekilde yazıyorum; siz değerli arkadaşlarımın yazdığı yorumlarla ilgili daha geniş ve detaylı bilgi almam için adınızı ve telefon numaranızı yazarsanız daha inandırıcı ve daha yol gösterici olursunuz. Şayet adınızın yayımlanmasını istemiyorsanız yayımlamayız. Ancak öyle takma isimlerle yorum yapıp, 'şunu da yaz bunu da yaz' demekle olmaz. Benim telefonum 24 saat açık. İsterseniz oradan arayıp taleplerinizi dile getirebilirsiniz. Biz yazıyoruz diye önümüze gelen her yoruma atlayacak kadar sazan da değiliz.
Gelelim bugünkü mevzumuza...
Dün Ankara kaynaklı bir haber ulaştı elimize. Arkadaşlarım, haberin bir kısmını bugün yayımladı. Kalan kısmını da önümüzdeki günlerde yayımlayacaklar, ancak gelen bilgilere bakılırsa hayli ilginç şeyler olmuş 19 Mayıs Üniversitesi'nde.
Sayıştay 2008 yılında devlet harcamalarını denetlemek üzere Muzaffer Sağlık ve Salih Temirci adında iki müfettiş göndermiş. Bu iki müfettiş, yaptıkları teftiş sonucunda tespit ettikleri yanlışlıkları rapor haline getirip Sayıştay"a sunmuş. Rapordaki ilginç tespitlere göre, şube müdürü atamasından tutun da mühendis, avukat, memur alımlarının yasalara aykırı bir biçimde, devlet memurluğu sınavına girmeden atamalar yapılmış. Yine yasaya aykırı bir biçimde 4 tane rektör danışmanı atanmış. Hatta bunlardan bir tanesi devlet memuru olmadığı halde maaş almış.
Yine yasalara aykırı olarak üniversite adına Ankara"da bir daire kiralanmış; kira, elektrik, su, yakıt giderleri de üniversite bütçesinden karşılanmış. Samsun"dan üniversiteye atanan memurlar Ankara"dan atanmış gibi gösterilerek gayri yasal yolluklar ödenmiş.
Şayet müfettişlerin tespitleri doğru ise, -ki doğru olmama gibi bir durumun söz konusu olacağını düşünmüyorum, çünkü adamlar tespit ettikleri olaylarla ilgili kişilerin adlarından tutun da yapılan harcamaların tüm resmi evraklarını raporda belirtmişler- üniversite adına gerçekten üzücü bir durum. Demek ki yolsuzluğun, kadrolaşmanın, vurgunun dini, imanı, sağı, solu olmuyor. Bu bir karakter meselesi... Konuşurken mangalda kül bırakmayanların icraatta neler yaptıkları ortada. Düşünebiliyor musunuz insanlar; KPSS idi, LES idi, yükselme sınavları idi, bunlarla inim inim inlerken mutlu azınlık malı götürüyor.
Uzun zamandır kafama takılıyordu; komşumun kızı üniversiteyi bitirip geldiğinde hiç iş aramasına gerek kalmadan üniversitede iş başı yapmış, aradan bir yıl geçince memur olmuş, yetmedi birde şef olmuştu. Bu işte bir bit yeniği var, ama zamanı gelince çıkar diyordum. Hakikaten de öyle oldu. Memur ataması yapılanlar arasında bizim komşu kızının da adı vardı. Peki bu tür insanlar nasıl insanlar, diye soracak olur iseniz genel bir tarifle anlatacak olursak; siyasi görüşleri ayrı da olsa, aynı dünya görüşünü paylaşan insanlardır bunlar. Çağdaş, demokrat, hak ve adaletten ayrılmadıklarını iddia eden, statükocu, bağnaz, menfaatperest insanlardır. Konuşmaya sıra geldiğinde herkesi eleştiren, dürüstlük abidesi gibi gözüküp bu memleketin her hakkının kendilerinde saklı olduğunu sanan zavallı insanlardır.
Protokollerde en ön saflarda otururlar, konuşurken resmi olurlar, yürürken kibirli yürürler, insanları hakir görürler, kendileri ak sütten çıkmış kaşıktırlar. Başkaları tu-kaka dır. Tek dünya inancına sahiptirler, ama ahiret de varmış gibi davranırlar ki, diğer ahmaklar onlara değer versin. Gönül nedir, sevgi nedir, merhamet nedir bilmezler onlar. Varsa da yoksa da sadece menfaatleri vardır.
Bu saydığım insanlar, sağcı imiş, solcu imiş, hiç fark etmez. Hepsinden bulmanız mümkün. Ama bakın, hiçbir tanesi mutlu değildir, olamazlar da... Materyalist zihniyete inandıklarından doyuma ulaşmaları da mümkün değildir. Biraz uzattım özür dilerim. Aslında bir bu kadar daha yazasım vardı, ancak bana ayrılan sütun bu kadar.
Hoşça kalın...