Samsun İl Müftüsü Osman Şahin, umre için il genelinde başvuru yapan 750 kişiye şöyle seslendi; yolsuzluk yaparak Kâbe"ye gidilmez!
Refikimiz İrfan Tokgöz"ün geçtiğimiz Pazar günü yazmış olduğu enfes "Mutfak Savaşları" yazısındaki tavsiyelerine uymadan önce şansımı bir de bu cepheden denemek istiyorum..
Yürürken düşünüyorum.. Ergenekon, tutuklamalar, irticanın odağı olmak, kapatılma davası vs, vs
Türkiye"de olmaması gereken en tehlikeli şey oldu ve hukuk siyasallaştı.. Bir nevi tuz koktu..
Kime gidelim, nereye başvuralım.. Kafalar çok karışık..
Bunları düşünüyorum.. Tam geçerken bir gazetecinin önünden, Samsun İl Müftüsü Osman Şahin"in konuşan bir resmini gördüm bizim gazetelerin birinde.. Aklımın/ dilimin ucundan "müftüleri göreve çağıralım" cümlesi dökülüverdi.. Hakimleri ve savcıları çağıramaz hale geldiysek bir de bunu deneyelim.. Neyse ki çok çabuk toparladım kendimi, kimselere duyurmadım. Kendi kendime " bir türlü beceremedin şu laikliği" diye kızdım sonra da.. Müftüleri dünyevi şeyler için göreve çağırmak ne menem şeydi böyle.. Biliyorsunuz veya biliyor olmalısınız ki dinin kapsama alanına dünveyi şeyleri/ işleri dahil ederseniz laiklik uçuverir.. Bakın şunu buldum şimdi de ("evraka" dememe gerek var mı), laiklik alkol gibidir kapağını açtığında uçuverir Alimallah. (aha, yine uçurduk.)
En pratik ve güncel örneğini Ertuğrul Günay sergiledi bunun.. O da laikliği uçurdu şöyle ki; mimarisi çirkin bir binayı göstererek Allah izin verirse bunları Tıraşlayacağız dedi... Gitti laiklik.. Kendisi de durumun farkında "Allah izin verirse lafı laikliğe aykırı olmuyor değil mi? O kasıtla söylemedim." Diye toparlamaya çalıştı... Olmadı. Ben sana sosyal demokrat olamazsın demedim, laik olamazsın dedim..
Konumuza dönelim demeyeceğim, zaten konudayız.. Yolsuzlukla Kabe"ye gidilmez diyen sayın müftümüz, din ile dünya işlerini birbirine karıştırdığının farkında değil sanırım.. Yolsuzluk dünyevi bir durum zira.. Kaldı ki yolsuzluk dediğimiz şey eğer ihaleyi kendi adamımıza vermek demekse bunu yapmayan mı var.. Ya da kendi adamımıza iş ayarlamaksa bunu yapmayan mı var.. Ya da siyasi ve sosyal nüfusumuzu kullanarak iş almak ise bunu yapmayan mı var.. Nedir yolsuzluk.. Çok geniş bir kavram.. Hırsızlık deseydi anlaşılabilirdi bir ölçüde.. Ne var ki yolsuzluğun tamını buradan köye yol olur..
Yolsuzluk gibi dünyevi uğraşlar ile uhrevi ibadetleri birbirine bağlarsak durum ne olur merak ediyorum.. Maazallah Müftülükleri kapatırlar..
Bir de şunu merak ediyorum; Ak Parti zümresi için "göbeğini kaşıyanların iktidarı" benzetmesi yapılarak henüz Ak Parti"nin köylülükten kurtulamadığı ve kurtulamayacağı ima ediliyor ya, acaba özelde bu zümre içinde ve genel anlamda Müslüman camiada işleyen/ yürüyen bir ahlakın olmamasını ve böyle bir boşluğun var olmasını da buna bağlayabilir miyiz?. Toparlayamadım, parçalara ayıralım; Kentlileşememek (medenileşememek- Medineleşememek) ahlaki zafiyetlerin tezahürü olabilir mi? Bir de şu; yolsuzluğun ticarisi tamam da ahlakisi ve hukukisi de olur mu?