SAYDER Başkanı Ahmet SEVEN ile
Vurdumduymazlık üzerine bir röportaj: -1-
Samsun Yazarlar Derneği (SAYDER) Başkanı Ahmet Seven, geçtiğimiz günlerde köşesinde bir yazı yazdı ki, yazdıkları, millet adına sorumluluk alıp inisiyatif üstlenenlerin, o hani hep yakındığımız bizi içten içe çürüten nemelazımcı mantığına vurguydu adeta!
Cümlelerine dökülen kelimeler, hiç kuşku yok ki, Sevgili vatandaşlarım, sizlere vefa, huzur ve güven vaat ediyorum diyenlerin, düşen takkelerinin altında ortaya çıkan kelleriydi!
İşte, O yazıdan yola çıkarak, Tekrar etmekte fayda vardır, velev ki 180 kere olsa da kabilinden, yazıya röportaj formatına çevirme maharetiyle ince bir ayar çekerek yeniden paylaşmak istedim
Ve ayrıca, daha önce de birkaç defa denediğim bu tarzı sevdim de Bundan sonra da hangi yazar ve hangi konu olursa olsun ilginç gördüğüm bu tür yazıları röportaj formatında sizlerle paylaşmaya da devam edeceğim
Bu röportaj da, yücelirken alçalmasını bilmeyen cücelere ve dahi takkeleri düşüp kelleri görünenlere ithaf olsun
***
*Efendim, son yazınızı vurdumduymazlık üzerine kaleme almışsınız. Sizi bu yazıyı yazmaya iten sebep neydi kısaca anlatır mısınız bize?
A.S---Eskiden bırakın yazılanları konuşulanlar bile dinlenir oradan ders çıkartılırdı.
Hele bir gazetede haber ya da yazımı yayınlanmış o alınır gereği yerine getirilirdi. Haberi yapan ya da yazana dönülür konu hakkında mütalaa yapılırdı.
*Peki, şimdi?
A.S ---Kimsenin ne yazanı ne de konuşanı tınladığı yok. Sanki sözünüz ağaç kütüğüne. Ona bile söyleseniz kalkar kendine bir çeki düzen verirdi. Ne günlere kaldık. Herkesin her şeyi bildiğini sandığı bir kentte yaşıyoruz. Görmesek bilmesek biz de inanacağız.
*Acaba insanlar, her şeyi ben bilirim diye mi düşünüyorlar dersiniz?
A.S ---Biliyor musunuz? Bilmediğini bilen cahil değildir. Asıl cahil bilmediğini bilmeyendir. Yani bunun farkında olmayandır. Zavallılar bilmediğini bilmedikleri halde biliyorum havasından kurtulamıyorlar. Gülünç olmanın ötesinde alay konusu bile oluyorlar. Hem kendilerine hem de sorumlu olduklarına yazık ediyorlar.
*Dünden bugüne ne değişti?
A.S ---Basın milletin gözü kulağı denilirdi. Yine öyle biliniyor ya. Fakat onu görecek göz, işitecek kulak kalmadı ki. Bu yüzden göremiyorlar. Bu yüzden işitemiyorlar.
*Göremiyorlar, işitemiyorlar derken?
A.S ---Anlayacağınız görmesi gerekenlerin gözleri kör, işitmesi gerekenleri kulakları sağır olmuş. Ya da görmeme ve işitmeme taklidi yapıyorlar.
*İnsanlar, bu tipleri tanımakta güçlük mü çekiyor dersiniz?
A.S ---Çoğumuzun hoşuna giden bir söz vardır. Ağır ol molla desinler. Cehaletlerini bu sahte ağırlığın altına gizleyip kendilerini molla havasına sokanlara acıyorum. Ne de çok şey bilirlermiş de haberimiz yokmuş. Bir düşünür, Uzaktan büyük gördüğüm çoğu insanların yanına varınca cüce olduklarını anladım diyor.
*Yani şimdi cüceler iş başında öyle mi?
A.S ---Bitmedi Bir başkası da, bazı büyük adamlar biz omuzlarımızda taşıdığımız için büyük görünüyorlar. Fırlatıp atınca yerlerde sürünürler. Böyle diyor işte.
*İyi niyetler istismar mı ediliyor? Burada bir istismar mı söz konusu ne dersiniz?
A.S ---Niye yazıyorum bunları? Şeffaf olmalı diyerek şeffaf gönülleri istismar edenlerin vatandaş ile aralarına duvar ördüklerini görünce dayanamıyorum işte. Ben başında bulunduğum Sivil Toplum Kuruluşunun sorumluluğunu bu şartlarda yerine getiremediğime ve vebal aldığıma inanıyorum.
*Ne yapılmalı, ne yapmalıyız o halde?
A.S ---Sivil toplum kuruluşu olmanın gereğini yerine getirmek gerek. Bu yüzden kendime susacaksan git evinde sus diyorum. Ne yapabilirim ki başka. Elimde bir kalem var işte. Bir gün o da kırılır mı kırılmaz mı bilmem. Hiç de olmazsa kırılıncaya kadar yazmaya devam.
*Peki, nereye kadar bu vurdumduymazlık?
A.S ---Yalnız tekrar söyleyeyim. Bu şehirdeki bu vurdumduymazlığı bencilliği hayra alamet olarak görmüyorum. Başta Sivil toplum kuruluşları olmak üzere biraz silkelenmek gerek. Yoksa bırakın silkelemeyi silinip gideceğiz de kimsenin haberi olmayacak.
***
*Efendim, umarız, yücelirken alçalmasını bilmeyen cüceler ve dahi takkeleri düşüp kelleri görünenler üzerlerine düşenleri alıp, topluma faydalı olmak adına üstlendikleri görevlerini yeniden hatırlarlar da gereğini yerine getirirler Yoksa bu gidişle, ne eli kalem tutan duyarlı kalemler yazmaktan, ne de inatla cücelikten kurtulmak istemeyenler, cücelikten kurtulacaklar!