Saraç, " Biz istiyoruz ki çıktı kontrolünü yapan YÖK’le ilişkili ama paydaşların yani alakadarların yer aldığı bir kurul oluşturalım. Aslında bu sorunun çözümü iki yolla mümkündür. İlki anayasa normunda düzenlemeler yapılmalıdır kanunda değil anayasa normunda ancak düzenlemeler yapılmalıdır. Diğeri ise uygulamalar ile bunu gerçekleştirmek lazımdır." dedi.
'EDU SUMMIT - 2. Eğitim Zirvesi' Taksim InterContinental Otel’de düzenlendi. Toplantıya Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı, YÖK Başkanı Yekta Saraç ve akademisyenler katıldı.
Açılış konuşmasını yapan Yekta Saraç, mevcut üniversiteye giriş sisteminin eleştirilere rağmen toplumun büyük kesimi tarafından adil düzenek olarak görüldüğünü söyledi. Saraç, “Üniversite eğitimi müstakil bir süreç değildir. Bir ülkenin eğitim öğretimiyle doğrudan ilişkili bu silsilenin bir halkasıdır. Dolayısıyla ülkenin eğitim ve öğretiminin genel durumundan ayrı olarak değerlendirilmesi, yönetilmesi ve eleştirilmesi mümkün değildir. İyi bir lise eğitimi yüksek öğretime doğrudan olumlu istikamette tesir eder. Elbet aksi durumun da yüksek öğretme yıkıcı etkileri vardır. Üst düzey bir lise eğitimi aynı düzeyde bir yüksek öğretim ile ancak hedefine ulaşır. Aynı şekilde keyfiyetçi, niteliği düşük bir lise eğitimi olduğu yerde de başarılı bir yüksek öğretimden bahsedilemez. Zira üniversite cümle kurmanın, dört işlemin veya yabancı dilin öğretildiği bir mekan değildir. Eğitim öğretimin bir bütün halinde değerlendirilip Türkiye’nin bu konudaki hedeflerine ortaya konması ve bakanlıkların ve YÖK gibi kurumların buna göre hareket etmeleri gerekmektedir. Mevcut üniversiteye giriş sistem bazı eleştirilere rağmen toplumun büyük kesimince adil bir düzenek olarak görülmektedir. Anadolu bozkırlarından bir fakir çocuk en başarılı üniversitelerimize girebiliyor ve başarılı bir yurttaş olarak her mevkilerde ülkemize hizmet ediyorsa bunda merkezi sistemin rolü inkar edilemez.” diye konuştu.
YÜKSEK ÖĞRETİMDEKİ KALİTEYİ ARTTIRMAK İÇİN ANAYASA DEĞİŞİKLİĞİ GEREKİYOR
YÖK olarak yüksek öğretimdeki kalite kontrolünü bağımsız bir kurumun yapması gerektiğini belirten Saraç, “Malumunuz Yüksek Öğretim Kurumuna anayasa tarafından yüksek öğretimi planlama, düzenlemek, yönetmek, denetlemek görevleri verilmiştir. Bu aynı zamanda YÖK’ün devredilmesi yada bir başka kurumsal yapı tarafından paylaşılması mümkün olmayan yetkileridir. Fakat şöyle bir gerçekte vardır; günümüzde YÖK başlangıç kriterlerini koyuyor kendi aldığı kararları da kaliteyle ilişkili kararları yine kendisi yapıyor. Bu durum içinde bulunduğumuz şartlar dahilinde nihayi sürdürülemez. Bunun için biz istiyoruz ki çıktı kontrolünü yapan YÖK’le ilişkili ama paydaşların yani alakadarların yer aldığı bir kurul oluşturalım. Aslında bu sorunun çözümü iki yolla mümkündür. İlki anayasa normunda düzenlemeler yapılmalıdır kanunda değil anayasa normunda ancak düzenlemeler yapılmalıdır. Diğeri ise uygulamalar ile bunu gerçekleştirmek lazımdır. Yapılması gerekenler için yasal değişiklikleri bekleme, yasalardan şikayet etme üslubumuz ve usulümüz değildir. Dolayısıyla ikinci yolu benimseyip devam etmek istiyoruz. Üniversitelerin hem kurumsal yapılarını hem de programlarını değerlendirecek yasalar gereği YÖK’le ilişkili ama ona bağlı olmayan bir kalite kurulunun oluşturulması için belirlediğimiz iş takvimine göre gereken adımları yakında inşallah atacağız. Yüksek öğretimde onlarca yıldır beklenen bu zor o denli riskli derecede çıktı kalitesini ölçme anlamında ilk adımı atmak ve ilerlemek istiyoruz.”şeklinde konuştu.
EĞİTİM ÖPRETİMDE DEĞİŞKLŞKLERİN YETKİYLE VE ÇOĞUNLUK GÖRÜŞYLE DEĞİL BÜYÜK MUTABAKATLARLA YAPILMASI GEREKİYOR
Eğitim sisteminde yapılan değişikliklerin büyük yetkiye dayalı değil mutabakatlarla yapılması gerektiğini ifade eden Saraç, “Eğitim öğretimdeki büyük değişikliklerin yetki meselesi olarak değerlendirilmeden bilimsel bir zeminde çoğunluk görüşleriyle değil büyük mutabakatlar ile yapılması gerektiğini düşünüyoruz. Yüksek öğretme girişte dahil eğitim öğretimde bilimsel bir analiz yapılmadan daha iyi olabilir düşüncesiyle sistem değişikliklerine gitmenin sakıncalı olduğunu düşünüyoruz. Mevcut sistemin bir değerlendirme vaktinin geldiğini de YÖK olarak kabul ediyoruz. Bununla birlikte sistemin köklü değişikliğe gitmeden daha yalın hale getirileceği daha yararlı olur.” dedi.
1 MİLYON KİŞİNİN FEN BİLİMLERİNDEKİ SORULARI BOŞ BIRAKMASI LİSE EĞTİMİNİ TEKRAR DÜŞÜNMEMİZİ GEREKTİREBİLİR
YGS sınavında 1 milyon kişinin fen bilimleri sorularının bulunduğu sayfaları dahi açmadığını söyleyen Saraç, “Bugünlerde YGS sınavlarında fen bilimlerinde 1 milyon kişinin müfredattan çıkan soruların bulunduğu sayfaları yanlış cevaplandırdı demiyorum. Sadece bu soruların bulunduğu sayfaları çevirmemesinin kök nedenlerini ortaya koyacak bir bilimsel inceleme başlattığımızı burada söylemek sterim. Bu çalışma bir sonraki yıl için belki giriş sitemine lise eğitimi çerçevesinde tekrar düşünmemizi gerektirebilir. Üniversiteye girişte bilinçli tercih dönemini başlattık. Bu yıl ilk defa öğrencilerimiz girecekleri lisans programlarında kaç öğretim üyesi olacağını tercih klavuzlarında göreceklerdir. Bir sonraki sınav öncesinde de öğrencilerimize yüksek öğretim kurullarının çıktılarını dahil çok daha geniş bir ver sunumu yapacaktır.” İfadelerini kullandı. CİHAN