İnsanoğlu Dünya hayatında değişik konumlarda görülmektedir, Devlet denen yapılanmanın içinde görev alıp, en üst seviye"de Kamuyu temsil eden Valisine, en alt seviyede hizmetlisine kadar sıralanırken, kendi içyapısındaki görev dağılımları ve yetkileriyle farklılıklar göstermektedir.
Günün ihtiyaçları şartlara göre, sıralanırken, Özel kesimde İş adamı sınıfının da kendi istidat ve tercihleri doğrultusunda değişik guruplar halinde görülmektedir. Kiminin büro, yazıhane, ticarethane adı altında meşguliyetlerini sergilerlerken, onlarında bulunduğu mekânlarda kendilerine has düzenler, kurarak hayatiyetlerini devam ettirdikleridir. Birinci kısmın Devletin kendilerine verdiği yetki dahilinde sorumluluklarını yerine getirilmesi LİYAKATLİ vazife ifası olarak nitelenirken, Özel kesimde Kar veya zarar müeyyidesi ile ödüllendirilir veya cezalandırılır. Bütün bu işler olup hayat çarkı dönerken, Kanun ve Yasalar önündeki insanın sorumluluğu, Vicdan denen kişinin kendi benliğindeki Hak ve Hukuka verdiği önemin gözle görülmeyen, Ancak icraatları ile şekillenen ADİL olma, Adaletli olma, Hak ve Hukuka riayet etme, ERDEMLİĞİ, hassas bir terazi gibi daima başının üzerinde olduğudur.
ERDEMLİ olabilmek! Günümüz insanının en büyük sorunu ve sınavı haline gelmiştir. İmtihan için bu geçici Dünya hayatına gönderilmiş olan İnsan, Bu sınavı kazanamadığı takdirde hali FENA ve PERİŞANDIR. Dünya hayatında Çalıp, Çırpmışsa veya bu işlere sebep olmuşsa, Birinin hakkını gasp edip başkasına kaydırmışsa, Devlet yetkilerini yerinde kullanmamışsa, Vergi kaçırıp kendini kandırmışsa Hesap adamıyım deyip Hesapsızlık yapmışsa, Hukuk adamıyım deyip, Hukukları ihlal etmişse, İŞ adamıyım deyip işçisinin hakkını yemişse, yanında çalıştırdığı işçilerin namusunu, kendi namusu gibi bilmeyip ihlal etmiş! Şe, YETKİLİ MERCİDE olup, etrafında haksızlığı idamesi için kanunsuz işlere meyilli insanları toplayarak, Güç ve Şiddete dayalı görüntüler veriyorsa. VAY ONLARIN BU HALİNE. Çünkü bunlar Kendi koydukları kuralları dinlemedikleri gibi, Din diye inandıkları ALLAH" ın KURALLARINI" DA dinlemeyen İnsanlar olmuşlardır. Her işlerini KILIFINA UYDURDUK aldatmacası ile dünyada hal edebilirlerken, Onları hiç boş bırakmayan, her hal ve efallerini an, be an kayıt altına alan, Yüce güç Allah" ın denetiminden ve Adaletinden kaçamayacakları aşağıdaki ayetlerle yüzlerine tokat gibi vurulmaktadır. Ders alınır ümidi ile sizi ALLAH" ın Hükümleriyle baş başa bırakıyorum.
Allah'ın düşmanlarının bir araya getirilip-toplanacakları gün işte onlar, ateşe bölükler halinde dağıtılırlar. Sonunda oraya geldikleri zaman, işitme, görme (duyuları) ve derileri kendi aleyhlerine şahitlik edecektir. Kendi derilerine dediler ki: "Niye aleyhimizde şahitlik ettiniz?" Dediler ki: "Her şeye nutku verip-konuşturan Allah, bizi konuşturdu. Sizi ilk defa O yarattı ve O'na döndürülüyorsunuz. Siz, işitme, görme (duyularınız) ve derileriniz aleyhinize şahitlik eder diye sakınmıyordunuz. Aksine, yaptıklarınızın birçoğunu Allah'ın bilmeyeceğini sanıyordunuz. İşte bu sizin zannınız; Rabbiniz hakkında beslediğiniz-zannınız, sizi bir yıkıma uğrattı, böylelikle hüsrana uğrayan kimseler olarak sabahladınız." Şimdi eğer sabredebilirlerse, artık onlar için konaklama yeri ateştir. Ve eğer onlar hoşnut olma (dünya)ya dönmek isterlerse, artık hoşnut olacaklardan değildirler. (Fussilet Suresi, 19-24)
(Önlerine) Kitap konulmuştur; artık suçlu-günahkârların, onda olanlardan dolayı dehşetle-korkuya kapıldıklarını görürsün. Derler ki: "Eyvahlar bize, bu kitaba ne oluyor ki, küçük büyük bırakmayıp her şeyi sayıp-döküyor?" Yapıp-ettiklerini (önlerinde) hazır bulmuşlardır. Rabbin hiç kimseye zulmetmez. (Kehf Suresi, 49
Ey iman edenler, ALLAH"tan korkun, Herkes yarın için neyi takdim ettiğine baksın, Allah"tan korkun, Hiç şüphesiz Allah, yaptıklarınızdan haberdardır. Kendileri Allah"ı unutmuş, böylece O da onları kendi nefislerini unutturmuş olanlar gibi olmayın, İste onlar fasık olanların ta kendileridir. Haşr süresi. 49
Allah'ın düşmanlarının biraraya getirilip-toplanacakları gün işte onlar, ateşe bölükler halinde dağıtılırlar. Sonunda oraya geldikleri zaman, işitme, görme (duyuları) ve derileri kendi aleyhlerine şahitlik edecektir. Kendi derilerine dediler ki: "Niye aleyhimizde şahitlik ettiniz?" Dediler ki: "Her şeye nutku verip-konuşturan Allah, bizi konuşturdu. Sizi ilk defa O yarattı ve O'na döndürülüyorsunuz. Siz, işitme, görme (duyularınız) ve derileriniz aleyhinize şahitlik eder diye sakınmıyordunuz. Aksine, yaptıklarınızın birçoğunu Allah'ın bilmeyeceğini sanıyordunuz. İşte bu sizin zannınız; Rabbiniz hakkında beslediğiniz-zannınız, sizi bir yıkıma uğrattı, böylelikle hüsrana uğrayan kimseler olarak sabahladınız." Şimdi eğer sabredebilirlerse, artık onlar için konaklama yeri ateştir. Ve eğer onlar hoşnut olma (dünya)ya dönmek isterlerse, artık hoşnut olacaklardan değildirler. (Fussilet Suresi, 19-24)
(Önlerine) Kitap konulmuştur; artık suçlu-günahkarların, onda olanlardan dolayı dehşetle-korkuya kapıldıklarını görürsün. Derler ki: "Eyvahlar bize, bu kitaba ne oluyor ki, küçük büyük bırakmayıp her şeyi sayıp-döküyor?" Yapıp-ettiklerini (önlerinde) hazır bulmuşlardır. Rabbin hiç kimseye zulmetmez. (Kehf Suresi, 49
Ey iman edenler, Allah'tan korkun. Herkes yarın için neyi takdim ettiğine baksın. Allah'tan korkun. Hiç şüphesiz Allah, yaptıklarınızdan haberdardır. Kendileri Allah'ı unutmuş, böylece O da onlara kendi nefislerini unutturmuş olanlar gibi olmayın. İşte onlar, fasık olanların ta kendileridir". (Haşr Suresi, 49)