Yüzünüz mü dönük, yoksa kuyruğunuz mu?
Efendim belki bir ışık olur diye bu acizane kul Menderes, bugün ikicik hikaye anlatacak. Belli mi olur? Bir bakarsın kimileri dinler sözümüzü de, nasihat alarak doğru yolu bulur.
Efendim bundan çok uzun yıllar önce katilin biri adam öldürmeyi kendine meslek edinmiş. Nefsine yenilerek öldürdüğü adam sayısı 1-2 derken 99"u bulmuş. Yaşlanmışta hani. Kalbine bir yumuşaklık gelmiş ve doğru yola erişmek için bir papazın yanına gitmiş. Papaza, Hayatım boyunca gözlerindeki yaşa bakmadan 99 kişiyi haksızca öldürdüm. Yaptıklarıma pişmanım. Artık doğru yoldan gitmek istiyorum. Bana doğru yolu gösterir misin der. Papaz; Sen 99 kişiyi öldürdükten sonra doğru yolu bulamazsın deyince adam Ha bir eksik ha bir fazla diyerek papazı da öldürür.
Papaz ile birlikte öldürdüğü kişilerin sayısı 100"e çıkan kişi doğru yolu bulmak için aranıp dururken, yolda adamın biriyle karşılaşır. Ona durumunu anlatır. Karşısındaki adam, Filanca köyde iyi insanlar yaşar. Oraya gidersen sana doğru yolu anlatırlar diyerek katile yolu tarif eder.
İyi insanların bulunduğu köye doğru yola çıkan katil, yolda fenalaşarak ölür. O anda rahmet melekleri ile ceza melekleri gelir. Rahmet melekleri, Onun yeri cennetlik. İyi insanların bulunduğu köye gitmek için yola çıktı derken, azap melekleri, Ne cenneti adam 100 kişiyi haksız yere öldürdü. Onu ancak cehennem paklar der. Rahmet melekleri ile azap meleklerinin çekişmesi üzerine Allahütealâ Cebrail Aleyhisselamı katilin öldüğü yerin ölçülmesi, kötü yere yakınsa cehenneme, iyi yere yakınsa cennete konulması için gönderir. Katilin öldüğü nokta ölçüldüğünde 1 karış iyi yere yakın olduğu anlaşılır ve cennete konulur.
İşte iyi insanlarla beraber olmak, onların bulunduğu yere doğru gitmek insanı azaptan kurtarıyor. Allah hepimizi iyi insanların bulunduğu selamet yurdunda yaşatsın ve iyilerle birlikte olmayı nasip etsin. Kötü işlerin peşinden koşmanın, nefse göre hareket etmenin, ortalığı bulandırarak balık avlamanın sonunu görmek için bu hikaye yeter.
Gelelim ikinci hikayemize. Günün birinde bilgisiz bir adam, vaaz eden birine şöyle seslenir; Minberde senden daha yüce söz söyleyen, senden daha güzel vaaz eden bir insanoğlu bile yok. Sana bir sorum var; ey akıllı kişi, bu mecliste sualime cevap ver der. Vaaz eden kişi, Estağfurullah bizim bilgimiz nedir ki. Deryada su katresi ama sorunuzu aklımızın erdiğince cevaplandırırız diye konuşur.
Bilgisiz kişi sorusunu sorar, Bir kalenin burcunun üstüne bir alıcı kuş otursa, başı mı daha üstündür, kuyruğu mu?
Vaaz eden kişi düşünür düşünür ve ibret olacak şu cevabı verir: Yüzü şehre, kuyruğu köye ise yüzü, bil ki kuyruğundan üstündür. Yok... Eğer kuyruğu şehre, yüzü köye ise o kuyruğa toprak ol, yüzünden yüz çevir. Kanadı olan kuş, yönüne doğru uçar gider
Şimdi buradan sormakta yarar var. Başta SUKAMA olmak üzere, bu şehrin parlamenterleri, yöneticileri, bürokratları, işadamları Samsun"a yüzünüz mü dönük, yoksa kuyruğunuz mu?
Hoşcakalın