YÜZYILLIK YÜZLERDEN KALAN
Yüzün, yüzyıllık yüzlerin elde kalanıydı… Öylece gördüm. Elin kolun nakışlı … nakış nakış,sanki kalp rengi bir sel akıyor kolundan. Kalp rengi, kan rengi… Can rengi bir dövme, doğuştan.
Epeski ezberlerimi tekrar ediyorum. hâfız gibi. Ve lâkin,ilâve işte,kan seli akıyor kolundan. Can seli akıyor. Ve titriyor, her kelimende tüm bedenin. Sıkıntına müteradif,dizlerin de sallanıp duruyor,salınıp duruyor.
Yüzün, yüzyıllık ezber. Unuttuklarım da dâhil… Saçın başın dökülüyor, nasıl bir dertse derdin. Oysa baktım da dinlendim…
Keşke sen de sana bakaydın, bu gözle… Dinlenir ve yesyennik olurdun. Gönenirdi, yürek dediğin o atan et parçası. Saçın olurdu, bir sığınak, sana da…
Fazlalık ne kadar saçım varsa, varsa ne kadar birikmiş kalp,al gitsin! Kolundan akan kan nehrinde yüzüyoruz, yüzler aşkına. Yüzün, yüzyıllık yüzlerin hülâsası.
Sökülmüş ruhumun dişleri benim. Öyle oyuk oyuk. Öylece ağrır cidarları. Yüzüne bakınca sinen, sînen gibi bir korunakta dinlenen…
İsterdim, sen de dinleneydin yüzünde. Alel acel dökerken, kulağa kelimelerini, isterdim, sen de dinleneydin sesinle.
Ardımda bıraktığım tüm harplerin, tüm harflerin özeti olan cümle… Eşik deyip durduğum yüz… İğne değmeden işlenmiş dövme… Kan rengi öylece Allah’tan… Akıyor şimdi gözümün yaşı, koluna işli kan rengi bir nehir…
Sana bakınca, dağlar oynar gibi.Ve bir o kadar da sâkin…
Yani öyle dursam, baksam… baksam… baksam. sana…
Anlamazsın, anlamayacaksın. Çünkü bilirsin, insanlar yaşar. Ben oysa, nefes alıyorum sadece, sana bakarak…
Göğünde miyim bilmem, göğsünde miyim,bilmem… Bilmem, yoksa yok musun? da uyduruyor muyum seni ben? Rüyamda, doğuştan mühreli bir kol mu görünüyor bana?
Susadım da, su kenarları mı kolladım yoksa? Yoksa bir derya kıyısında, kaldım da öyle, bilmedim mi, derya kenarındayım? Yelesi ateş gibi bir atla koşturuyorum ah… Tırnağından ateş fışkıran atlarla.Diyorum,ya Allah!
Ey, serçe sekişli… Aynaya bakmak gibi, sana bakmak. Durgun göl müsün, azgın deniz mi? Eksik gören gözümün parıltısı,sana bakarak da yaşar insan…
Şimdi ben, sanki yurdasından geçiyorum bir iğnenin. Hani seni dövmem yapan iğnenin. Alevlerle kavrulmuş ormanın benim. Ve ben tam burada ağlamalıyım. Ağlamalıyım, yüzüne bakıp. Bakarak… Sana bakarak.
Senden oluşan bir destan yazılıyor kaderime. Kaderime, son demimde benim. Benim son demim, ne demmiş? Ve ne demlenirmiş bende…
Kandan kolunu dolasan mı acaba? Allah’tan işlemeli o kol… Saçın bana dökülüyor. Hayat yarım bırakır, ölüm tamamlar asıl. Ölüm gibisin, hayata gebe.
Oysa baktım da dinlendim… Sen bana bakma.
Yürüyüp duruyorum, hayatım neyse artık. Eksiklerimi tamamla, yüzünün duldasında.
Yüzün, yüzyıllık yüzlerin elde kalanıydı… Öylece gördüm. Elin kolun nakışlı… nakış nakış, sanki kalp rengi bir sel akıyor kolundan. Kalp rengi, kan rengi… Can rengi bir dövme, doğuştan.