TEFEKKÜR
Dursen Özalemdar
ZALİM HÜKÜMDAR
Şeyh Sadi Şirazi’nin, edebiyatımızda yer etmiş bulunan “Bostan ve Gülistan” eserinde, günümüz yöneticilerine ibret olabilecek “Zalim Hükümdar” başlığı altındaki, İran’da cereyan eden bir olayı tasvir etmektedir.
“İran hükümdarından biri ! halkın malına el uzatmaya, kendi ahalisine eziyet etmeye başlamıştı. Zaman içinde bu zulüm o derece arttı ki, sonunda halk onun kötülüğünden usanıp, şerrinden korunabilmek için çareyi ülkesinden kaçmakta bulmuştu.
Halkı azalan bir ülkenin kudret ve kuvveti de azalır. Gelir seviyesi düşmeye, hazinesi boşalmaya başlar. Fırsat bekleyen düşmanlar, ülkenin sınırlarını her yandan zorlamaya başlamıştı.
Kim dar gününde yardımına koşacak birilerini görmeyi istiyorsa, bol gününde cömert olmaya çalışmalıdır. Parayla satın aldığın kulağı halkalı bir köleye bile iyi davranmazsan, kaçıp gider. Sen iyi davran ki, yabancılar bile kulağı halkalı kölen olsunlar.
Bir gün hükümdarın huzurunda “şehname” (Şeyhname;Meşhur İran şâiri Firdevsi’nin -934-1020 İran mitlojisini anlatan ünlü destan) okunuyordu. Sıra “Dehhak” (Halkına zülmeden bir Acem şahı. Feridun ise, daha sonra tahta geçen ve halkına âdil davranan İran Şahıdır.)saltanatının sona ermesi ve Feridun’un tahta çıkması” bölümüne gelmişti. Vezir şahına sordu ; “Feridun’un hazinesi, malı mülkü, ordusu, adamları yokken, nasıl oldu da tahta erişebildi ?”
Şah manalı bir şekilde baktı ve şöyle dedi ; “Biliyorsun ki bir kısım halk, israrla ona yardım ettiler, Çevresine toplanıp kendisine destek oldular.”Vezir her şeyi göze alarak taşı gediğine koydu: “Saltanata sahip olmanın halkın desteğiyle olduğunu kabul ediyorsunuz da, neden halkınızı dağıtıp komşu ülkelerde perişan ediyorsunuz? Yoksa tahttan vazgeçmeyi mi düşünüyorsunuz? Akıllı bir sultanın, ordusunu ve halkını bütün cânıyla sevmesi ve her zaman onların arkasında olması lazımdır. Çünkü sultan, askeri ve halkının gücü sayesinde kudretini yürütür.
” Hükümdar dersini almış görünüyordu ; “Peki vezir, dağılan asker ve halkımın yeniden toplanması için ne yapmam gerekiyor ?” Vezir hemen cevap verdi , “Sultan cömert, eli açık, kerem sahibi olmalıdır ki, halkı onun çevresinde toplanabilsin. Merhametli olmalıdır ki, her kes onun sayesinde ülkesinde rahat ve huzur içinde yaşayabilsin. Sizin yönetiminizde bunların ikisi de yok ! Nasıl ki kurdun elinden çobanlık gelmezse, zalim adam da hükümdarlık yapamaz. Saltanatının temelini, zülüm üzerine kuran padişah, kendi tahtının temelini yıkmış olur.”
Birden, şahin kaşları çatıldı, yüzü sarardı, gözleri büyüdü. Vezirin sözleri canını sıkmıştı. Adamlarına büyük bir öfke içinde bağırdı; “Susturun şu haini!”
Adamları veziri kıskıvrak bağlayıp zindanın yolunu tuttular. Aradan çok zaman geçmedi, Sultanın amca çocukları saltanat dava edip isyan ettiler. Ordu hazırlayıp tahtı istediler. Şahın zulmünden usanıp komşu ülkelere dağılan halk, koşarak yeni orduya katılmaya başladı. Şahın gücü azalırken, düşmanları güç kazanıyordu, Sonunda sultan yenilerek tacı da tahtı da kaybetti.
Bir hükümdar kendi halkına eziyet ederse, dar gününde dostu bile onun en amansız düşmanı kesilir. Sen halkınla güzel geçin ki, düşmanın saldırısından korkmayasın, Çünkü adaletli bir sultan için halkının hepsi askerdir. Kim dar gününde yardımına koşacak birilerini görmeyi istiyorsa, bol gününde cömert ve adaletli olmalıdır. . .