"Zalimin zulmü varsa mazlumun Allah'ı vardır" atasözü, sadece tecrübelerden süzülerek söylenmiş ve yaşama fırsatı bulmuş bir cümle değildir. Bu cümle, sadece toplumsal bir kanaati de ifade etmez; duayı ve sonuçlarını, kulun Rabbı ile olan ilişkilerini, yanlışın mutlaka karşılığının görüleceğini, hak ihlâlinin beklenmedik bedellere dönüşeceğini ifade eder. Çok insan vardır ki, bu cümlenin verdiği güçle yaşar, çok insan var ki bu cümlenin karşılığını düşünerek rahat nefes alır, çok insan vardır ki bu cümlenin etkisiyle gönlü özgür yaşar.
Bir zalim, binlerce mazlum oluşturur. Her mazlum birer masumdur. Mazlumun ve masumun sesi, hatta nefesi hiç bir engel tanımadan Allah'a ulaşır. Bunun için de, konunun anlatılmasında; "mazlumun ahı zalimin felâketi olur" diye toplumsal bir tarif yapılmıştır. Zaman zaman, toplum içinde zalimlerin zulmüne ve mazlumların ahı görülmektedir. Hiçbir mazlumun göz yaşının ve ahının yerde kalmadığı söylenmektedir.
Zulmü kimin yaptığı hiç önemli değildir. Hatta kime ve neden yapıldığı da önemli değildir. Zulüm; kime ve kim tarafından yapılırsa yapılsın büyük günahtır ve hak ihlâlidir. Allah'ın yarattığı hiçbir canlıya zulüm edilemez. Böcek de çiçek de, hayvan da insan da, kâfir de müslüman da bu değerlendirmede aynı kefededir. Cezayı gerektiren suç varsa bile, cezanın ödeme ve ödetme şekli zulüm değildir.
Dua; mü'minin hem manevi silahı, hem de ilâhı ile olan diyaloğudur. Dua ile Rabbına iltica edeni; Rabbı yalnız ve yardımsız bırakmayacaktır. Rabbı ile diyaloğu iyi olanı; Rabbı şerlerden ve şerlilerden koruyacaktır. Mazlumun duası, diğer dua kategorilerinden çok farklıdır. Zulüm; hak edilmeyen bir ceza şeklidir. Zulüm yapan zalimdir, zulme muhatap olan mazlumdur. Zalim kimse gücünü; imkanından, makamından, ünvanından, pozisyonundan, soyundan alır, mazlumun gücü ise duasıyla iltica ettiği yüce Yaratandandır.
Allah c.c. has kullarını zalimlerden korur, kullarını zalimlerden uzaklaştırır. Kul bunu anlamasa bile, Rabbı onun için hayırlar murad etmiştir. Kulun etrafındakileri; Allah oradan uzaklaştırmışsa, buna sevinmek gerekir. Zira Allah; o kimselerin plânını ve tuzağını görür, konuştuklarını duyar, düşündüklerini bilir. Bunun için de; dua ile kendisine iltica eden kulunu, etrafındaki şerlilerden korumayı murad etmiştir. Yeter ki, Mü'min; Rabbına iltica etmeyi becerebilsin, duasıyla Rabbına kulluğunu bildirsin.
Dua; şerlerden ve şerlilerden sahibini mutlaka korur. Bu; ilahi bir tahüttür. Mazlumun ahı bile duadır. Onun göz yaşı yeri göğü inletir. Zalimin felâketi; yaptığı zulüm nedeniyle aldığı beddualarla şekillenir. Allah c.c. mazlum kulunun hakkını zalimden mutlaka alır. Zalimin, en mutlu olduğu ve de yardıma ihtiyaç duyduğu bir zaman ve dönemde, zulmettiği mazlumların hakları kendisinden kainatın sahibi Allah tarafından, herkesin gözü önünde alınır. Ahirete konu olan ceza da ölümden sonra, kabir hayatıyla başlar, mahşerle devam eder, cehennemi bir mekânla da netleşmiş olur.
Hiçbir varlık, sorumsuz ve sorgusuz değildir. Kendini güçlü gören ve Allah'a kafa tutan Nemrut bir sivri sineğe mağlup olmuş, Hz. Musa'yı yer yüzünden silmek isteyen Firavun denizde boğulmuştur. Her dönemde zalimler vardır. Tarihin tamamı zalimlere şahitlik etmiştir. Mazlumlar, zalim eliyle ya şehit olmuş ya da günahları bağışlanmış, zulmeden zalimler ise helâk olmuştur. Zalim hiç bir zaman huzur ve mutluluk görememiştir.
Mazlumlar, kendilerine zulmedenlerin son dönemlerini görmek için dua eder, niyâzda bulunurlar. Çoğusu da, bu dualarının tecellilerine şahit olurlar. Hiçbir mazlumun ahı yerde kalmamıştır, kalmayacaktır. Bu ilahi teminat altındadır. Mazlumlar üzülmemeli, çünkü onların haklarını yüce Allah korumaktadır. Zalimin zulmü varsa mazlumun da Allah'ı vardır. Mazlumun ahı; zalime karşı Allah'a şikayettir, zalimin felâketi için bir davettir.