Zulüm, İslam dininde büyük bir günah olarak kabul edilen ve insanlık onuruna aykırı olan bir haksızlık türüdür. Zulüm, bir insanın ya da topluluğun haklarının gasp edilmesi, adaletin çiğnenmesi ve güç sahibinin başkalarına haksızlık yaparak baskı kurması anlamına gelir. İslam ahlakı ve hukuku, zulmü şiddetle kınar ve adaleti savunur.
Zulüm, geniş bir anlam çerçevesii içinde ele alınabilir. Bir bireye karşı yapılan fiziksel şiddet, malına zarar verilmesi, iftira atılması veya haklarının çiğnenmesi zulüm olarak kabul edilebilir. Aynı zamanda, bir topluma karşı yapılan sistematik baskılar, haksız yasalar veya insan haklarının ihlali de zulüm kapsamına girer. Kur'an-ı Kerim, zulmü birçok ayetle kınar ve zalimleri uyarır. Allah, zalimlere bu dünyada da da ahirette mutlaka bir karşılık vereceğini vaat eder.
Kur’an’da zulümle ilgili birçok ayet bulunmaktadır. En'am Suresi 45. ayet, zalimlerin helak olacağına dair güçlü bir mesaj vermekte ve "Zulmedenler kökünden kazındı. Hamd âlemlerin Rabbi Allah’a mahsustur" buyurulmaktadır. Bu ayet, zulmün karşılıksız kalmayacağını ve adaletin mutlaka gerçekleşeceğini vurgulamaktadır. İslam, dünya üzerinde adaletin sağlanmasını, haksızlıkların ortadan kaldırılmasını ve mazlumların korunmasını ilke edinmiştir.
Hz. Muhammed (sav) başta olmak üzere tüm Peygamberler zulmeden zalimlerle mücadele etmişlerdir. Peygamberimizin, hayatı boyunca adaleti savunduğu, zayıf ve mazlumların hakkını koruduğu bilinir. Bir hadisinde, “Zulme sessiz kalan dilsiz şeytandır” buyurarak, zulme karşı durmanın ne kadar önemli olduğunu vurgulamıştır. Bu hadisten de anlaşılacağı üzere, Müslümanların sadece zalim olmamaları değil, zulme sessiz kalmamaları da gerekmektedir. Peygamber Efendimiz ayrıca, kıyamet günü mazlumun hakkının zalimden alınacağını ifade etmiştir. Bu, zalimlerin bu dünyada olmasa bile ahirette hesap vereceğine dair önemli bir uyarıdır.
İslam, zulmün karşıtı olan adaleti tesis etmeyi temel bir hedef olarak belirlemiştir. Adalet, İslam hukukunun ve ahlakının temel taşıdır. Nisa Suresi 58. ayette adaletin önemi şu şekilde ifade edilmiştir: "Şüphesiz, Allah size, emanetleri ehline vermenizi ve insanlar arasında hükmettiğinizde adaletle hükmetmenizi emreder."
Bu ayet, yöneticilerden sıradan bireylere kadar herkesin adaletli olması gerektiğini vurgular. İslam’da adalet, sadece hukukî ve sosyal hayatla sınırlı değildir; aynı zamanda bireyin kendi iç dünyasında da adil olması gerekmektedir. Nefsine zulmetmek, yani kendini haksızlığa sürüklemek de bir tür zulüm olarak görülür.
İslam inancına göre, bu dünyada zulme uğrayanlar ahirette mutlaka adaletle karşılanacaklardır. Zalimlerin cezası ise büyük olacaktır. Ahiret inancı, Müslümanlar için bu dünya üzerinde zulüm görseler bile umutlarını diri tutmalarını sağlayan önemli bir unsurdur. Zalimler, İslam’a göre sadece dünyada değil, ahirette de karşılığını görecekler, perişan olacaklardır. Kahrolmak zalimlerin göreceği hüsrandır.
Ali İmran Suresi 182. ayette, Allah zalimlere vereceği cezayı şöyle bildirir: "Bu, kendi ellerinizle işlediğinizin karşılığıdır. Yoksa Allah kullarına zulmedici değildir."
Bu ayet, Allah’ın adaletinin her şeyin üzerinde olduğunu ve kimseye haksızlık yapmayacağını vurgulamaktadır. Zalimler mutlaka yaptıkları haksızlıkların cezasını çekeceklerdir.
İslam, zulmü reddeden ve adaleti hayatın her alanında tesis etmeyi öğütleyen bir dindir. Zulüm, bireyler ve toplumlar arasında büyük bir ahlaki çöküşe yol açan günahtır. Kur’an ve hadisler, zulmün insanlık onurunu zedelediğini, mazlumların korunmasını ve adaletin üstün tutulması gerektiğini sıkça vurgular. Zulmün karşılığı hem bu dünyada hem de ahirette verilecektir, bu yüzden İslam’da zulümle mücadele, imanın ve ahlakın bir gereğidir.
Allah, zalimlerin yaptıklarını görmekte ve bilmektedir. Kahrolsun zalimler diye dua eden mazlumların duası kabul olur, duanın tecellisini mazlumlar dünyada görmese de ahirette zalimlerden haklarını alacaklardır. İlahi vaad böyledir. Zalimler, dünyada da huzurlu değillerdir. Zalimlikleri huzursuzluk olarak beyinlerini yemektedir. Kendini ilâh ilan eden Nemrutun küçücük bir sivri sinek tarafından hüsrana uğratıldığı gibi tüm zalimler de huzursuzluk virüsüyle kahr olacaklar, hüsrana uğrayacaklardır.
Allah adaleti esas olarak vaad etmiş, her türlü haksızlığı ve hak ihlalini de zulüm olarak bildirmiştir. En küçüğünden en büyüğüne kadar tüm zalimler yaptıkları zulmün ve hak ihlallerinin karşılığını görecektir. Üzücü olan müslümanların da birbirlerine haksızlık yaparak zulüm fiilini işleyip zalim olmalarıdır. En hafif haliyle; diğer insanın hakkına müdahil olacak her tür söz, tavır, davranış ve eylem zulümdür. Zalimler kahrolsun...