Hırsızlık; dinimizde haramdır. Kur’an ve Sünnete göre büyük günahlar içerisinde zikredilir. Hırsızlık; toplum düzenini olumsuz etkileyen ve karşı tarafın bilerek ya da bilmeyerek mağdur olmasına, diğer tarafın da istifade etmesine neden olan fiillerdir. Hırsızlık yapan, hem dini hukuka, hem de medeni hukuka göre cezalandırılması gereken kişidir. Dini hukuka göre hırsızlık yapana, hırsızlık yaptığı organ kesilmek suretiyle ibret için caydırıcı olması bakımından dünyevi ceza verilir, ahiretteki cezayı bu dünyevi ceza ortadan kaldırmaz. Hırsızlık yapan kişinin tövbe etmesi, Allah c,c.’ın tövbesini kabul etmesi gerekir. Dini hukukla idare edilmediği için, dinin gerektirdiği bu ceza şekli ülkemizde uygulanamaz, ancak uygulandığı bazı ülkeler vardır.
Günümüz medeni hukukunda hırsızlığı tarif eden ve cezasını ifade eden hükümler vardır ve uygulanmaktadır. Hırsızlara, suçun şekline ve mahiyetine göre değişen cezalar verilmektedir. Maide suresi 38.ayette Yüce Rabbımız, hırsızlık yapanın cezalandırılması gerektiğini bildirir. Peygamberimiz (s.a.v.) de bir Hadis-i şerifte de, “Sizden öncekiler, nüfuzlu biri hırsızlık yapınca, serbest bırakırlar, güçsüz biri hırsızlık yapınca, ona ceza verirlerdi. Bu yüzden helak oldular” buyurmuştur.
Belirttiğimiz bu hususlar maddi hırsızlıkları ifade etmektedir. Bir de, ruh hırsızlığı, inanç hırsızlığı, mana hırsızlığı, gönül hırsızlığı, zaman hırsızlığı gibi birçok başlık söylenebilir. Günümüz yaşam akışı içerisinde maddi hırsızlıklar kadar diğerlerini de görmekteyiz. Bu hırsızlıkların sonuçları da maddi olmasa bile insanların canını yakmakta mağdur olmalarına neden olmaktadır. Mesela; zaman hırsızlığı, günümüzün en büyük hastalığıdır. Zamanımız büyük ölçüde çalınmaktadır ve bunun da farkında olunmamaktadır.
Neredeyse herkes zamanın çalınmasına gülerek katkıda bulunmaktadır. Sanal dünya zamanımızın büyük bölümün almaktadır. Buna paralel olarak da mutluluğumuzu, aile düzenimizi, yaşam akışımızı da bozmaktadır. Farklı ama görünmeyen, gözlerimize ve gönlümüze hitap eden, gerçek kişilerle değil, klavye ile yürütülen bir yaşam biçimi, ilişki şeklidir. Faydalı işlerle geçirilecek zamanın büyük bölümü klavye üzerinden hoş olmayan ve fayda sağlamayan lüzumsuz yazışmalarla geçirilmektedir. Bu, zaman hırsızlığıdır. Zaman, bunu oluşturan sistematik yapı tarafından çalınmakta, klavye başında olanlar da kendi aleyhlerine de olsa bu hırsızlığa katkıda bulunmaktadır. Televizyon seyretmek de zamanımızın büyük bölümünü almaktadır. Akşamları günün stresini magazinel ve topluma faydası olmadığına inandığımız programları seyretmekle geçirmek zaman hırsızlığına katkı sağlamaktır. O süre içerisinde her akşam ortalama 150 sayfalık bir kitap, istenirse okunabilmektedir.
Geçmişin kıraathane ve kahvehane kültürü günümüzde kumarhane kültürüne dönüşmüştür ki hiç kimseye faydası yoktur. İnsanların bir çoğu, zamanlarının bir çoğunu adı kahvehane olan ama kumarhane işlevi gören bu mekanlarda geçirmektedir. Bunların tamamı zaman hırsızlığıdır.
Zamanımızı çalan bu sistematik yapıya karşı kendimizi ve çocuklarımızı korumamız üzerimize haktır. Bu hırsızlık yöntemine karşı faydalı yapılar geliştirerek neslimizi korumalı, zamanımızı boşa harcamamalıyız.
Peygamberimiz, önemle iki konunun altını çizmiş ve insanların sağlıklarıyla zamanlarını iyi değerlendirmediklerine işaret etmiştir. Hem beden, aile ve kul hakkı olması, hem de elde edilecek mükâfatlara engel olması bakımından zamanın faydalı işlerle geçirilmesi Müslümanın yaşam şekli olmalıdır.