Konumuza girmeden bir iki hususa değinmek istiyorum. Birincisi bazı insanlar ötede beride, sokakta tek başlarına gezebildiklerini, düşmanlarının olmadığından dem vumuşlar.
Bu konuda acizane bu fakirin de söyleyecekleri var. Söyleyeceklerin nelerdir derseniz; "Adamın birisi bir topluma gidip bana kimse bir şey söyleyemez, ben o kadar delikanlı adamım" deyince mecliste bulunanlardan birisi bunu kafaya takıp o sözü söyleyeni takibe almış. Sahte kahraman kahveye oturmaya gidince takipçisi de gitmiş. Sahtekâr bir masaya oturmuş sonradan gelen birisi 'kalk o masadan, ben oturacağım' deyince, masadan kalkıp başka bir masaya gitmiş. Daha sonra yeniden gelen birisi tekrar masadan kaldırmış ve sahtekâr neredeyse kahvehanedeki masaların tamamını dolaşmış. Durumu gören takipçi, 'Sana laf söyleyenin.........' deyip oradan ayrılmış.
İnsan hangi mesleği yaparsa yapsın doğruları, ilkeleri, inandığı şeyleri ve manevi düşüncesi olmalı ve bu düşünceler doğrultusunda, yanlışların karşısında, doğruların yanında olmalı ve bu uğurda mücadele etmelidir. Böyle bir mücadeleyi yapan insanın da dostları ve düşmanları olur. Onun bunun kı.ını yalayarak, bugün yaptıkları haberi yarın inkar ederek, ağa babalarının ve egemen güçlerin istekleri doğrultusunda mesleklerini yapanların, elbette düşmanı olmaz. Adamın dediği gibi 'Onları söyleyenin.......'
İşini adam gibi dürüst yapıp. ilkeli duruşu nedeniyle ve şehirdeki yanlış adamlara karşı duruş gösteren insanların düşmanları da olacak, dostları da olacak. Siz hiç yalakaların, şebeklerin, kılkuyrukların düşmanlarını gördünüz mü? Göremezsiniz çünkü onlar rüzgara göre yelken açarlar. Yürüyen gemiye binerler, onlarda vicdan değil cüzdan vardır. Ama konuştuklarında mangalda kül bırakmazlar. Onlardan daha delikanlı, daha dürüst, daha ilkeli adam da yoktur! Bu tür insanları toplum çok iyi tanıyor ama kimse sesini çıkaramıyor. Çünkü çıkarması halinde seslerini dıyurma imkânları yok bu insanların. Toplumun sesli azınlığının sesi olan bu zavallılar, sessiz çoğunluğun onlarla ilgili düşüncelerini bilseler de onlar için vicdan değil cüzdan önemli olduğundan umursamazlar.
Gelelim asıl konumuza; geçtiğimiz hafta konkordato ilan ederek borç erteleme talebinde bulunduğunu öğrendiğim KÖYTÜR tavukçuluk için fevkalade üzüldüm. Neden üzüldün derseniz, KÖYTÜR şehrimizin ulusal markası olan bir-iki kurumdan birisidir. Ayrıca işletmenin sahipleri olan Sinan Çakır, Musa Çakır ve Kenan Çakır tanıdığım dürüst insanlardır.
Onlar böyle bir çareye başvurmuş iseler mutlaka başka çareleri kalmadığından başvurmuşlardır. Ben iflas etmesi muhtemel işletmelerle ilgili, zaman zaman önceden toplumu uyarırım ki üçüncü şahıslar zarar görmesinler. Ama bu işletme çok farklı bir işletme. İl hacmi çok yüksek, yaklaşık beşbin çalışanı olan, yüzün üzerinde irili ufaklı tavuk çiftliğinin çalıştığı, bölgenin ciddi anlamda lokomotifi olan bir işletmeydi.
Ben de Tavuk çiftlikleri yaptım. Birisi bitti, ikincisi bitmek üzere.
İlk kümesimi Çerkes'te bulunan Ülker Grubuna ait AYTAÇTavukçuluk'a verdim. Bunu yapma nedenim, KÖYTÜR'e rakip çıksın diye değil, tam aksine bölgede iki firma olursa KÖYTÜR'ün yükü hafifler, üreticiler biraz daha rahatlar amacıylaydı. Ancak AYTAÇ'la çalıştığım bir yıllık süreçte kendilerinden hiç memnun kalmadım. İlk civciv geldiğinde bizlere söyledikleri ile bugünkü durum arasında uçurumlar var.
AYTAÇ Kurumsal firmadır, bugün ne diyorsa yarın da aynı şeyi der, diye düşündük ama nafile. İlk başladığımızda verdikleri fiyatı, aradan iki ay geçince değiştirdiler. Aradan bir kaç ay daha geçince, tam üç buçuk ay bize civciv göndermediler. Neden göndermiyorsunuz dediğimizde, yeniden fiyatı geri çekeceklerini aksi halde civciv göndermeyeceklerini söylediler. Mecburen kabul edip civcivi aldık.
Ama aradan henüz iki ay daha geçmeden 200 Km' nin üzerindeki kümeslere, üç ay daha civciv göndermeyeceklerini, üç ay sonra da durumun ne olacağının belli olmadığını söylediler. Şirketin, Ömer Bey isimli bir yöneticisi var. Adamla
görüşmek dillere destan. Kimsenin telefonuna çıkmaz, kimseyle görüşmez, saldım çayıra, mevlam kayıra misali iş yapmaya çalışıyoruz. Şimdi de 33 günlük hayvanımıza hastalık vurdu. Adamlara durumu ilettik birşey olmaz, diğer kümeslerimizde de sıkıntı var gelip alacağız dediler. Aradan bir hafta geçti gelmediler ve 20 bin hayvan öldü.
Şehrimizde bulunan KÖYTÜR bölge için bir şans olduğunu unutmamak lazım. Bu insanlara destek olmalıyız, öncelikli olarak siyasetçiler destek olmalı, kredi erteleme, v.s. ne gerekirse destek olmalılar.
Vezir Hazretleri, Kayınçosu ekonomik sıkıntıya girdiğinde, iş adamlarını toplayıp onlara daire sattırıp kayınçosunu kurtardığı gibi, şimdi de Sinan Çakır'ın önüne geçip Ankara'nın yolunu tutması gerekmez mi? Ama hiç oralı olmaz. Çünkü onun da yürüyen gemiyledir işi. Duran gemiye asla binmez! Şehrimizin önemli bir ülke markası olan KÖYTÜR'le ilgili hepimiz üzerine düşeni yapmalı, bu insanlara destek olmalıyız, diyerek sözlerime son veriyorum. Kalın sağlıcakla.