Zehir yuttum. Ya sen!
Malatya"da görev yaptığım sırada yirmiküsür tane ekmek fırını bulunan bir Ekrem ağabeyimiz ile tanışma şerefine nail oldum. Ekrem ağabeyle dostluğumuz kısa sürede gelişti. Her akşam bir garibana misafir olmayı adet edinen Ekrem ağabey, gel zaman git zaman bu misafirliklerine beni de götürmeye başladı. Çevresindekilerin tespit ettiği garibanların evlerinde çaylarını içiyor, odunu kömürü olmayanlara yardım ediyordu. Kimin başı sıkışsa Ekrem ağabey yardım elini uzatıyor, Veren de Allah alan da diyordu. Parası olduğu halde lüks yaşamıyor, dişinden tırnağından arttırdıklarını fakirlere dağıtıyordu. Bu arada vergisini de adam gibi kılı kılına ödüyordu.
Hiç unutmam bir gün Malatya"da beraber geziyoruz. Gözüne boş bir daire takıldı. Hemen kardeşini arayarak, Mustafa bu evi araştır. Eğer satılıyorsa alalım. İleride büro filan yaparız dedi. Aradan ne kadar zaman geçti bilmiyorum, kardeşinden bir telefon geldi, Ağabey o evin sahibi zaten bizmişiz dedi. Gerisini siz düşünün.
İşte Ekrem ağabey böylesine varlıklı bir insandı. Ama varlık hiçbir zaman onu böbürlenmeye itmemiş, bilakis daha çok tevazu gösterir hale getirmişti. Kardeşinin telefonu üzerine bana döndü ve Komutan görüyorsun değil mi? Kendimize ait olan şeylerden haberimiz yok. İnan ki bu serveti kazanmak için çok çaba sarf etmedim. Ben sadece ve sadece insanlara yardım etmek için çalışıyorum. Allah"ta bana bu çabamdan dolayı misli misli veriyor. Eğer ki bu kul Ekrem, bir nebze garibanların yanından ayrılsın, ne malım kalır ne de mülküm. Dışarıda üşüyen bir çocuğu kendi çocuğumdan ayırt ediyorsam eğer, Allah benim belimi 70 yerden kırsın. Biz bu dünyaya boşuna gelmedik komutan. Her şehirde bu düşüncede insanların yaşamasını ne kadar arzu ederim bir bilsen dedi.
Evet, böylesine bir insanla tanışmayı nasip ettiği için Allah"a şükürler olsun. Dün Samsun"da içler acısı bir olay yaşandı. Samsun"un Gazi Mahallesi Gölcük Sokak"ta yaşları 8 ila 15 arasında değişen 3 kardeş ile özürlü anneleri, borusu olmayan sobadan sızan karbonmonoksit gazından zehirlenerek hayatını kaybetti. Ailesinin geçimini sağlamak için şehir dışında pazarcılık yapan özürlü baba Aydın Uygun, olaydan komşularının aramasıyla haberdar olunca dünya üzerine yıkıldı.
Dün bütün gün yoğun telaşla geçti. Kokteyl sonrası öğrenebildim olayı. Haberim olunca başımdan aşağı kaynar sular döküldü. Söylendim kendi kendime. Neredesin Ekrem Ağabey dedim. Kendi çocuklarımdan ayırt ediyorsam, Allah benim belimi 70 yerden kırsın dediğin evlatların öldü. Sen neredesin Ekrem ağabey?
Ben çaresiz bir müflis, zehir yuttum.
Ya sen!
Neredesin?