Yoksulun zengindeki hakkı olan zekat, bereket, temizlik ve arınma anlamlarına gelir.
Sahip olunan servetten, belirli miktarını fakirlere vermektir.
Zekat farz bir ibadettir, terki günah, inkarı küfürdür.
Kişiyi cimrilikten kurtaran zekat ibadeti fakirle zengin arasında sosyal bir bağın kurulmasını da sağlar.
Zekat herkese farz olmadığı gibi herkese de zekat verilmez.
Kimlerin zekat vereceği ve zekatın kimlere verilmesi gerektiği Kur’an-ı Kerim’de, Hadis-i Şeriflerde ve fıkıh kaynaklarında belirtilmiştir.
Hür, akıl-baliğ ve Müslüman bir kimse nisap miktarı mala sahip olduğunda ve bu malın üzerinden de bir kameri yıl geçtikten sonra malının kırkta birini zekat olarak vermekle yükümlüdür.
Çocuklar, mecnunlar ve gayri Müslimler mal sahibi olsalar bile zekatla mükellef değildirler. (80,18) gram altın, 561 gram gümüş veya bunların değerinde para ya da ticaret malına sahip olan nisap miktarına ulaşmış demektir.
Fakirin menfaatı doğrultusunda nisap tercihi yapmak daha faziletlidir.
Elde bulunan servetin artıcı olması ve elimizde bir kameri yıl bulunmuş olması esastır.
Mallarda hakiki ve takdiri çoğalma söz konusudur.
Ticaret mallarında hakiki artıcılık, altın ve gümüşte ise takdiri artıcılık vardır.
Ticaret alacakları ile sağlam borç alacaklarının da zekatı verilmesi gerekir.
Ana, baba ve daha yukarılarına, evlat, torun ve daha aşağılarına, zenginlere ve gayri müslimlere zekat verilmez.
Kur’an-ı Kerimde zekat verilebilecek kimseler şöyle sıralanmıştır.
Fakirler, yoksullar, yolda kalmışlar, borçlular, hizmetçiler (köleler), Allah yolunda gayret sarf edenler, kalpleri İslama ısındırılmak istenenler ve zekat toplayan memurlar.
Zekat verirken en yakından başlayarak, önce kardeş, dayı, teyze ve çocukları, sonra yakın komşular ve arkadaşları tercih etmek esastır.
Zekat verenlerle ilgili olarak Yüce Allah tövbe süresi 103. ayette şöyle buyurmaktadır; “Onların mallarından sadaka al ki, bununla kendilerini (günah ve cimrilikten) temizlemiş, (sevaplarını) bereketlendirmiş olsunlar.”
Ayet-i Kerime bize, malların zekatını vermekle temizleneceğini ve bereketleneceğini hatırlatmaktadır.
Tersinden baktığımız zaman zekatı verilmeyen mal dinen temiz sayılamayacaktır.
Çünkü o malda yüce Allahın tayın ettiği ölçüde, fakirlerin hakkı vardır.
Başkasına ait mal bizim malımızın içerisindedir ve biz başkasına/fakire ait olduğu yüce Allah tarafından belirtilen malı kendimiz, ailemiz ve işlerimiz için harcamaktayız.
İşte bu harcamanın bereketsiz olacağı, elimizde bulunan diğer servet ve sermayemizi de kirleteceği Ayet-i Kerimede ifade edilmektedir.
Zekat sahibini cimrilikten ve yoksullara/fakirlere, ihtiyaç sahiplerine ihanet etmekten korur.
Zenginle fakir arasında sevgi ve saygı bağının oluşmasını sağlar. Servet düşmanlığına mani olur, kişiyi ahiret mutluluğuna ulaştırır, haset ve fesatlığın ortadan kalkmasına yardımcı olur.
Peygamberimiz bir Hadis-i Şerifte; “Yüce Allah verilen sadakaları kabul eder ve o sadakaları çoğaltır, büyütür, kıyamet günü sahibine verir” buyurmuştur.
Eğer zekatla mükellef durumda isek, mutlaka zekatımızı verelim, bunun bize dünyada da ahirette de müspet dönüşümünün
Zekatı verirken çok dikkatli olalım ve karşımızdakini asla incitecek bir tavır içerisinde olmayalım.
Zekatı verdiğimiz kimseden her hangi bir beklentimiz olmasın, yumuşak, nazik bir yöntem ve üslupla ve karşımızdakini onura da ederek zekatımızı verelim.