Zenginin gönlü fakir, fakirin gönlü zengin

ZENGİNİN GÖNLÜ FAKİR, FAKİRİN GÖNLÜ ZENGİN.

 

Birkaç gün önce sabah saatlerinde üst üste telefonum çaldı. Cevap verdim. Karşı taraftan konuşan kişi Samsun"un tanınmış yüklenicilerinden biriydi. Bana Atakum"da oturan

bir hayvan severin sokakta bakmış olduğu, belediye tarafından kontrol altına alınmış köpeklerinden dolayı bir sıkıntısının olduğunu, kendisinin de bu kişileri iyi tanıdığını Türkçe bilmedikleri için de yardımcı olmak istediğini söyledi. Sorunun ne olduğunu bilirsem telefondan da yardımcı olabileceğimi söyledim. Fakat bu bey,  isterseniz sizin derneğinize bu bayanı getirip tanıştırayım dedi. Derneğimizin yeni kurulan bir dernek olduğunu,  şimdilik çok küçük bir yerde idare ettiğimizi ve kendilerini orada rahat ettiremeyeceğimizi söyledim. Bunun üzerine bu kişi hayvan severimizin yanına beni götürebileceğini söyledi ve nihayet arabası ile alarak hayvan severimizin yanına gittik. Yolda giderken,  çok hayırsever olduklarını, hatta birçok kişinin okuması için seferber olduklarını, toplumsal duyarlılığa sahip insanlar olduklarını söyledi.

Samsun"umuzun ileriyi gören reformcu insanlara ihtiyacı olduğunu düşünüyorum.

Samsun"da 2002 yılında kurmuş olduğum Samsun Hayvanları Koruma ve Yaşatma Derneği" nin çalışmalarını yaparken, hasta ve yaralı sokak hayvanları için bir bakımevi düşüncemin olduğunu, hatta 5199 sayılı hayvanları koruma kanunu na göre Türkiye"de ilk defa bu amaçla kullandırılmak üzere yer tahsisi yaptırdığımı ve A.B kriterlerine uygun projesini de çizdirdiğimi söyleyemedim. Hatta 2. Ölçekli alt yapı hibe proğramı çerçevesinde hazırladığım 950 bin Euro"luk bu projeyi A.B ye gönderdiğimizi, onayı gelmeden projeyi gerçekleştireceğimiz yerin o köyün muhtarı tarafından asılsız iddiaları sonucu iptal edildiğini ve daha bir çok konuyu söyleyemedim. Bundan birkaç ay öncesinde bu derneği kapatarak Karadeniz Bölgesi"ni kapsayan İnsan- Hayvan ve Doğa Kaynaklarını Koruma Derneği"ni kurduğumu ve bu derneğin çatısı altında bu çalışmayı devam ettirmek istediğimi söyledim. Bunun üzerine ellerinden ne geliyorsa yardımcı olabileceklerini söyledi. Ben çok memnun olmuştum. Nihayet aileme ait olan bu yerde bir şeyler başlanabileceğini düşünerek sevinmiştim.

Daha sonra hayvan sever bayanımızın evine geldik.  Kendisi alman bir bayan ve Türkçeyi çok az konuşabiliyordu. Bu beyefendi tercümanlık görevini üstlendi ve beraberce sorunu çözmeye çalıştık. Sonra bu evden ayrılırken evine misafir olarak gittiğimiz bayan ile tekrar görüşmek zorunda olduğumuzu söyleyerek, birbirimize telefon numaralarını verdik ve o evden ayrıldık.

Geri gelirken bu yüklenici bey, o akşam Samsun dışına bir iş için gideceğini ve gelince bu konu hakkında oturup konuşabileceğimizi söyledi. Ben yönetim kurulu üyelerime bu konudan bahsederek ne yapmamız gerektiğini sordum. Onlarda çok sevindiler ve bu beyi görmeden kendisine minnettar kaldılar.

Çok geçmeden birkaç gün sonra beyefendiyi arayarak bu konu hakkında derneğimize nasıl yardımcı olabileceklerini sordum. Kendisi bir projemizin olması gerektiğini ve bu projeyi belediye başkanlarına getirmemizi sonra da üç, beş ( kendi tabiri ) kimden ne bağış toplanırsa bunu yapabileceğimizi söyledi. Ben şaşırdım. Çünkü bizim parayla pulla işimiz yok. Ayrıca bizim projemiz var ve biz kendisinden projeyi yapmasını istemedik. Biz bu yerin çevrilmesi konusunda kendilerinden destek istedik.

İşin enteresan tarafı,  birkaç gün öncesinde çok hayırsever olduklarını iddia eden beyefendi iş icraata gelince bir den bire ne olduysa hayırsever olmamaya karar verdi. Dahası,  benimle konuşurken sözlerinin arasında;

Aslında, benim sizi o bayanla tanıştırma sebebim, kendilerinden  bir iyilik görmüştüm,  bunun karşılığı olarak, onların sıkıntısını çözmek istedim dedi. Bu kadar da aleni bir şekilde bir insan ve yaptığı iş aşağılanmaz. Bizim derneğimiz ve benim bu dernek çatısı altında yapmış olduğum özverili işim ne zamandan beri, başkalarının vefa borçlarını kapatması için kullanıldı. İş de bu çok acı. Bunun üzerine söylenecek inanın hiçbir şey yok.Maalesef.

9 yıldır Samsun"da hayvan sever kimliğimle bana gelen her telefona cevap verip sıkıntıları bizzat yerine giderek çözmüş ve bunun karşılığında hiçbir şey beklememiş bir insan olarak bu söze çok kırıldım. İncindim. Bu yapılan bana ve işime atılan şiddetli bir tokattır.

Belki parasal anlamda zenginliğin verdiği bir rehavetle söylenen bu sözün ne kadar ağır olduğunu kendisi bile düşünemedi. Ben ve yönetim kurulu üyelerim bu sözün üstünde durmanın bize bir yarar sağlamadığını düşünerek, daha fazla üstünde durmamaya karar verdik.

Bu kadar özverili çalışmanın sonuçları teşekkür olmalı. Kollektif hareketliliğin fazlalığı bizi sevindirir.

Artık akşam olmuştu.

Ve ben eski komşularımdan birine ziyarete gittim. İçeri girdiğimde beni masaya davet ettiler. Masanın üzerinde bir tabağın içinde birkaç fasulye turşusu, bir tabakta tulum peyniri, bir tabakta zeytin..ve ekmek.. masaya gelmem için öyle ısrar ediyorlardı ki..anlatamam..

Ben bir çay içmeyi kabul ettim.

İş de o zaman aklıma şu geldi..Hakikaten Fakirin Gönlü Zengin..

Bir tarafta hiçbir şeye ihtiyacı olmayan kişinin, şahsımı ve çalışmalarıma verdiği önemsizlik, bir tarafta çok küçücük bir iyiliğin karşılığında yapılan davranış..

Aslında bu ve benzeri olaylar hepimizin hayatında belli bir dönem yaşadığımız ve ders almamız gereken kesitlerdir.

Ben bu konu hakkında daha fazla bir şey demeden yorumları size bırakıyorum.

 

İnsan"ı, Hayvan"ı ve Doğa"yı mağdur etmeyen bir Türkiye için.. elele.. sevgi ile kalın..