Adı konmamış bir zulüm çağında yaşıyoruz. Belki de yüreklerin taş devrinden daha çok taşlaştığı, katılaştığı bir çağda yaşıyoruz. Karanlık, çok karanlık bir zaman tünelinden geçiyoruz. Koyu, çok koyu bir elem koyunda yaşıyoruz. Resmen bir dünya savaşı çıkmış ve tüm acımasızlığı ile devam etmektedir. Hile ve köle rejimi ise batı-haçlı ordusunun adını değiştirerek saldırdı bu kez. İslam dünyası anlamasın, uyanıp birleşip karşısına çıkmasın diye savaşın adını koymadı. Bunun için insanların zihin kodlarıyla oynadılar. Savaşın kodlarını değiştirdiler. Savaşı görünmez yapmak için zihinlere bir kod attılar. Beynin işletim sistemini kilitleyip çalışamaz hale getirdiler. Bu yüzden yanı başımızda hatta içimizde yaşanmakta olan savaşı algılayamıyor. Zihnimiz savaşı küçük bir kavga olarak algılayabiliyor. Oysaki bedenimizden birçok parçayı koparıp attılar. Her tarafımızdan kan akıyor. 2. Dünya savaşında Almanların geliştirdiği Enigma makinesinin şifrelerinin çözülmesi gibi batılıların gizli mesajlarını ve planlarını çözecek, elde edecek bir zihin yapısına ihtiyacımız var. Bunun için özgürleştirilmiş zihne sahip olmak gerekir.
İşte bu sebeplerden dolayı doğal olarak içinde bulunduğumuz zaman diliminde her zaman insanlık adına birçok sorundan bahsedilir. Dünyanın büyük bir buhranın içinde olduğu söylenir. Zulüm, ıstırap, savaş, işgal, kan ve katliam haberleri gazetelerin, bültenlerin baş sayfasını hep doldurmakta, ezici çoğunlukla yer almaktadır. Oysaki en büyük sorun zihinlerde bulunmaktadır. Zihinler özgürleştirilmeden diğer sorunlar çözülemez. Hatta denebilir ki hiç bir sorun çözülemez. İnsanlık tarihi boyunca her toplumun içinde bulunduğu sorunlara ya da hastalık ve sapkınlıklara göre Cenabı Hak tarafından uyarıcı, kurtarıcı önderler ve peygamberler gönderilmiştir. Mesela baktığımızda Hz Musa (AS) döneminde büyük zalim Firavun, toplumu baskı ve zulüm ile hâkimiyet altında bulunduruyordu, istediği gibi idare ediyordu. Kendisinin Tanrı olduğunu iddia edecek kadar ileri gidip haddini aşmıştı. Bunu da büyük ölçüde sihirbazları sayesinde, sihrin gücü ile yapıyordu. Bu yüzden Hz Musa (AS)’a sihir mucizesi verildi. Firavunun toplumu sihirbazları ile aptallaştırmasının önüne ancak ondan daha büyük, daha etkili bir yöntem veya güç ile geçilebilirdi. O yüzden öncelikle sihri bozacak, toplumun gözünü açacak bir yol, bir yöntem, bir önder gerekiyordu. Toplum bu sihirli oyunu görmeden anlamadan Firavunun peşinden gitmekten vazgeçmeyecekti. Şimdi küreselleşme ile küçülen dünyanın firavunu ABD’nin büyüsü, sihri bozulmadan insanlık oynanan oyunları göremeyecektir. Bunun için ortaya değneğini atıp bütün sihirbazların oyunlarını yutacak, sihri bozacak bir yiğit gereklidir. Bunun için her şeyden önce zihinleri özgürleştirmek gerekir. Hz. Musa sihir oyununu bozdu; sihirbazları yanına çekti, zihinleri özgürleştirdi.
Bunun için Zuhruf 54'te belirtildiği gibi toplumunu, mensuplarını, ardından gidenlerini, sevenlerini ya da destekçilerini adam yerine koymayıp küçümseyen liderlerine, başkanlarına ya da önderlerine hala itaat eden yoldan çıkmış bir topluluk olmamak için firavuna değil Musa’ya inanmak zorundayız. Yoksa ayette belirtildiği gibi yoldan çıkmış topluluklardan oluruz. Bu ayetin muhatabı herkestir. Ümmetin bin bir parçaya bölündüğü bu zulüm döneminde Parti, cemaat, tarikat, vakıf, dernek hiç fark etmez, şeyh, başkan, lider, reis her kim; ardından gidenleri aldatıyorsa, aptallaştırıyorsa o topluluğa yeniden bir inanış, bir uyanış gerekir. O topluluğa Firavunun karşısına çıkacak bir Musa, yani bir önder gerekir. Yoksa o topluluk yoldan çıkmış bir topluluk olacaktır. İşte bundan kurtulmanın yolu zihinleri özgürleştirmektir.
Zihni özgürleştirmek beynin her bölümünü kullanmakla yapılacak bir işlemdir. Beynin hangi bölümü hangi besin kaynaklarıyla beslenince sağlıklı düşünüp sağlıklı karar veriyorsa oradan beslenmesi gerekir. Beynin beslenmesi bilgi kaynaklarıyla olmaktadır. Bilgi kaynakları doğru ve sağlıklı olursa beyinde sağlıklı ve doğru çalışır. Buna bağlı olarak zihin özgürce düşünüp doğru kararlar alabilir. Beynin işletim sistemine atılan kilitlenme kodlarını bu şekilde doğru ve sağlıklı bilgi kaynaklarıyla beslenerek kırabiliriz. Böylece insan; bilinçaltında bulunan yenilmişlik psikolojisinden kurtulur, kendi gücüne inanmaya başlar. Kendi geleceğine ve gücüne dair olan olumsuz düşüncelerden kurtulur. İnsanı mutlu ya da mutsuz eden, başarılı ya da başarısız yapan şeyler inanmakta olduğumuz düşünce sisteminden kaynaklanmaktadır. İçimizde bulunan engellerden kaynaklanmaktadır. Doğru bilgilerden beslenen, sağlam temellerden yükselen düşünce insanı güçlendirir, direnç sahibi yapar. Doğru ve sağlıklı bilgi kaynağı vahiyden başkası değildir. İşte zihni özgürleştirmenin yolu vahiyle beyni beslemektir. Peygamberler önce zihinleri özgürleştirdiler. Bu yüzden kölelik sistemini ortadan kaldırdılar. Çünkü özgür olmayan zihinler Allah’ın mesajını anlayamazlar. Akıl, düşünce ve vicdanın saf ve temiz olarak işlemesine engel olur. Özgür olmayan zihinler hürriyeti yakalayamazlar, hep köle olarak yaşarlar.
Zihnin özgürleşmesi insanı her adımda biraz daha mutluluğa ve başarıya yakınlaştırır. Çünkü hak ve adaleti gözeterek vicdanın rahat olmasını sağlar.