Milli Eğitim Bakanlığı bünyesinde açılan merkezlerin yetersiz kaldığını söyleyen ve yaklaşık 350 bin üstün zekalı çocuğun uygun olmayan sistem içerisinde yitip gitmesinden endişe duyan Uzmanlar, Zihinsel engellilere bir miktar para ayrılıyor ama diğer uç olan üstün zekalılara hemen hemen hiç para ayrılmıyor. Bu çok acı bir durum." diyor. Veliler de, çocuklarının zeka seviyesine uygun eğitim imkanı bulamamasından şikayet ediyor.
Milli Eğitim sistemi içindeki müfredat ve okul sorunları ile ilgili tartışmalar uzun süredir gündemde. Bunun yanında özel eğitim alması gereken çocuklar için de bazı düzenleme ve eğitim imkanları uygulanıyor. Türkiye'de Bilim Sanat Merkezleri (BİLSEM) bu amaçla hizmet veriyor. Ancak hem veliler hem de eğitim uzmanları, bu kapasitenin yetersiz olduğunu düşünüyor.
Üstün Zekalılar Enstitüsü Başkanı Şükrü Murat Cebeci, üstün zekalı öğrencilere yönelik faaliyet gösteren kuruluşlardan birinin yöneticisi. Konuyla ilgili Türkiye'de kamusal anlamda sadece bir model bulunduğunu belirten Cebeci, üstün zekalı öğrencilere zihinsel engelliler kadar bile kaynak ayrılmamasından şikayetçi. Cihan Haber Ajansı'na (Cihan) konuşan Cebeci, "Üstün zekâlılar anlamında Türkiye'de sadece devlet kuruluşu olarak bir model var. Bilim Sanat Eğitim Merkezleri (BİLSEM) var. Buradaki öğretmenler kendi ellerinden geldiği kadar çabalayabiliyor. Maalesef Türkiye'de bu konuda çok kaynak ayrılmıyor. Zeka özürlülere bir miktar para ayrılıyor ama diğer uç olan üstün zekalılara hemen hemen hiç para ayrılmıyor. Bu çok acı bir durum. Biz de bu konuda eğitim materyallerini Türkçe olarak sunmaya çalışıp üniversitelerde eğitim programları sunuyoruz. Antibiyotik olamasak da en azından ateş düşürücü olarak çocukların ateşlerini bir miktar düşürüp çocuklara 'oh be' dedirtmeye çalışıyoruz. Çünkü bu çocuklar okullarda çok sıkılıyor. şeklinde konuştu.
'TÜRKİYE'DE YAKLAŞIK 350 BİN ÜSTÜN ZEKALI ÇOCUK VAR'
Milli Eğitim Bakanlığı'nın rakamlarına göre Türkiye'de 340-350 bin civarında üstün zekâlı çocuk bulunduğunun tahmin edildiğini hatırlatan Cebeci, ancak şu anda yetersiz bile olsa bu eğitimi alabilen çocuk sayısının 7-8 bin civarında olduğunu anlattı. Bu çocukların normal zekâlı çocuklarla aynı ortam ve şartlarda eğitim almalarının oluşturabileceği olumsuzluklara işaret eten Cebeci, Üstün zekâlı çocuklar doğaları gereği çok daha hızlı öğreniyorlar. Kendi içlerinde bir merak var, bilgiye karşı bir açlık hissediyorlar. Başka çocuklar tepe gördüklerinde o tepenin zirvesine tırmanmak akıllarına gelmiyor ama üstün çocuklar dayanamıyorlar ve hatta o tepenin arkasında ne var acaba diye devamlı olarak içlerinden gelen bir dürtü var. Mesela 3 yaşında çocuk uzayla ilgili sorular sorabiliyor. Bu çocuk küçük yaşlardan itibaren ortaya çıkabiliyor bunun ihmal edilmemesi gerekiyor. 4 sınıfa köreliyor, 4'ten sonra iyiden iyiye köreliyor. Aslında sadece bizde değil, bütün dünyada bu böyle ama bazı ülkeler insan kaynaklarını değerlendirme konusunda daha fazla bütçe ayırabiliyor. ifadelerini kullandı.
Üstün zekalı çocuğun belirlenmesi için sihirli bir değnek bulunmadığını, çocuğun motivasyonunun, hevesinin bu konuda belirleyici olabileceğini anlatan Cebeci, Çocuğun orijinal düşünce üretip üretemediğine bakılır, takım çalışmasına uygun olup olmadığına, hevesine, motivasyonuna bakılır. O gözlerindeki ışığa bakıp öyle hemen ortaya koyabilecek bir cihazımız yok maalesef. Temel olarak 3 unsura indirgenerek bakılıyor. IQ'ya bakılmalı ama bu yeterli değil. diye konuştu.
'ÜSTÜN ZEKA, BEDEN İLE BEYİN ARASINDAKİ UYUMSUZLUKTUR'
Çocuğunun üstün zekalı olabileceğini düşünen anne babalara bazı tüyolar veren Cebeci, üstün zekalı çocuğun bazı işaretler verdiğini, ebeveynlerin bunu iyi takip etmeleri gerektiğini hatırlattı. Cebeci, Bu durumun aşırı bir şekilde üzerinde durup çok fazla titizlenmemek gerekiyor. Sadece farkına varılmalı. Tek bir kriterimiz yok, belki biraz daha erken yürüyüp erken konuşabiliyorlar. Temelde üstün zekalı bir asimetridir. Yani beden ile beyin arasındaki bir uyumsuzluktur. Zihin kapasitesi bedene göre birkaç yaş ileriden gidebiliyor. Bazen çocuğun çok çabuk sinirlendiğini görüyorsunuz, eliyle yapmak istediği bir şey olmadığı zaman eline kızıyor. Motor becerileri daha gelişmediği için beynin gönderdiği komutu el yapmayınca ellerine kızıyor. Yetişkin esprilerine gülmek, enteresan bir mizah duygusu, liderlik, başkalarını çekip çevirme, anne babayı kendi istekleri doğrultusunda maniple etme gibi konulara bakmak lazım. şeklinde değerlendirdi.
Yaşadıkları bir örnek üzerinden özel eğitim alması gereken bir üstün zekalı çocuğun okul performansını anlatan Cebeci, normal okulda sorun yaşayan ve sürekli şikayet edilen bir çocuğun, farklı okul ve öğretmenle çok daha başarılı ve istekli hale gelebildiğini anlattı.
EĞİTMENLERİ DE SÜREKLİ KENDİLERİNİ GELİŞTİRİYOR
Enstitünün Kültür Üniversitesi ile işbirliği yaparak oluşturduğu sınıfa devam üstün zekalı çocukların velileri de, çocuklarına uygun eğitimi aldıramamanın zorluğuna işaret etti. Bu alanda Türkiye'de önemli bir eksiklik bulunduğunu ve çocuklarla birlikte aslında aynı anda kendilerinin de eğitim aldığını hatırlatan Arzu Çağan, çocuğun niteliğinden habersiz olunduğunda sınır koymak zorunda kalındığını, bunun da bazı zorlukları beraberinde getirdiğini anlattı. Çağan, Aslında biz de eğitim alıyoruz. Aslında sadece onu getirmiyoruz. Zaman içinde kendimizi geliştiriyoruz. Devletin bir okulu varmış zamanında ama ondan da çok memnun olmayanlar vardı. Gerçekten olması gerektiği gibi bir yer var mı? Bence yok. Keşke çocukları kendi beyin yapıları, kendi ihtiyaçlarına göre sınırlı sayıda ya da neyse ihtiyacı donanımlı sınıflara koyup güzelce zihinlerini açıp köreltmeden topluma kazandırabilselerdi. Türkiye'de yapılan şey bu maalesef. Benim çocuğum özel okuldaydı ama yaşadığımız süreç acı ve ıstırap verici oldu. Oradan alıp devlete vermek zorunda kaldık. Çocuk zeki olduğu için ukalalık yapıyor denebiliyor. Biz maalesef 'özel bir çocuğumuz var' konusunu anlatamıyoruz. dedi.
Çağan, bu iş için sadece bir iki tane özel okul bulunduğunu ancak onlarda da sorun yaşandığını, sınıfların homojen olmadığını belirterek, üzülerek ve bu özel tecrübeyi yaşamış biri olarak söylüyorum bize göre bir şey yok ifadesini kullandı.
Üstün zekalı eğitim alan çocuklar ise, normal okullardan farklı olarak aldıkları eğitimden memnun olduklarını ve eğitimin kendilerine olumlu katkı sağladığını belirtti. 10 yaşındaki Cem Terzi, kurstaki eğitimlerin diğer derslerine katkı sağladığını ve bu eğitimi almaktan mutlu olduklarını söyledi. Diğer üstün zekalı çocuklar da, bu tür eğitim kurumlarının kendilerine çok faydalı olduğunu ifade etti. CİHAN