Sözlükte “bir şeyi anmak, hatırlamak” anlamındaki zikir (zikr) kelimesi (çoğulu zükûr, ezkâr) dinî literatürde “Allah’ı anmak ve unutmamak suretiyle gafletten ve nisyandan kurtuluş” anlamında kullanılır.
Zikir dil veya kalp ya da her ikisiyle beraber yapılır; bu ise ya unutulan bir şeyi hatırlama ya da hatırda olanı muhafaza etme şeklinde olur (Râgıb el-İsfahânî, el-Müfredât, “ẕikr” md.).
Kur’an’da türevleriyle birlikte birçok âyette geçen zikir Allah’ı dille hamd, tesbih ve tekbir şekliyle övmek; nimetlerini anmak, bunları kalple hissetmek ve tefekkür etmek; kulluğun gereklerini akıl, beden ve mal ile yerine getirmek; namaz kılmak, dua ve istiğfarda bulunmak, kevnî âyetler üzerinde düşünmek şeklindeki mânalarının yanı sıra Kur’an, önceki kutsal kitaplar, levh-i mahfûz, vahiy, ilim, haber, beyan, ikaz, nasihat, şeref, ayıp ve unutmanın zıddı gibi anlamlarda da kullanılmıştır.
Kur’an’da, Allah’ın içten yalvararak ve korkarak alçak sesle sabah akşam çokça zikir ve tesbih edilmesi emredilmiş (el-A‘râf 7/205; el-Ahzâb 33/41-42), O’nun zikrinin her şeyden üstün olduğu vurgulanmış (el-Ankebût 29/45), Allah’ı anmanın bütün ibadet ve itaatlerden önemli sayıldığı ifade edilmiştir. “En büyük olma” (ekberiyyet) vasfıyla nitelenen zikir, “Yalnız beni anın ki ben de sizi anayım” âyeti dikkate alınarak (el-Bakara 2/152) Allah’ın kulunu anması şeklinde de anlaşılmıştır. Yine âyetlerde zikrin kalp huzuruna, kurtuluşa ve bağışlanmaya vesile olacağı vurgulanmış (el-Enfâl 8/45; er-Ra‘d 13/28; el-Ahzâb 33/35; el-Cum‘a 62/10), mal ve evlâdın müminleri Allah’ı anmaktan alıkoymaması gerektiği (el-Münâfikūn 63/9), gerçek müminlerin ticaret ve alışveriş gibi dünya işleri sırasında bile Allah’ı anmaktan geri durmayacakları (en-Nûr 24/37) belirtilmiştir.
Öte yandan münafıkların Allah’ı çok az andıkları (en-Nisâ 4/142), Allah’ın zikrine karşı kalpleri katı olanların açık bir sapıklık içinde bulundukları (ez-Zümer 39/22) beyan edilmektedir. Hadislerde de zikrin önemine ve zikir ehlinin faziletlerine işaret edilmiş (Wensinck, el-Muʿcem, “ẕikr”, “ẕekera” md.leri), zikir halkaları cennet bahçelerine benzetilmiştir (Tirmizî, “Daʿavât”, 83). En hayırlı amelin Allah’ı zikretmek olduğu, zikrin altın ve gümüş infak etmekten, düşmanla savaşmaktan bile üstün sayıldığı kaydedilmiştir (Tirmizî, “Daʿavât”, 6; İbn Mâce, “Edeb”, 53).
Ayrıca zikir maksadıyla bir araya gelen topluluğu ilâhî rahmetin ve meleklerin kuşatacağı, üzerlerine sekînet ineceği, Allah’ın da onları kendi nefsinde anacağı (Müslim, “Ẕikir”, 39; Tirmizî, “Daʿavât”, 7), yeryüzünde “Allah Allah” diyen bir kişi bulundukça kıyametin kopmayacağı belirtilmektedir (Müslim, “Îmân”, 234).