ZULÜMLE ABAT OLUNMAZ!
Bugün artık görülüyor ki dünyada islama hizmet davasını yürüten oluşumlar üç ana gurupta toplanıyor: Birinci gurupta, cihatla (!), savaşarak, terör ve şiddet kullanarak toplumları İslamlaştırmayı ve bu yolla gayelerine ulaşmayı hedefleyen DAEŞ, El Kaide, Taliban, Boko Haram ve benzeri gibi örgütler yer alıyor. İkinci gurupta, siyasi islamı referans alarak seçimle iktidara gelmek ve devlet gücünü de kullanarak sistemi tepeden değiştirmek. Üçüncü gurupta ise cemaatlerin, özellikle Hizmet hareketinin uyguladığı yöntem yer alıyor. Bu yöntemin diğer iki yöntemle bir ilgisi alakası yoktur. Ne şiddeti ne de siyasi iktidarı hedeflemiyor. Yani tümden cüze değil, cüzden tüme varım metodunu tercih ediyor. Bu yöntem, tüm halk tabanına, tüm insanlara dayanan, onların irfanıyla, eğitimiyle ve şahsi kemalatıyla ilgilenen, sevgiyi, saygıyı, höş görüyü, güveni, kardeşliği ve yaşatma idealini esas alan, kişi menfaatını değil, Allah rızasını, ülke menfaatını ve insanın yaşatılması ülküsünü ön planda tutan bir tebliğ ve irşat metodudur. Bütün insanlar düzelirse sistemler de otomatikman düzelir inancı asıl felsefeyi oluşturuyor. İnsanı yaşat ki devlet yaşasın. Desteğini devletten değil, tamamen Anadolu insanının gönlünden ve Allah’ın inayetinden alan, başarıları ve güzellikleri görüldükçe destek ve teşvik gören, aynı şekilde 170 küsür ülkede de bu güzellikleri eğitim, kültür ve yardım faaliyetleriyle sergileyen, saygınlık, hayranlık, minnet, şükran ve takdir gören ve de gittikçe büyüyen milli bir sivil toplum örgütü.
Ülkemizde de halktan büyük destek gören, büyüyen ve gelişen böyle bir hizmet hareketinin, öncelikle kendi ikbal ve istikballerini düşünen siyasi iktidarlar tarafından, sakıncalı görülmesi doğal olabilir. Zira en mükemmel bir eğitimle donanmış, milli ve dini değerlere ve yasalara kesin bağlı olan ve her Türk vatandaşı gibi devlet memurluğu görevlerini yaparken, siyasilerin veya onların yandaşlarının bulaştıkları bir takım yolsuz ve kanunsuz işleriyle karşılaşmaları ve bu işleri irtikap edenlerin yasal engellere takılmış olmaları da doğal olabilir. Bunun yolu bütün dünyada, demokratik ve hukuk sistemlerinde yapıldığı gibi bunları tarafsız yargı önünde araştırmak ve gerçeği ortaya çıkarmaktır. Bu böyle yapılmadığı gibi, bunları bahane ederek ve sureti Hak’tan da görünerek koskoca bir kitleyi, üstelik hiçbir yargı kararı olmadığı halde, olmadık iftira ve ithamlarla karalamak, hakaretler etmek, devletin bütün imkan ve güçleriyle zulme tabi tutmak, özel mallarına, şirketlerine el koymak, seslerini kesmek, öğrencilere yardım için burs toplayan bayanları kelepçelemek hangi hukuk, vicdan ve inançla bağdaşıyor anlamak mümkün değildir.
İslam tarihinde nefretle anılan ve tamamen siyasi gelecek, saltanat ve çıkar hesaplarıyle yapılan ve on binlerce müslümanın şehadetiyle neticelenen Sıffin savaşı, Kerbela olayı, Cemel vakası ve benzerlerinin Allah rızası, hakkın-hukukun gerçekleçmesi, islami bir düzen ve halkın huzuru için yapıldıklarını söylemek mümkün mü? Ama onlar bu zulümleri ve işkenceleri böyle bir gerekçeyi ortaya atarak yapmışlardı.
Sayın Cumhurbaşkanı başbakanken, 17 ve 25 aralık yolsuzluk operasyonlarının devlete ve iktidara karşı bir darbe olduğunu iddia ederken, üç gün önce “ onlar Tayyip Erdoğan’a ihanet etti, ben etmeyeceğim. Sadece milletin hakkını onlardan alıyorum “şeklinde beyanda bulundu. Eğer Zat-ı Alilerine ihanet eden biri veya birileri varsa, her nasıl olduysa kişisel dava açılır, suçlular cezasını görür, bedelini de öderler. Ama böyle olmuyor. Devlet gücünü tüm bir kitlenin üzerine seferber etmenin, hukuk dinlememenin ve cadı avı yapmanın kişisel hak arama ile bir alakası olabilir mi? Kaldı ki milletin hakkı ne ola acaba?
Hz. Ali (r.a) savaşta bir düşmanı yere yatırıp öldüreceği esnada bu kişi Allah’ın Aslanının yüzüne tükürür. Bunun üzerine Hz.Ali Efendimiz adamı bırakır, öldürmekten vaz geçer. Adam şaşırır, koşar ve nedenini sorar; H.Ali “ ben seni Allah rızası için öldürecektim; senin hakaretin benim nefsimi kabarttı, duygularım işe karıştı ve ihlasım bozuldu. Seni öldürseydim, nefsim için öldürecektim. “ diye cevap verir. Rivayet odur ki bu onurlu inanç ve davranış karşısında adam ondan sonra müslüman olur. Hasan ÖZDUMAN