Yeni CMKya Samsunda 4 tahliye
Samsun Cumhuriyet Başsavcısı Canip Yetişir, 31 Aralık 2010 tarihinde yürürlüğe giren CMK'nin 102. maddesine göre tutuklu kalma sürelerinin Asliye Ceza Mahkemelerinde en fazla 3 yıl, Ağır Ceza Mahkemelerinde 5 yıl, özel yetkili mahkemelerde ise 10 yıl olarak belirlendiğini belirtti.
BU DURUMUN SEBEPLERİNİ KONUŞMAMIZ GEREKİYOR
CMK'nin 102. maddesinde bir yanlışlık görmediğini ifade eden Başsavcı Yetişir, "Bugün Türkiye'de 5 yıldır veya 10 yıldır işlenen bir suçtan dolayı tutuklu yargılanan kişilerin tahliyesinde ben açık söyleyeyim bir yanlışlık görmüyorum. Uygulama yasal bir zorunluluktur, hakimlerimiz ve mahkemelerimiz bu yasal zorunluluğu yerine getiriyorlar. Samsun'da dün itibariyle 4 kişi tahliye olmuştur. Yanlışlık uzayan yargı sürecidir. Bu durumun sebeplerini konuşmamız gerekiyor" diye konuştu.
HAKİM VE SAVCI SAYISI YETERSİZ
Konuşulması gereken konuların başında hakim ve savcı sayılarının yetersizliğinin geldiğini belirten Yetişir, "Ben savcı ve hakim sayılarının artırılması gerektiğine inanıyorum. Tabii mahkeme sayılarının da artırılması gibi tedbirler alınabilir. Mahkemelere gelen iş sayısı fazla. Hakim ve savcı sayısı belli, bütün bu sınırlı sayıya rağmen meslektaşlarımız büyük bir özveri ve büyük bir fedakarlıkla görevlerini yerine getiriyorlar" dedi.
KEŞKE KARARLAR ZAMANINDA VERİLSE
Kamuoyunda yeni yasaya göre 90 bin kişinin tahliye olacağı haberlerinin gerçeği yansıtmadığını ifade Başsavcı Yetişir, "Dün Adalet Bakanımızın da açıkladığı gibi, Türkiye genelinde 980 ve 1000 civarında tahliye olduğu belirtildi. Keşke zamanında kararlar verilse de, seri bir yargılama süreci olsa bizim temennimiz bu yöndedir" şeklinde konuştu.
HAKİM BAŞINA BİN DOSYA DÜŞÜYOR
Öte yandan, Türkiye'de davaların uzun soluklu olması ve yıllarca sürmesinin vatandaşlar tarafından en çok şikayet edilen konuların başında geldiğini belirten OMÜ Hukuk Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Hakan Hakeri, bunun nedenini ise hakim ve savcı sayılarındaki yetersizlikten kaynaklandığını dile getirdi. Türkiye'deki hakim ve savcı sayılarının yabancı ülkelerle karşılaştırıldığında kişi başına düşen hakim ve savcı sayısında Türkiye'nin çok gerilerde olduğunu belirten Hakeri, "Ben 1987 yılında Hukuk Fakültesi'nden mezun olduğumda Adalet Bakanlığı tarafından hakimlik sınavı açılıyordu. O zamanlar Adalet Bakanlığı 200 kişi alacaksa bu kontenjana 50 civarında kişi başvuruyordu. Şimdi Bakanlık 500 kişi alıyor, 5 bin kişi başvuruyor. Yani 4 bin 500 kişi kadroya giremiyor. Kabaca söylüyorum. Sulh Ceza Mahkemelerinde hakim başına düşen dosya sayısı Türkiye'de bin civarında. Bu sayının 200'lü rakamlara inmesi gerekiyor. Hukuk alanında hakim ve savcılara ihtiyaç var ama Adalet Bakanlığı yeterli sayıda almıyor" dedi.
HAKİMLER BASMA KALIP FİKİRLERLE KARAR VERİYORLAR
Aynı zamanda Ceza Hukuku Uzmanı olan ve 2001 yılında Türkiye'de verilen haksız tutuklamalar konusunda bir kitap yazan Prof. Dr. Hakan Hakeri, Türkiye'de hakimlerin bir sanık hakkında tutuklama kararı verirken eldeki verileri iyi incelemediğini, bunun sonucunda bir sanığın ilk duruşmaya kadar 6 ay boyunca cezaevinde tutuklu kalabildiğine dikkat çekti. Bu durumun hakim ve savcıların zihniyetinden kaynaklandığını ifade eden Hakeri, "Hukuk sistemimizde kişi tutukluluk haline itiraz etmese bile otomatik olarak tutuklama her ay kontrol edilir. Ülkemizde hakimler ve savcılar tarafından çok fazla tutuklama kararı veriliyor. İnsan Hakları Mahkemesi verdiği örnek kararlarda, 'bir kişi mevcut durum deliline göre tutuklama kararı verilirse bu kişiye 4 bin 500 frank tazminat ödenmelidir' diyor. Yani hakimin tutuklama kararını verirken esaslı bir değerlendirme yapması gerekir. AİHM 'Öyle basma kalıp fikirlerle tutuklama kararı verilmez' diyor ve hakimin tutuklama kararını gerekçeli bir şekilde açıklamasını istiyor. Ülkemizde hakimler hala basma kalıp laflarla tutuklama kararı veriyor. Hakimler suç delillerini araştırmadan ve bakmadan kararlar veriyorlar" diye konuştu.
İNSAN HAKLARI İHLALİNDE BİRİNCİYİZ
Türkiye'de her alanda sorun olduğu gibi yargıda da sorunlar yaşandığını dile getiren Hakeri, sorunların çözümüne yönelik adımların atıldığına dikkat çekti. Hakeri, Halkımız her zaman hekimlerden ve hakimlerden şikayet etmişlerdir. Türkiye'de her alanda sorun var. Yani bu sorunlar varsa o sorunun çözümü için adımlarda atılıyor. Bugün jandarma ve polise baktığınızda geçmişte insan hakları ihlalinden çok şikayet edilen kurumların başında geliyordu. Bugün karakolda dayak yedim, bana işkence ettiler diyen kişilerin sayısı giderek azaldı. Bu sorunun çözüldüğünü görüyoruz. Hukuk alanına baktığımızda bir reforma ihtiyaç olduğu açıkça görülüyor" dedi.
Zekeriya FIRAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.