AB, Kıbrıs sorununun çözümü için adım atabilir
TEPAV AB Enstitüsü Direktörü Nilgün Arısan Eralp'in hazırladığı "Doğrudan Ticaret Tüzüğü: Tüm Taraflar İçin Bir Çıkış Yolu Olabilir mi?" başlıklı politika notu yayımlandı. Notta Doğrudan Ticaret Tüzüğü'nün Avrupa Parlamentosu'nda görüşülmeye başlandığı hatırlatılarak, "10 Haziran 2010 tarihinde, Avrupa Parlamentosu 'Başkanlar Konferansı' doğrudan ticaret tüzük taslağı konusunda bir karar verecektir. Avrupa Parlamentosu taslağı kabul ederse, AB Bakanlar Konseyi de nitelikli çoğunlukla kabul etme yetkisine sahiptir. Konsey'in de Komisyon'un da hukuk servislerinin görüşleri bağlayıcı değildir. Burada karar AB üye devletlerine kalmaktadır" denildi. Umulan ve beklenen gelişmenin Kıbrıs da dahil olmak üzere, AB üye devletlerinin, içinde bulunulan ortamda tek çıkış noktasının "Doğrudan Ticaret Tüzüğü" olduğunu görebilmeleri olduğuna işaret edilen Not'ta, şu ifadelere yer verildi:
"Tüzük'ün kabulü, Kıbrıs ekonomisini AB'ye entegre eder"
"Avrupa Parlamentosu Sosyalist Grup Başkanı Martin SCHULZ, "Tüzük'ün kabulünün Kuzey Kıbrıs'ın rekabet gücünü artırarak iki kesim arasındaki refah farkını azaltacağını ve Kuzey Kıbrıs ekonomisini AB'ye entegre ederek çözümü kolaylaştıracağını" belirtmiştir. Tüzük'ün kabulü ayrıca, Türk yetkililerinin de resmen açıkladığı gibi Türkiye'nin limanları açmasını sağlayarak, hem taraflar arası ticareti kolaylaştıracak hem de Türkiye'nin müzakere sürecinin hareketlenmesini ve tüm ilgili taraflar arasında bir karşılıklı güven ortamının oluşumunu sağlayacaktır. Ayrıca Kıbrıslı Türkler'in AB'ye karşı duydukları büyük hayal kırıklığı da ortadan kalkacaktır." Not'ta, Kıbrıs'ta taraflar arasındaki gelişmişlik farkının, kalıcı çözümün önündeki önemli engellerden biri olarak kabul edildiğine dikkati çekilerek, Kuzey Kıbrıs'ın sürdürülebilir bir ekonomik gelişmeye kavuşması ve kapsamlı bir çözümün de kolaylaşabilmesi için Kuzey Kıbrıs'ın dünya ve AB ekonomisi ile bütünleşmesini sağlamasının önemli olduğu vurgulandı. Değerlendirmeye şöyle devam edildi: "Görüldüğü gibi AB'nin önünde gerek Türkiye-AB ilişkilerini gerek 'Kıbrıs Sorunu'nu içinde bulunduğu çıkmazdan çıkarma potansiyeline sahip çok kritik bir karar bulunmaktadır. Ada'da adil, kalıcı ve kapsamlı bir çözüm isteyen ve Türkiye'nin müzakere sürecinin adil koşullarda devamını isteyen tüm AB üye devletleri de bu gerçekleri görerek, Tüzük'ün kabulü doğrultusunda oy kullanırlarsa, bir 'stratejik hata' daha yapmayarak, AB'nin 'barış projesi' kimliğine gölge düşürmemiş olacaklardır. Doğrudan Ticaret Tüzüğünden bu kadar fayda beklemek doğru mu diyeceklere sorulması gereken soru ise şudur : O zaman AB;nin kurucu devlet adamları Avrupa;nın bütünleşme sürecini neden ticari entegrasyondan başlatmışlardır?"