Sessizlik

     Küçük yaşlardan itibaren öğretiliyor sanırım birçok unsur bize. En çok ta sessiz kalmak… İnsan hayatında etkileşimler çok önemlidir. Yaşantımız boyunca önce ebeveynlerimizden etkileniriz, sonra öğretmenlerimizden, arkadaşlarımızdan ve çevremizden. Genel olarak duyarsız ve hakkını istediği gibi savunmayı bilemeyen bir toplum yapısı içerisinde olduğumuz için de, bu alışkanlığımız hep baki kalıyor bizde.
Çevremizde-yöremizde olup biten birçok konu var. Tepki göstermemiz ya da alkışlamamız gereken birçok konu ve gündem maddesi. Dedim ya sessiz kalmak çocukluğumuzdan itibaren içimize işleyen bir olgu. Ne yazık ki, küçüklüğümüzde başlıyor –dur, sus, konuşma, yapma-. Belki de yüzdelik orana vurduğumuzda en çok duyulan ve söylenen kelimeler bunlardır. Bir de çok fazla sarf edilen, bir şeyin neden olmayacağını sorduğunuzda verilen –işte- cevabıdır. Neden olmaz? – İşte. Başka bir açıklama yoktur. Sadece bir –işte cevabı duyarız. Aslında ayrıntılarını açıklasak, neden olmayacağını anlatsak belki de hiç sorun yaşanmayacak.
Sessizlik kadar ses çıkartmaya çalışanlar da var. Bazı zaman anlamadan sadece kuru gürültü yapan bazen de gerçekten hakkını savunmak için ses çıkartan. Önemli olan tabi ki, bilinçli seslere kulak vermek!
Birkaç gün önce Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Hilmi Güler bir açıklama yaptı. “Elektrik ve doğalgaz da hala ucuz ülkeyiz” dedi. Ardından bir açıklama geldi, elektrik ve doğalgaza zam konusu erkene alındı. Anlayacağımız önce zemin hazırlandı, sonrasında pat bir açıklama ve zammın erkene alınacağını duyduk.
Diğer ülkelere baktığımızda bu konularda ucuz ülke olabiliriz fakat bilinen bir nokta var ki, o da diğer ülkelerle kıyaslandığımızda Türkiye şartları pek de iç açıcı değil. Faturalara baktığımızda harcadığımız miktarın üzerinde vergiler ödüyoruz ve neredeyse bir buçuk katına çıkıyor ödenmesi gereken tutar. Aldığımız maaşa baktığımızda yerinde sayıklıyor zam oranları. Tükettiğimiz mallardaki zam oranlarına baktığımızda almış başını gitmiş. Geçim endeksi araştırmalarına baktığımızda vatandaş olarak genelimiz yoksulluk sınırının altında. Hatta hatırlarsanız bir araştırma vardı bunun sonucuna göre doktorlarımız bile sınırda! Faturalara-hayatımıza yansıtılan birçok konu var… Küresel ısınmaya bile pay çıkarttık, kendimize hala bir pay çıkartamadık!
Toplum olarak baktığımızda eskiye oranla biraz daha bilinçli gibiyiz. Belki de bilinçli gibi davranıyoruz. Fakat bir gerçek var ki ülkemizin bir yerlerinde hala bilinçle karşılaşmamış aileler var. Burada onları suçlamak ne kadar doğru ya da yanlış bunun kararını size bırakıyorum. Çünkü hayat bize bazen, biz ne kadar istesek de değiştiremeyeceğimiz şartlar sunuyor ve ne kadar zorlarsak zorlayalım elden bir şey gelmiyor. Değiştiremiyoruz ve yaşamak zorunda kalıyoruz. Toplum bilincine ulaşmaya çalışsak ta eksik kalıyor bazı şeyler. Bazen görmüyoruz- göremiyoruz. Bezen de görsek de görmemezliğe geliyoruz. Sonrasında ne oluyor “bana dokunmayan bin yaşasın” diyoruz.

Bize küçüklüğümüzde söylenen –dur-sus- konuşma gibi laflar hala önümüzü tıkamakta bence. Bir yerlerde sıkışıp kalmış ve atamıyoruz içimizden. Sesimiz sessizliğimiz oluyor ve duyulmuyor. Duyulsa da bastırılıyor başka seslerle… Dışarıdan gelen engelleyemediğimiz sesler…


Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yeşim Akar Arşivi
SON YAZILAR