KUR’AN’DA ADAB-I MUAŞERET
Adab-ı muaşeret; İnsan onur ve haysiyetine yaraşır bir şekilde bir arada yaşayabilmenin ahlaki ilkeleri.
Son zamanların gündemi; yapay zekâ. Yapay zekanın bir yazılım olduğunu biliyoruz. Bir kişinin ya da bir ekibin dijital ortamda çok zorlanarak ve çok uzun sürede yapabileceği şeyleri çok kısa sürede yapabiliyor. Ve bunları insanlığın bilgi birikimi olan internet alt yapısını kullanarak yapıyor.
Konu başlığı adab-ı muaşeret olunca konunun yapay zekâ ile ne alakası var diye sorabilirsiniz, sormakta da haklısınız. Birçok insanın bir araya gelerek yapamayacağı işleri yapabilen yapay zekâ acaba Kur’an’ın benzerini yazabilir mi? Aynı soru muhtemelen başkalarının da aklına gelmiştir ve bu sorunun cevabı ilmi çalışmalar ile aranacaktır. Ben basit düzeyde bunu yaptım ve Microsoft’un Copiloton’a “Kur’an-ı Kerim’in benzerini yazabilir misin” diye sordum. Bana;
“Kur’an-ı Kerim, Allah’ın kelamı olarak kabul edilen ve insanlık için bir rehber olan kutsal kitaptır. “Kur’an-ı Kerim’in bir benzeri yazılamaz.” ifadesi, Kur’an’ın eşsizliğini vurgular. Bu ifade, Kur’an’ın dil, üslup, içerik ve belâğat açısından benzerinin getirilemeyeceğini ifade eder. İşte bu noktada Bakara Suresi,23-24, İsra Suresi, 88. ayetleri bize bu eşsizliği anlatır.
Kur’an, belâğat harikasıdır ve bu sahada eşi benzeri yoktur. Efendimiz Hz. Muhammed (asm), Kur’an’ın eşsiz ifade gücüyle muhataplarının gönlüne girmiş ve onunla muâraza ederek zafer kazanmıştır. Bu nedenle Kur’an’ın bir benzerinin getirilememesi, Onun Allah’ın kelamı olduğuna delildir.” şeklinde cevap verdi. Her ne kadar “Allah’ın kelamı olarak kabul edilen” şeklinde üçüncü bir ağızdan rivayet eder tarzda cevap verse de “Efendimiz” ifadesi ve cevabının içeriğine bakarsak bunlar bir Müslümanın söyleyeceği şeylerdi ve ona Müslüman olup olmadığını da sorunca (!) şu cevabı verdi; “Ben bir yapay zekâ asistanıyım ve inançlara sahip olmam. Size başka bir konuda yardımcı olabilir miyim?”
Herhangi bir inanca sahip olmayan bir insan da elbette her insanda var olan aşk, öfke, kıskançlık gibi duygulara ve bu duyguların yaşatacağı hislere sahiptir. Ama bu bir makine ya da yazılım olunca işin rengi değişir tabi. Bir yazılım, örneğin aşkın verdiği mutluluk, kıskançlığın verdiği huzursuzluk gibi duyguları hissedemez. Sadece bu duyguların etkilerini, sonuçlarını vs. insanlığın tecrübesinden faydalanarak bilir. Yapay zekanın insan eseri, insanın ise Allah’ın yaratmasının bir sonucu olduğu farkını aklımızda tutarak şunu ifade edebiliriz. Yapay zekâ insanın sahip olduğu duyguların hissini yaşayamaz ama insandaki bu hisleri yaratan Allah-u Teala’dır. Dolayısıyla bu hisleri yaşayamayan bir varlığın bu hisleri bizzat yaratan varlık gibi bu hislere yönelik, bu hisleri düzenleyen ilkeler koyması düşünülemez. Zira yapay zekâ ancak yaşandıktan sonra ve sadece yaşanılan şeyleri değerlendirirken Allah, bu hislerin künhüne vakıf olduğu için yaşanma ihtimali olan etkilerini de bilip ona göre ilkeler koymuştur.
Yukarıdaki son cümle yazımızın da özünü oluşturmaktadır. Şöyle ki ayetin ifadesiyle rahmet olması nedeniyle iddia edilenin aksine ölülere de okunabilecek bir kitap olmasıyla beraber hidayet kaynağı olmasıyla da daha çok hayatta olan insanlara rehberlik etmesi için indirilen Kur’an’da insan ilişkilerini düzenleyen yüzlerce ayet var. Elbette burada âdâb-ı muaşeret çerçevesinde bu ayetlerin hepsini zikretmemiz mümkün değil. Ama bu ayetlerin ortak noktası konuya yaklaşım noktamızı teşkil ediyor. O da Allah, adab-ı muaşeretle ilgili bütün ayetlerinde insanın duygu, düşünce, tutum ve davranışlarına sınırlar koyuyor ve böylece insanın diğer insanlarla ilişkisindeki kaliteyi artırmayı hedefliyor. Şu örnek birkaç ayetteki ortak nokta da sizce öyle değil mi? Özetle insana sınır çizmek, tutum ve davranışlarının muhtemel olumsuz etkilerini ortadan kaldırmak ve insan ilişkilerinin kalitesini artırmak.
“Ey iman edenler! Eğer bir fâsık size bir haber getirirse onun doğruluğunu araştırın. Yoksa bilmeden bir topluluğa kötülük edersiniz de sonra yaptığınıza pişman olursunuz. (Hucurât/ 6)
“Ey iman edenler! Zannın çoğundan sakının; çünkü bazı zanlar günahtır. Gizlilikleri araştırmayın, birbirinizin gıybetini yapmayın; herhangi biriniz, ölmüş kardeşinin etini yemekten hoşlanır mı? Bundan tiksindiniz! Allah’a itaatsizlikten de sakının. Allah tövbeleri çokça kabul etmektedir, rahmeti sonsuzdur. (Hucurât/12)
"Bir selam aldığınızda daha güzel bir selam ile karşılık verin veya (en azından) benzeri ile. Şüphesiz Allah her şeyin hesabını tutmaktadır." (Nisa, 4/86)
“Ey iman edenler! Kendinizi tanıtıp izin almadan ve içinde oturanlara selâm vermeden kendi evlerinizden başka evlere girmeyin. Sizin için daha iyi olanı budur; umulur ki düşünüp anlarsınız. (Nûr/27)
“Yeryüzünde böbürlenerek dolaşma! Ne yeri yarabilir ne de dağlarla boy ölçüşebilirsin.” (İsrâ/37)
“Güzel söz ve bağışlama, arkasından incitme gelen sadakadan daha iyidir. Allah zengindir, acelesi de yoktur.” (Bakara / 263)
“Hak etmedikleri halde mümin erkek ve mümin kadınları incitenler apaçık bir bühtan ve günah yüklenmiş olmaktadırlar.” (Ahzâb/58)
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.