GÖRÜNMEZ DÜŞMAN...
Nefis, insanın en temel zaaflarının ve arzularının kaynağıdır. Ancak bu zaaflar doğru bir şekilde terbiye edilmediğinde, insanı Allah’tan uzaklaştıran, ruhunu zayıflatan bir vasfa bürünür. Nefsin en temel gıdası ise "enaniyet" yani benlik ve kibirdir. Nefis, enaniyetle beslendikçe güçlenir, insanı hem dünyada hem de ahirette hüsrana sürükler. Bu yüzden İslam, nefsi terbiye etmeyi ve enaniyeti terk etmeyi insanın kulluk yolculuğundaki en önemli vazifelerden biri olarak görür.
Enaniyet, nefsin en çok hoşlandığı duygulardan biridir. Çünkü nefis, sürekli övülmek, üstün görülmek ve ilgi odağı olmak ister. Bu duygular, insanı Allah’a kulluktan uzaklaştırarak kendini yüceltme tuzağına düşürür. Kur’an-ı Kerim’de bu durum, şeytanın isyanıyla örneklendirilmiştir. Şeytan, "Ben ateşten yaratıldım, insan ise çamurdan" diyerek enaniyetin doruğuna ulaşmış ve Allah’a isyan etmiştir (Araf, 12).
Bu örnek, enaniyetin insanı nasıl büyük bir felakete sürüklediğini açıkça göstermektedir. Enaniyet, nefsin en büyük silahıdır ve insanı kendi küçük dünyasında, hakikatten uzak bir şekilde yaşamaya mahkûm eder.
Enaniyet, kişinin Allah’a teslimiyetini engeller. Kendisini her şeyin merkezi olarak gören bir insan, Allah’ın büyüklüğünü ve kendi acziyetini unutur. Enaniyet, insanın çevresindeki insanları küçümsemesine ve onlarla sağlıklı ilişkiler kuramamasına neden olur. Bu da bireysel ve toplumsal huzursuzluğa yol açar. Enaniyetli bir insan, kendi çıkarlarını ön planda tutarak adaleti göz ardı eder ve başkalarının hakkını çiğner.
Kibir ve benlik, insanın nefsiyle mücadelesini zorlaştırır. Manevi anlamda ilerlemek için nefsi terbiye etmek gerekir, ancak enaniyet bu süreci bloke eder..İslam, enaniyeti yok etmenin yolunun nefsin terbiye edilmesinden geçtiğini öğretir. Bu süreç, sabır, tevazu, ibadet ve Allah’a tam bir teslimiyetle mümkündür.
Enaniyetin panzehiri tevazudur. İnsan, kendisinin Allah’ın bir kulu olduğunu, hiçbir şeyin gerçek sahibi olmadığını idrak etmelidir. Hz. Peygamber (sav), ümmetine tevazuyu şu sözlerle öğütlemiştir; "Kibirlenmeyiniz; çünkü kibir insanı hem Allah’tan hem de insanlardan uzaklaştırır."
İnsan, her gün nefsini sorgulamalı ve "Bugün Rabbimin rızasını kazanacak ne yaptım?" diye kendine sormalıdır. Bu sorgulama, enaniyetin kök salmasını engeller. Oruç, nefsi zayıflatan en etkili ibadetlerden biridir. Nefis, açlıkla eğitilir ve arzularını dizginlemeyi öğrenir.
Allah’a olan nimetler için şükretmek, insanı acziyetini hatırlamaya yöneltir. Hatalar için tevbe etmek ise kibri kırar ve kalbi temizler. Mal ve makam, enaniyetin beslendiği kaynaklardır. Bu yüzden İslam, dünyaya gereğinden fazla bağlanmamayı, zenginliğin ve makamın birer imtihan olduğunu öğretir.
Nefsin en büyük gıdası olan enaniyet, insanı Allah’ın yolundan alıkoyan bir perde gibidir. İnsan bu perdeyi kaldırmadıkça hakikati göremez, Rabbine yaklaşamaz. İslam, insanın bu perdeden kurtulması için nefsi terbiye etmeyi, enaniyeti bırakmayı ve tevazu ile hareket etmeyi emreder. Çünkü ancak benlik duygusundan sıyrılan bir insan, hakiki huzura ve kulluğun derinliğine ulaşabilir.
Her daim hatırlamak gerekir ki, insan ne kadar büyük görünmeye çalışırsa çalışsın, Allah’ın huzurunda bir hiçtir. Bu hakikati unutmayan bir insan, Rabbi ile arasındaki bağı güçlendirerek nefsin esaretinden kurtulur ve şu ilâhi hakikatin anlamını daha derinden kavrar; "Kim kibirlenirse, Allah onu alçaltır; kim tevazu gösterirse, Allah onu yüceltir."
İnsan, nefsini bilgi ve hikmetle eğitmelidir. Cahillik, nefsin en çok beslendiği alanlardan biridir. İlim, insanı nefsin tuzaklarından korur. İslam, insanın nefsini faydalı işlerle meşgul etmesini tavsiye eder. Sadaka vermek, insanlara yardım etmek ve toplum yararına işler yapmak, nefsin kötü arzularını bastırır.
İslam’a göre nefis, kontrol edilmesi ve terbiye edilmesi gereken bir düşmandır. Bu düşmanla mücadele etmek, insanın ruhen ve manen olgunlaşmasını sağlar. Nefisle barış yapmak, kişinin kendi felaketine kapı aralamasıdır. Bu yüzden nefsi düşman olarak görmek, onun isteklerine karşı direnmeyi gerektirir.
Her Müslüman, nefsiyle olan bu savaşı hayatının merkezine almalı ve şu hadisi kendine rehber edinmelidir; "Gerçek mücahid, Allah yolunda nefsine karşı cihat edendir." Unutulmamalıdır ki, nefsi yenen bir insan, hem Rabbine yakınlaşır hem de huzura kavuşur.
Nefis; tehlikeli, etkili, görünmez bir düşmandır. İmanlı gönüller ve ibadetli bedenler nefsin düşmanlığından emindirler.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.