Fazlı Arabacı

Fazlı Arabacı

ANAYASA DEĞİŞİKLİĞİNE BİR KATKI: LAİKLİK TANIMI VE UYGULAMASINA DAİR BİR ÖNERİ -5-

Almanya, Hollanda, Belçika ve Luxembourg

Avrupa Topluluğuna üye ülkelerden Almanya, Hollanda, Belçika ve Luxembourg'da dinî çoğulculuğun hakim olup yarı lâikliğin uygulandığını müşahede ediyoruz. İlk ikisinde yani Almanya ve Hollanda da, Katoliklik ve Protestanlığın önem kaydedip devlet yanında ağırlık kazandığını, diğer iki ülkede Katolikliğin ve egemen olan diğer dinlerin ve bunların ileri gelenlerinin devletle olan ilişkilerinin ağırlığına göre kıymet kazandığını söylemek mümkündür.

Almanya

Almanya'da ne devlet dini ne de Millî bir Kilise vardır. 1919 Anayasasının 137. maddesi 1949'da 140. maddeyle muhafaza edilip, din konusu açıkça şöyle belirtilmektedir: "Devletin dini yoktur".[1] Bu açıdan devlet lâik denebilir, ancak devlet dinden tamamen ayrılmamıştır ve Kiliselerle bir kısım ilişkilerini devam ettirmektedir. Gerçekte, devletin temeli dine dayanmasa da temel kanunun girişinde, Anayasanın Alman halkının "Tanrı katında ve insanlar yanında" "sorumluluk" bilincine göre hazırlandığı açıkça belirtilir.

Dört eyalet(Bade-Wurtemberg, Bavière,Rhénanie du Nord-Westphalie, Rhénanie-Palatinat) kendi Anayasa mukaddimelerinde benzer ifadeleri zikretmektedirler. Federal Cumhuriyetin Başkanının göreve başlama yemini "Tanrı bana yardım etsin"le biter. Rhénanie-Palatinat bölgesinin Anayasa mahkemesi üyelerinin ifade ettikleri yemin şöyle başlar: "Her şeyi bilen büyük Tanrı önünde yemin ederim..." Aynı şekilde Hambourg, Basse-Saxe, Rhénanie du Nord-Westphalie, Rhénanie-Palatinat, Sarre et Schleswing-Holstein bölgelerinde yapılan yeminlerde, dînî bir söz eşlik edebiliyor. Nihayet, Bade-Wurtemberg, Bavière, Rhénanie du Nord-Westphalie, Rhénanie-Palatinat ve Sarre eyaletlerinde gençliğin eğitim amaçları arasında Tanrı korkusu ve gelecek aşkı yer almıştır.[2]

Almanya’nın siyasi-yönetim örgütü bu ülkede Kiliselerin statüsü için önemli bir esastır. Gerçekte bu statü hukukî iki parametreye dayanır:

- (Federal düzeyde) Temel anayasa;

-Bölgelerin dini çoğunluğuna göre devlet/kilise ilişkileri yönünden değişen Eyalet Anayasaları.

Temel Anayasa Kiliselere "gerek dernekler gerekse kamu hukuku birlikleri" yasasına göre oluşum imkânı vermektedir. Bu Anayasa, "Devlet Kilisesini" tanımayıp, devletle Kilisenin ayrılmasına bağlı olan ve Weimar Cumhuriyet anayasasının 136, 137, 138, 139 ve 141. maddelerini tamamlayarak Din ve vicdan hürriyetini kuvvetlendirmektedir (madde 4).

Dört eyalete gelince, Anayasalarından fazla olarak, Kiliselerle anlaşma ve konkordota uygulamasına sahipler. Bu açıdan Katolik Kiliselerinin hukukî durumları her zaman Vatikan ve Hitler tarafından 1933'te imzalanan Reichskonkordat tarafından düzenlenmiştir.[3]

Kiliseler ve ibadet yerleri serbest bir şekilde istedikleri gibi örgütlenebilir ve birleşebilirler. Kendi işlerini bağımsız bir şekilde düzenleyebilir ve yönetebilirler. Medenî hukukun genel hükümlerine göre hukukî hakları vardır. Eğer önceden kamu hukuku vasfına sahipseler bu aynen devam etmektedir. Eğer bu vasıfları yoksa buna sahip olabilirler.

Kiliseler vergi toplayabilirler. Weimar Cumhuriyet Anayasasından kalan ve geçerliliğini koruyan 137/6 maddeye göre Kiliseler devlet yardımıyla vergi koyma hakkına sahiptirler. Bu hak Kiliselerle imzalanan sözleşmelerde garanti edilmektedir. Kilise vergisi bunların esas kaynağını oluşturur. 1991'de 7.619.144.000 DM. Protestanlık için ve 7.610.888.000 DM. katolik piskoposluk için vergi toplanmıştır(Statistisches Jabrbuch 1992 für die BRD, 1992). Bu vergi bütün derneklerin kendi üyelerinden aldığı aidatla karıştırılmamalıdır (Campenhausen, 1973).Buna, devletin Kilise binalarının bakım ve onarımı, büyük toplantıların düzenlenmesi (Kirchentag, Katolikentag), bazı (toplum sağlığı ve eğitim yardımı...) sosyal karakterli işleri yerine getirmek için(F. Hartweg, 1982.) mecburi ve gönüllü yardımlar da ayrıca ilave edilmelidir[4].

Bu hakların, garantilerin, finans kaynaklarının ve araçların tümü, Kiliseleri Almanya'da ekonomik bir güç yapmaktadır. Kiliseler iş sağlama konusunda devletten sonra ikinci sırada geliyorlar. Bunların aktiviteleri genelde sosyal yardım ve uluslararası yardımdır. Bu çerçevede aynı zamanda, özellikle Katolik dünya nezdinde ve Kiliselerin Ekümenik toplantılarında, Protestanlara karşı, uluslararası düzeyde bir güç oluşmaktadır.

Almanya’da devletten sonra ikinci müessese olan Kiliseler iş veren sektör olarak kabul edilmektedir. 137/3. madde bunlara "otonomi" vermektedir: " Her Kilise veya din, kendi işlerini bağımsız olarak düzenler ve yönetir".[5] Şu halde, bu hukukî şartlarda Kiliseler, teorik olarak bütün iş arkadaşlarının iştirak ettiği Hıristiyan topluluğa hizmet etme ideali olan, dînî bir firma olarak ortaya çıkmaktadır.

Anayasanın 7/3 maddesine göre "din eğitimi” devlet okullarında devamlı verilen bir derstir. Bu ders devletin denetim hakkı saklı kalmak kaydıyla farklı dinlerin kendi prensiplerine uygun olarak verilir. Hiçbir öğretmen kendi iradesi dışında bir din dersini vermeye zorlanamaz.[6] Söz konusu din eğitiminin kapsam ve amaçları, uygulamaya konulmadan önce Eyaletlerin Bakanlıkları tarafından onaylanmış olsa da, Kilise otoriteleri tarafından belirlenmektedir.[7]

Görüldüğü gibi Almanya'da ülkenin kendi içinde bulunduğu şartlara göre uygulanan lâiklik problem olmadığı gibi, Alman toplumunun dinî, sosyal çalkantılarını önleyecek şekilde, din ve devlet otoritelerinin halkın inanç ve isteklerini dikkate alarak şekillendirdiği bir uygulama söz konusudur.

Hollanda

Hollanda'daki dinî durum, Almanya'da olduğu gibi Katoliklik ve Protestanlık(Kalvinist)'ın çoğunlukta olmasına rağmen din devlet ilişkileri farklıdır.[8] Söz konusu ülkede 18. yy'a kadar Kalvinizm resmî devlet dini idi. Fransız İhtilâlinden sonra, Fransız ordularının baskısı ile 1798'de Devlet Kilisesi(Kalvinist) kaldırılıyor ve dinle devlet ayrılıyor. Fransız işgali döneminin sonunda devlet, tanınan bütün dinlerin görevlilerinin maaşlarını ödemeye karar veriyor. 1848 Anayasasının 8. bölümünde "Din" başlığı altında din devlet ilişkileri belirleniyor. 1983'de yapılan revizyonda bu bölüm hiç bir tartışma ve muhalefet olmaksızın tamamen kaldırılıyor. Anayasa sadece din hürriyetini ifade ediyor; Bundan böyle:” Herkes dinini ve inançlarını ferdî veya kolektif olarak serbestçe yaşama hakkına sahiptir"(madde. 6).[9] Almanya'da olduğu gibi, devlet kiliselerden vergi almamaktadır. Devlet önceden temel Hıristiyan mezhepler(Yeni Katolikler ve eski Katolikler)'in görevlilerine maaş ve lojman, eğitim ve yönetim konusunda yardımda bulunuyordu. Fakat uzun görüşmelerden sonra devletle Kiliseler götürü olarak senelik 250 milyon Florin'de anlaştılar ve Parlamento bu anlaşmayı 1982'de onayladı. Kiliseler bu parayı ilgililere dağıtacak bir kuruluş oluşturdular. Diğer yandan gönüllü bağışlardan da faydalanabilmektedirler. Kiliseler bu duruma göre finansal açıdan devletten bağımsız görünmektedirler. Diğer yandan, Hollanda devleti İlahiyat Fakültelerinin giderlerini karşılamakta, sosyal ve sağlık alanında hizmet veren dinî kuruluşlara yardımda bulunmakta ve Kilise yapımlarında % 20'den 25'e varan katkılarda bulunmaktadır. Ayrıca Vatikan ile diplomatik ilişkilerde bulunmaktadır.[10]

Hollanda'da Kilise ile devlet ayrılmış olsa da toplumda aktif bir şekilde fonksiyonlarını (sadece dinî değil)icra ettiklerinden, dolaylı da olsa devletle bir ilişkiye girip yardımlardan istifade etmektedirler. WALF'a göre "hiç bir Avrupa Topluluğu ülkesinde Hollanda'da olduğu kadar Kiliseler sosyal ve politik hayatta etkili değildir".[11] Söz konusu Kiliseler siyasi partilerine, sendikalarına, yardım kuruluşlarına, hastanelerine, sosyo-kültürel derneklerine, basım evlerine (günlük gazete, haftalık ve aylık dergi) radyo ve televizyonlarına, okul ve (Amsterdam'da Protestan, Nimègue'de Katolik)üniversitelerine sahiptirler.

Eğitim özgürlüğü Anayasanın 23/2 maddesine göre serbest olup, devlet özel ilköğretimi tamamen finanse etmekte özel lise ve üniversiteye (Protestan ve Katolikler dâhil) katkıda bulunmaktadır.

Belçika

Belçika'ya gelince; devlet dinlere karşı tarafsızdır. Sivil iktidar hiçbir kilise vesayetine boyun eğmez. Tersine, dinlerin içişlerine ve doktrinel problemlerine karışmayı yasaklar. Şu halde din hürriyeti çok geniştir: Bu,1831 Anayasası tarafından Belçikalılara garanti edilen temel haklardandır. Anayasanın 14. maddesi sadece din hürriyetini değil, bunların dînî emirlerinin "yerine getirilmesini” ve "ifade hürriyetini" garanti eder.[12] Dinî pratikleri engelleyici her şeyi yasaklar ve din adamlarının tayinlerinde hiçhiçbirdahalede bulunmaz.

Bununla beraber halkın % 70'inin mensup olduğu Katolik Kilise ile devletin sıkı ve önemli bağları vardır. Devlet din olarak tanıdığı tüm din adamlarının aylık ve giderlerini karşılar. Belçika monarşisi ve devleti Katolik özelliğini korumaktadır. Örneğin, millî bayramlar ve hanedan kutlamaları gibi törenler Katolik adetlerine göredir. Bu esnada Belçika'nın tüm Katedrallerinde Te deum duyulur, oluşturulan törene davetli gruplar iştirak ederler ve ordu mensupları devlet otoritelerine iyi dileklerini sunarlar.[13] Şu halde Katoliklik toplumun bir çimentosu gibi ve % 70 (Flamanlarda % 80) Belçikalılar arasında sosyal bağın sağlayıcısı olduğundan tamamen kabul gören bir din" gibi görünüyor.

Kamu okullarında tarafsız "Din eğitimi" verilmektedir. Bunun dışında, devletçe tanınan dinlerin ve dinî olmayan ahlâk derslerinin seçimi serbesttir. Bütün öğrencilerin din ve ahlâk dersi alma hakları vardır. Din dersleri farklı dinlerin ilgili görevlileri tarafından verilir.

Netice olarak Belçika'da lâik sistem içinde dinî çoğulculuğun hâkim olduğunu, Katolikliğe mensup olanların diğerlerine nazaran daha fazla olması ve devlet erkânı ile ilişkisinin kuvvetli olmasına rağmen, gerek din-devlet ilişkilerinde, gerekse farklı din mensupları arasında bir kargaşanın yaşanmadığını müşahede ediyoruz.

Luxembourg

Luxembourg 1992'de yapılan sayımlara göre % 29'u yabancılardan oluşan 400.000 nüfusa sahiptir. Eğer her hangi bir dine mensubiyet konusundaki verilerin toplandığı son tarih olan 1970 sayımlarına ve M. Alexis Pauly tarafından düzenlenen bilgilere müracaat edilirse halkın % 90'ı Katolik, 4000 kişi Protestan, 4000 kişi dinsiz, 2000 kişi farklı gruplara mensup, 700 kişi Yahudidir.[14] Luxembourg 1795-1814 yılları arasında Fransa'ya bağlandığı dönemde 1801 Konkordotasına bağlı kalıyor. Bundan dolayı Katolik Kilise ile devlet arasında oldukça yakın ilişkiler devam etmiştir.[15] 1868 tarihli mevcut Anayasanın 22. maddesine göre devlet din görevlisi ve bağlı oldukları Piskoposlar'ın atanmasına müdahele etmektedir. 30 Nisan 1981 tarihli kanun gereğince Piskoposluk kamu hukuku tüzel kişiliğine sahip olup, bu durum ona vergi yönünden bir imkân tanımaktadır. 1842'de açılan Papaz okulu tüzel kişiliğe sahiptir ve devlet müdür ve öğretmenlerini tayin eder. Aynı zamanda Anayasanın 106. maddesine göre Katolik, Protestan ve Yahudi, bütün dinlerin yöneticilerinin maaş ve lojman ihtiyaçlarını karşılar. Bu finansal karşılama, Katolik Kiliselerin Piskopos'undan Çancısına kadar tümünü kapsar.

Din eğitimi kamu okullarında verilmektedir. 1912 tarihli bir kanuna göre ilköğretim okulları Katolik Kilisenin kontrolündedir. 1968'den beri Lise öğrencileri ister Hıristiyan doktrini, isterlerse lâik ahlak dersi alırlar veya her ikisini de almazlar. 1982 tarihli kanun devletle özel eğitim arasındaki ilişkiyi belirliyor. Bu kanuna göre özel okullar programları ve öğretmenleri için hazırlanan bir denklikle devlet okulu ile sözleşmeli bir sisteme geçebilirler ve böylece devletten yeterince maddî yardım alabilirler.

Görüldüğü gibi Luxembourg devleti, eğitimde ve sosyal hayatta Katolik Kilisenin ahlâkî desteğinden faydalanarak Kiliseyle özel irtibatını Konkordota çerçevesinde devam ettirmekte ve onu maddî olarak desteklemektedir. Ayrıca bu ülkede Katolik Kilisenin özel bir yere sahip olduğunu belirtmekte yarar vardır.

[1]Francis MESNER, "Luxembourg'da Dinlerin Durumlarının Gelişmesi, BAUBEROT, a.g.e., s. 95.

[1] Alexis PAULY, "Eglise et Etat dans la Grand-Duché de Luxembourg, modèl concordataire original"(Luxembourg Dükâlığında Kilise ve Devlet, Özgün bir Konkordota Modeli),in: Conscience et Liberté, 32, 2e Semestre, 1986, s. 114-122.

[1] Jorge MIRANDA, "Eglise et Etat au Portugal"(Portekiz'de Kilise ve Devlet), BAUBEROT, a.g.e., s. 132-143.

[1] Daniel BASTERRA, "Eglise et Etat en Espagne"(İspanya'da Kilise ve Devlet), BAUBEROT, a.g.e., s. 56-64.

[1] Charles LUCET, "Les relations de l'Eglise et de l'Etat en Italie"(İtalya'da Din devlet İlişkileri), BAUBEROT, a.g.e., s. 104-113.


[1] Dietrich PIRSON, "Eglise et Etat en République Fédérale d"Allemagne"(Federal Almanya'da Kilise ve Devlet), in: Conscience et Liberté, 32.2e Semestre, s. 25-33.

[2] Bkz. Jean Martin OUEDRAOGO, “Almanya'da Kilise ve Devlet: Dünyevîleşmiş Bir Toplumun Zor Lâikliği, BAUBEROT ,"Religions et Laïcité dans l'Europe des Douze" içinde.,s.15.

[3] BAUBEROT, a.g.e., s. 21.

[4] A.g.e. 21 vd.

[5] A.g.e., s.21 vd.

[6]Ulrich HEMEL, "L'enseignement religieux dans les écoles publiques en Allemagne. Avant-garde culturelle ou anachronisme?"(Almanya'da Kamu Okullarında Din Eğitimi. Kültürel Öncülük ya da Çağdışılık), Etudes, Avril, 1989, s. 541-554.

[7] BAUBEROT, a.g.e., s. 24.

[8] Knut WALF, "Eglise et Etat aux Pays-Bas"(Hollanda'da Kilise ve Devlet), in: Conscience et Liberté, 32.2e Semestre, s. 123-131.

[9] Maurice Barbier, a.g.e., s. 182.

[10] A.g.e., 183.

[11] Knut WALF, a.g.e., s. 126.

[12] Rik TORFS, "Eglise et Etat en Belgique"(Belçika'da Kilise ve Devlet), in: Conscience et Liberté, 32.2e Semestre, s. 34-43. Ayrıca bkz. Jean-Paul Martin, "Belçika: Lâik Dindar Çatışmasından Kurumsal Çoğulculuğa), BAUBEROT, a.g.e., s. 29 ve Robert HAMAIDE, "L'affirmation de la laïcité en Belgique"(Belçika'da Lâikliği Kesinleştirme) in: Hervé HASQUIN (dir.), Histoire de la laïcité principalement en Belgique et en France" (Belçika ve Fransa'da Lâikliğin Tarihi), Bruxelles, 2e éd., 1981, s. 257-273.

[13] BAUBEROT, a.g.e., s. 35.

[14]Francis MESNER, "Luxembourg'da Dinlerin Durumlarının Gelişmesi, BAUBEROT, a.g.e., s. 95.

[15] Alexis PAULY, "Eglise et Etat dans la Grand-Duché de Luxembourg, modèl concordataire original"(Luxembourg Dükâlığında Kilise ve Devlet, Özgün bir Konkordota Modeli),in: Conscience et Liberté, 32, 2e Semestre, 1986, s. 114-122.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Fazlı Arabacı Arşivi
SON YAZILAR